1. Hukuk Dairesi 2015/8980 E. , 2015/10625 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KELKİT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2014
NUMARASI : 2014/167-2014/334
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 1469 parsel sayılı taşınmazına, komşu 1470 nolu parselde paydaş olan davalı Meryem ile diğer davalının taşkın yapılaşmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu yapının 30 yıldır bulunduğunu, evin temelini davacının kazdığını, taşkınlık varsa onun rızası ile olduğunu, mirasçılarının kışkırtması ile dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; ""... Davacının yıkım isteği bulunduğuna göre davanın tüm kayıt maliklerine yöneltilmesinin zorunlu olduğu, o halde öncelikle davalı Meryem"in paydaşı olduğu 1470 parsel sayılı taşınmazın diğer malikinin de davada yer almasının sağlanması, değinilen usuli eksiklik giderildikten sonra, yargılama sırasında ileri sürülmeyen temliken tescil savunmasının temyiz aşamasında ileri sürülemeyeceği de gözetilmek suretiyle işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu, kabule göre de, elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davalarda dava değeri, el atılan yerin ve yıkımı istenen şeyin değerleri toplamından ibaret olduğuna göre, Mahkemece, elatılan yerin ve yıkımı istenen yapının keşfen saptanan değeri üzerinden karar ve ilam harcına hükmedilmesi zorunlu olduğu gibi, harç ve vekalet ücreti bakımından bozma öncesi verilen karara atıf yapılarak 6100 s. HMK"nun 297/2 maddesine aykırı şekilde hüküm kurulmasının da doğru olmadığı "" gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar N.. M.. ile M.. M.. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki olduğu 1469 parsel sayılı taşınmazına, komşu 1470 nolu parselde paydaş olan davalı Meryem ile diğer davalının taşkın yapılaşmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu yapının 30 yıldır bulunduğunu, evin temelini davacının kazdığını, taşkınlık varsa onun rızası ile olduğunu, mirasçılarının kışkırtması ile dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın kabulüne dair verilen karar son olarak Dairece; ""... Davacının yıkım isteği bulunduğuna göre davanın tüm kayıt maliklerine yöneltilmesinin zorunlu olduğu, o halde öncelikle davalı Meryem"in paydaşı olduğu 1470 parsel sayılı taşınmazın diğer malikinin de davada yer almasının sağlanması, değinilen usuli eksiklik giderildikten sonra, yargılama sırasında ileri sürülmeyen temliken tescil savunmasının temyiz aşamasında ileri sürülemeyeceği de gözetilmek suretiyle işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu, kabule göre de, elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davalarda dava değeri, el atılan yerin ve yıkımı istenen şeyin değerleri toplamından ibaret olduğuna göre, Mahkemece, elatılan yerin ve yıkımı istenen yapının keşfen saptanan değeri üzerinden karar ve ilam harcına hükmedilmesi zorunlu olduğu gibi, harç ve vekalet ücreti bakımından bozma öncesi verilen karara atıf yapılarak 6100 s. HMK"nun 297/2 maddesine aykırı şekilde hüküm kurulmasının da doğru olmadığı "" gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak işin esası bakımından yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ne var ki; dava dilekçesinde dava değeri 1.500.-TL gösterilerek bu değer üzerinden harç yatırıldığı, verilen ilk karar sadece davalı tarafça temyiz edildiği, Dairenin ilk bozma kararından sonra harç ikmali yapıldığı, verilen ikinci kararı da yine sadece davalı tarafça temyiz edildği halde, davacı yararına hatalı olarak harçlandırılmamış değer üzerinden fazla vekalet ücretine hükmedildiği, ilk kararla birlikte davacı yararına hatalı olarak takdir edilen vekalet ücretinin davacı yararına kazanılmış hak oluşturmayacağı, bozma ilamından sonra bu konuda harç ikmali yapılmasının da davacı taraf yararına hukuki bir durum yaratmayacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, dava dilekçesinde gösterilen 1.500.-TL değer üzerinden davacı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile fazla vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değildir.
Ne var ki, anılan bu husus yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, mahkeme kararının hüküm kısmının 4. maddesinde yer alan; "Davacılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.035,75.-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,"" ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılarak, yerine; "Davacılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi hükmü gereğince hesaplanan 1.500.-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,"" ibaresinin eklenmesine,
Davalılar N.. M.. ile M.. M.."in bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile davalılar N.. M.. ile M.. M.."in bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.09 .2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.