10. Hukuk Dairesi 2016/18521 E. , 2017/3293 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava, 31.03.2009 tarihinde meydana gelen kasten yaralama sonucu malül olan sigortalıya bağlanan aylık nedeniyle Kurum zararının 5510 sayılı Kanunun 39. maddesi çerçevesinde tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Kurum ile davalılardan ... vekilinin temyiz etmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 39. maddesi ile; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edilir.
Malûllük, vazife malûllüğü veya ölüm hali, kamu görevlilerinin veya er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan aylıklar için Kurumca, kurumuna veya ilgililere rücû edilmez.” şeklinde düzenlenme yapılmıştır.
Mahkemece verilen kısmen kabul kararının davalılar vekili tarafından temyiz edildiği ancak temyiz harcının yatırılmadığı, mahkemece muhtıra çıkartılıp oluşacak sonuca göre olumlu olumsuz bir karara verilmek üzere verilen 27.10.2015 tarihli geri çevirme kararından sonra mahkemece, davalılar vekiline, davalılar ve bir kısım davalılar vasisine temyiz harcının yatırılması için muhtırayı tebliğ edildikten sonra davalılardan ... dışındaki davalıların temyiz taleplerinin reddine dair 27.10.2016 tarihli 2014/37 Esas-2014/233 Karar nolu ek karar tesisi edilmiş ise de, davalılar hakkında Ağrı Ağır Ceza Mahkemesince adam öldürmeye teşebbüs suçundan verilen mahkumiyet kararının 24.09.2013 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamında bulunan ilam ve kesinleşme şerhi ile sabittir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 407 mad. ‘‘Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.’’ düzenlemesini içermektedir.
Davalıların Av....’a hükümlülük kararı kesinleşmeden önce vekalet vermiş oldukları da gözetildiğinde davalılara vesayet makamınca vasi atanıp atanmadığı usulünce araştırılıp, atanmamışsa atanması için vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunduktan sonra atanacak vasinin davaya katılımı sağlandıktan sonra yargılamaya devam olunması gerekirken, bu usul yöntemince takip edilmeksizin vekil huzurunda davaya devam olunması gözetildiğinde, 27.10.2016 tarihli 2014/37 Esas-2014/233 Karar nolu ek kararın, 2014/37 Esas-2014/233 Karar nolu, 27.10.2016 tarihli esasa ilişkin kararın ise sair yönleri incelenmeksizin bozulması gerekmektedir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, atanan vasinin usulünce davaya katılımı sağlanmaksızın yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalılardan ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ,temyiz harcının istek halinde davalı ..."a iadesine 12.04.2017 .gününde oybirliğiyle karar verildi.