Ceza Genel Kurulu 2017/529 E. , 2017/297 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 18.02.2014
Sayısı : 633-111
Dolandırıcılık suçundan sanık ... Olivia D"henin"in beraatine ilişkin Dalaman (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.02.2011 gün ve 189-43 sayılı hükmün, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 19.11.2013 gün ve 7302-17823 sayı ile;
"Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.12.1986 gün 477/634, 21.09.1992 gün 225/236 ve 12.06.2001 gün 177/119 sayılı kararları ile uyum gösteren daire kararlarında açıklandığı üzere, Ceza Yargılama Kanunumuzda mahkemeye gelmemiş sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak görülen CMK"nun 193/2 maddesinin beraat kararı yönünden "dosya kapsamına göre ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılması hali" ile sınırlı olarak uygulanabileceği, sanığın sorgusu yapılmadan mevcut kanıtlar tartışılarak delil taktiri suretiyle beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden yazılı düşüncelerle sanık hakkında beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 18.02.2014 gün ve 633-111 sayı ile;
"Mahkememiz tarafından verilen hükmün incelenmesinde, taraflar arasında yer alan ilişkinin, ilk bakışta hukuki ilişki olduğunun anlaşılması nedeniyle sanık ..."in savunmasının alınmadan beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 15. Ceza Dairesinin bozma ilamında ise 1412 sayılı CMUK döneminde yürürlükte bulunan düzenlemeler ışığında Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilmiş 12.01.2001 tarihli kararı gerekçe gösterilmiştir. Oysa Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ilgili kararı, 5271 sayılı CMK"nun yürürlüğe girmesinden önceki bir tarihe dayanmakta ve ilgili karar tarihinde CMK"nun 193/2. maddesi yürürlükte bulunmamaktadır. Gerek 1412 sayılı CMUK’nun 223/son, gerekse 5271 sayılı CMK’nun 193/2. maddeleri "sanık, hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa sorgusu yapılmamış olsa dahi dava yokluğunda bitirilebilir" hükmüne haizdir. 5271 sayılı CMK’nun 223/1. maddesine göre, mahkûmiyet dışındaki hükümler beraat, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine hükmedilmesine ve davanın red ve düşmesine dair kararlardır. 5271 sayılı CMK"nun 191. maddesinde duruşmaya başlanmasına ilişkin kurallar ile sanığın sorgusunun nasıl icra edileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiş, anılan Yasanın 193/1. maddesinde ise, yasanın ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamayacağı belirtilmiştir. Yasanın ayrık tuttuğu hallere ise 5271 sayılı Yasanın 193/2. ve 195. maddelerinde yer verilmiştir. CMK"nun 195. maddesinde, suçun yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmesi halinde, sanık gelmese de duruşma yapılabilecektir, ancak maddenin uygulanabilmesi için iki koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlardan ilki, suçun yaptırımının adli para cezası veya müsadereden ibaret bulunması, ikinci koşul ise, sanığa gönderilecek davetiyeye gelmese de duruşmanın yapılacağı ihtarının yazılmış olmasıdır. 193. maddenin 2. fıkrasında ise, "Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir" hükmüne yer verilmiştir. Anılan fıkranın uygulanma koşullarının incelenmesine geçmeden önce, fıkranın konuluş amacının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. 5271 sayılı CMK"nun, "Sanığın duruşmada hazır bulunmaması" başlığını taşıyan 193. maddesine, 01.06.2005 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5353 sayılı Yasa ile eklenen 2. fıkrasının konuluş amacı gerekçesinde, "Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa dahi dava gıyabında bitirilebilir. Böylece sanığın lehine bir düzenleme getirilmiş ve gereksiz yere davanın uzaması önlenmek istenmiştir" şeklinde açıklanmış olup, maddenin değişiklik gerekçesinde de belirtildiği üzere, sanık hakkında, mahkûmiyet dışında bir karar verileceği hallerde, davanın gereksiz yere uzamaması için sorgusu yapılmadan da davanın bitirilmesi olanaklı hale gelmiştir. 1412 sayılı CMUK’nun 223/son maddesi hükmü ile anılan fıkra benzerlik göstermekte ise de, anılan fıkra, 1412 sayılı CMUK’nun 223/son fıkrası döneminde şekillenen ve fıkranın uygulanma koşullarını derhal beraat kararı ile sınırlayan görüşler doğrultusunda değil, yasa koyucunun gerekçede belirttiği amacı da nazara alınarak daha geniş yorumlanmalı, anılan hükmün mahkûmiyet hükmü dışındaki hükümler yönünden yüz yüze yargılama ilkesinin bir istisnası olduğu kabul edilmelidir. Diğer yönden, 5271 sayılı CMK’nun 193. maddesinin 2. fıkrası ile 223. maddesinin 9. fıkrasındaki, "derhal beraat kararı verilebilecek hallerde, durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez" hükümleri arasında da bir bağ kurulmamalıdır. 