10. Hukuk Dairesi 2016/11141 E. , 2017/3289 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan ... hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı, 01.10.2004-27.09.2010 tarihleri arasında davalı ...’in işyerinde kesintisiz olarak çalıştığının tespitini istemiştir. Mahkemece, davacının 22.12.2006-10.08.2010 tarihler arasında davalı kuruma bildirilen süreler dışlanmak suretiyle hizmet akdine bağlı olarak kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilerek istem kısmen hüküm altına alınmıştır.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 - 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Davacı 01.10.2004 tarihinden itibaren davalıya ait iş yerinde kesintisiz çalıştığını iddia etmektedir.Hal böyle olunca dosya kapsamında toplanan deliller değerlendirildiğinde red kararı verilen 01.10.2004-22.12.2006 tarihleri için davacının hizmet cetvelinde,31.01.2005-08.02.2005 tarihleri arasında 1013278 kurum sicil nolu ...’a ait işyerinden yapılan 9 gün bildirime ilişkin davacı veya vekilinin beyanı alınmalı bu çalışmanın fiili olmadığının iddia edilmesi halinde işverinin katılımıda sağlanarak bu bildirimin iptali sağlanmalı aksi durumda ise davacının çalışması kesintiye uğradığından hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılmalıdır.
Mahkemenin kabul kararı verdiği dönem içinde ise davalı işyerinden davacı adına 22.12.2006 ve 01.09.2008 tarihli işe giriş bildirgelerinin kuruma süresi içinde intikal ettiği dosya kapsamındaki delillerden belirgindir.22.12.2006-01.09.2008 tarihleri ve 10.08.2010-27.09.2010 tarihleri arasındaki talepler yönünden davalının 3 tane işyeri olduğu dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından anlaşıldığından,dosya kapsamında çalışmaların geçtiği iddia edilen işyerlerine ve komşu işyerlerine ilişkin dava konusu tarihte çalışmaları olan ve dinlenen bordro tanıkları dışında bordro tanıkları resen tespit edilip bilgi ve görgüleri alınmalı; davacının çalışmasının gerçek ve filii olup olmadığına ilişkin gerekli tüm araştırmalar yapıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan ...’e iadesine, 12.04.2017 .gününde oybirliğiyle karar verildi.