1. Hukuk Dairesi 2014/9743 E. , 2015/10562 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : LÜLEBURGAZ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2014
NUMARASI : 2011/72-2014/143
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanın maliki olduğu 7 nolu bağımsız bölümü davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, akit tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığını, aynı zamanda işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, işlemin gerçek satış olduğunu ve bedelinin ödediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Çekişme konusu mesken niteliğindeki 7 nolu bağımsız bölümün bizzat mirasbırakan tarafından 18.02.2010 tarihli resmi akit ile davalıya satış suretiyle temlik edildiği, murisin 3.2.2011 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak eşi ve kız çocuğu davacıların kaldığı, davalının ise murisin yeğeni olduğu kayden sabittir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucu İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden alınan rapora göre, akit tarihinde murisin fiil ehliyetinin bulunduğu saptanarak ehliyetsizlik iddiası bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
./..
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dosyadaki belgelerden ve tanık anlatımlarından, her ne kadar muris ölmeden önce kanser tedavisi görmüş ise de kendisinin emekli olup sosyal güvencesinin bulunduğu, akit tarihinden sonra 1.7.2010 tarihinde Halk Bankasından 5.000,00 TL tüketici kredisi temin ettiği, ayrıca babasının maaşını da kullandığı, davacı eşinin aynı zamanda Romanya vatandaşı olup Romanya"da çalışması ve Türkiye"ye gelmek istememesi sonucu muris ile aralarının iyi olmadığı, murisin başkaca malvarlığının bulunmadığı, terekesinden para çıkmadığı, öte yandan satıldığı halde çekişme konusu taşınmazı murisin ölene kadar kullandığı, davalının bekar ve alım gücünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; yukarıda açıklanan ilkeler somut olgular ile birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından davalıya temlikinin muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.