13. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/31818 Karar No: 2014/8842 Karar Tarihi: 25.3.2014
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/31818 Esas 2014/8842 Karar Sayılı İlamı
13. Hukuk Dairesi 2013/31818 E. , 2014/8842 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıya temizlik malzemesi sattığını, malları teslim ederek fatura düzenlediğini, davalının mal teslimini ve faturayı kabul etmesine rağmen ödeme yapmadığını, kesilen faturalara dayalı olarak yapılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı tarafından takibe dayanak gösterilen faturada belirtilen malların teslim edildiğini, ancak mevzuata aykırı olarak alım yapıldığını ve ihale kanuna aykırı alım yapıldığı için davacıya borcunun olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne, itirazın iptaline ve alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-İİK"nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş olması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz ederek takibi durduran ve işin çabuk bitirilmesine itirazıyla engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı olarak alacağın likit ve belirli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile alacağın gerçek miktarının belirli ve sabit olması veya borçlu tarafından alacağın miktarını belirleyen bütün unsurların bilinmesinin mümkün nitelikle olması gereklidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebiliyorsa veya borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Yukarıda açıklandığı üzere takip konusu alacak değerlendirildiğinde; borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına ilişkin talebin kabulü gerekir. Mahkemece, itirazın iptaline karar verilen asıl alacak üzerinden davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmeyip hükmün düzeltilerek onanması HMUK"un 436/2.maddesi hükmü gereğidir. SONUÇ:Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte belirtilen nedenlerle hükmün 4.parağrafınm hükümden çıkartılarak yerine "Kabul edilen asıl alacak miktarının %40"ı üzerinden hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine" cümlesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.