223. maddede belirtilen husus, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde, sanığın en lehinde olan bu hükmün verilmesinin zorunlu olduğunu belirtmekten ibaret olup, buradaki derhal keyfiyeti ile 193. maddenin 2. fıkrasının uygulanma koşulları arasında bir benzerlik bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan fıkranın uygulanma koşullarının eylemin ilk bakışta açıkça suç oluşturmadığının saptanması ile sınırlı olduğunun kabulü, fıkradaki düzenlemenin konuluş amacı ile de bağdaşmamaktadır. Fıkrada aranan husus, toplanan kanıtlara göre mahkûmiyet dışında bir hükmün verilmesinden ibarettir. Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sanıkların hiç bir şekilde savunmaları alınmamış, savunmaları alınmadığı halde verilen bu kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanaati ile bu ilk görevsizlik kararı Yargıtay 5. Ceza Dairesi"nin 2010/591 esas, 2010/8625 karar sayılı ilamı ile uygun bulunarak, kapatılan Dalaman Asliye Ceza Mahkemesi"nin görevli olduğuna hükmedilmiş, bu itibarla da ilgili Yargıtay 5. Ceza Dairesi"nin kararı ile de sanık savunması alınmamış olsa dahi, mahkûmiyet kararı dışında bir karar verilmesinin dosya kapsamından mümkün olması halinde, savunma alınmamış olsa dahi dosyanın sonuçlandırılabileceğine ilişkin ilgili düzenlemenin yasanın lafzı ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2009/11-89 esas, 2009/243 kararı doğrultusunda kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; soruşturma aşamasında sanıklar hakkında verilen takipsizlik kararının kaldırılması üzerine iddianamenin düzenlendiği, sanık Abdurrahman hakkında savunmasının alınmasının akabinde başkaca bir inceleme yapılmadan ilk duruşmada karar verildiği, ilgili duruşmada katılanların sadece vekillerinin dinlenildiği, katılanların bizzat kendilerinin dahi dinlenilmeden beraat kararlarının verildiği, mahkeme tarafından dosya kapsamında mevcut olan deliller ile dosyaya ibraz edilen sözleşmeler incelendiğinde ilk bakışta taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin geçerli olduğu, sanıkların davranışlarında 5237 sayılı TCK"nun 157/1. maddesi kapsamında tanımlanan hile unsuru içeren bir hareket bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin hukuki uyuşmazlık kapsamında kaldığı anlaşıldığından yasal unsurları oluşmayan suç nedeniyle sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, olayın oluşumu, gelişimi ve hukuki niteliği itibarıyla sanık Abdurrahman yönüyle verilen beraat kararının onanması ile diğer sanık ... yönüyle de olayın gelişimi ve hukuki niteliğinin kesinleştirilmiş bulunduğu, söz konusu eylemi fikir ve irade birliği içerisinde birlikte gerçekleştirdikleri ileri sürülen sanıklardan Abdurrahman hakkında beraat kararı verilirken diğer sanık ... yönüyle de mahkûmiyet kararı verilebilmesinin bu aşamada hayatın olağan akışına aykırı olacağı anlaşılmıştır.” gerekçesiyle, sanığın önceki hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.04.2014 gün ve 145050 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 266-1527 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 10.04.2017 gün ve 3836-8917 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ...hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükmü Özel Dairece onanarak kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... Olivia D"henin hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sorgusu yapılmayan sanık hakkında beraat hükmü verilmesinin mümkün olup olmayacağının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
a) Yerel mahkeme kararının eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı,
b) Yeni hüküm niteliğinde olmadığının kabulü halinde, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği,
Hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçelerle veya sonradan yürürlüğe girip lehe hükümler içermekle uygulanması gereken yeni kanun normlarına dayanarak hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın dolandırıcılık suçundan beraatine ilişkin ilk hükmün Özel Dairece; 5271 sayılı CMK"nun 193. maddesinin 2. fıkrasındaki koşullar bulunmadığı halde, aynı maddenin 1. fıkrasına aykırı olarak sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasından sonra, yerel mahkemece sorgusunun yapılması amacıyla sanığa çağrı kağıdı tebliğe çıkarılıp bozma gereğinin yerine getirilmeye çalışıldığı, çağrı kağıdının tebliğ edilememesi üzerine bu kez sanığın neden sorgusunun yapılmadığına ilişkin açıklamalara yer vermek suretiyle önceki hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp, yeni hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edildiğinden, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği konusunda değerlendirme yapılmamıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
Ortaca 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.02.2014 gün ve 633-111 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.