
Esas No: 2014/11778
Karar No: 2015/2347
Karar Tarihi: 04.03.2015
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2014/11778 Esas 2015/2347 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar tarafından, davalı aleyhine 22.09.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 14.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmaz ise tazminat isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, akit tarihi olan 24.03.1989 ile dava tarihi olan 22.09.2011 tarihleri arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir
Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m. 225 v.d.) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacılar, dava konusu taşınmazı 24.03.1989 tarihinde davalı ile birlikte satın aldıklarını, yurtdışında yaşadıkları için davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 1/3"er pay oranında adlarına tesciline, mümkün olmaz ise bedelinin 2/3"ünün tahsiline ve dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihten dava tarihine kadar olan dönem için haksız işgal tazminatına karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle reddine karar verildiği görülmüştür. Ancak, bu tür davalarda zamanaşımı davacının ferağ umudunu yitirdiği anda başlar. Davacıların 30.06.2011 tarihinde davalıya dava konusu taşınmazın tapudan devri konusunda ihtarname çektiği, ihtarname çekildiği tarihte ferağ umudunu yitirdiklerinden bu dava için öngörülen zamanaşımı süresi dolmamıştır.
Bu itibarla mahkemece davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, hüküm sonucuna ve bozma kararının niteliğine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz harcının yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.