10. Hukuk Dairesi 2016/18311 E. , 2017/3279 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemenin esas 2012/617- karar 2013/461 nolu ve 23.10.2013 tarihli kabul kararının davalı kurum tarafından temyizi üzerine, dairemizin 2014/2428 esas 2014/20762 karar nolu ve 28.10.2014 günlü kararı ile bozulmuş mahkemece bozmaya uyma kararı verilmiş ve ... Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen cevabi yazılara göre davacının 2009 yılı ve öncesinde şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar anılan daire kararımızla uyuşmamaktadır.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Kanunun 88/20 maddesin de "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. " şeklinde düzenlenmiştir.
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesine göre ise; amme alacakları ve bu bağlamda davalı Kurumun işveren tüzel kişilerden prim ve diğer alacaklarının, tüzel kişinin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilcilerin mal varlıklarıyla sorumlu olacağı öngörülmüştür.
Yukardaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer
işyerlerinde ise, üst düzey yönetici yada yetkilisi veya kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili veya yönetim kurulu üyeliği bulunması gerekir.
Somut olayda, ödeme emrine konu borç, dava dışı anonim şirketin 2009/11 ve 12. aylara ait 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa sonrası prim borcuna ilişkindir. Ticaret Sicil kayıtları ve dosya içeriğine göre, 28.07.2004, 09.08.2007 ve 26.08.2009 tarihli Genel Kurul kararları ile davacının yönetim kurulu üyesi seçildiği ve bu tarihler sonrası düzenlenen yönetim kurulu kararlarında temsil ve ilzam yetkisinin davacı dışında diğer yönetim kurulu üyelerine verildiği, diğer taraftan davacının 29.07.2004 tarihli yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu üyeliği görevinden istifa edip keyfiyetin 04.08.2010 tarihinde tescil edilerek 19.08.2010 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, yine davacının 03.09.2007 tarihli yönetim kurulu kararı ile hissesinin tamamını devrettiği ve keyfiyetin 12.05.2011 tarihinde tescil edilip 26.05.2011 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, öte yandan; davacı 26.08.2009 tarihli Genel Kurul Kararı ve Yönetim Kurulu Kararı ile hazirun cetveli ve toplantı tutanağındaki imzaların kendisine ait olmadığını öne sürmüş ise de davacının, yukarıda tarihleri belirtilen genel kurul kararları aleyhine ilgili mahkemede dava açmadığı ve 26.08.2009 tarihli Genel Kurul Kararı ve Yönetim Kurulu Kararı için verilmiş iptal kararı bulunmadığı ve bu Genel Kurul Kararının 25.09.2009 tarihli ve 7404 nolu ticaret sicil gazatesinde ilan edildiği belirgindir.
Öncelikle, borcun ilişkin olduğu dönem de dikkate alınarak, davacının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemler yukarıda içeriği açıklanan mevzuat uyarınca değerlendirme yapılmak suretiyle sonucuna göre ileri sürülen talep hakkında bir karar verilmelidir.
Bu hukuki olgular çerçevesinde, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.