10. Hukuk Dairesi 2020/4764 E. , 2021/6750 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
...
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalılardan... Rek. Şar. ve Tur. Hiz. İth. İhr. San. Tic. Lim. Şti.’ne ait Bozcaada’da kurulu şarap üretimi işyerinde 01.08.1998 – 01.07.2008 tarihleri arasında çalıştığını, sigortalılık bildiriminin 23.12.2002 tarihinde yapıldığını beyanla, davalı şirkete ait şarap imalatı işyerinde 01.08.1998 – 23.12.2002 tarihleri arasındaki çalışmalarının sigortalılık kapsamında olduğunun tespitini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı... Rek. Şar. ve Tur. Hiz. İth. İhr. San. Tic. Lim. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının davalı şirket ortaklarının şahsi kullanımında olan yazlıkta 1998-2002 yılları arasında yaz aylarında zaman zaman sosyal güvenlik mevzuatı uyarınca sigortalı sayılmayacak şekilde gündelik işçi olarak çalıştığını, davalı şirketin 01.06.2000 tarihinde kurulduğunu ve ihtiyaç doğması üzerine davacının 23.12.2002 tarihinde işe alındığını, davacının talep ettiği tarihlerde müvekkili şirket bünyesinde çalışmasının bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Fer’i Müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davacının çalışmasına ilişkin dönem bordrosu, aylık sigorta prim bildirgelerinin kurumlarına verilmediği gibi primlerin ödenmediğini, kurum kayıtlarının aksinin ancak eşdeğerde yazılı belge ile kanıtlanabileceğini, bir kişinin bir işyerinde sigortasız çalıştığını bilmemesi ve 15 yıl sonra fark etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi tarafından,
“Somut olayda, davacının davalı şirket ortaklarının gündelik ev işlerini görmek suretiyle yaptığı çalışma ile davalı şirket bünyesinde yaptığı çalışmayı ayırt edemeyerek tüm çalışmaları için davalı şirketi taraf göstermesinin kabul edilebilir bir yanılgı olmadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim dava açılırken davacının davalı iş yerinde 01.08.1998-23.12.2002 tarihleri arasında taraflar arasındaki hizmet akdi uyarınca sürekli olarak çalıştığı iddia edilmiş ancak davalı şirket sahiplerine ait ev işlerinde çalışıldığına dair bir iddia ileri sürülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi neticesinde; davacı her ne kadar davalı iş yerinde 01.08.1998 tarihinde sigortalı sayılacak şekilde çalışmaya başladığı iddiasında ise de; ... Ticaret Sicil Müdürlüğü"nden gönderilen kayıtların incelenmesinde davalı şirketin 18.04.2000 tarihli şirket ana sözleşmesi ile kurulmuş olduğu, davacının bu tarihe kadar olan çalışmalarının sigortalı hizmet olarak değerlendirilemeyeceği, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının müşterek anlatımlarından davacının şirket işyerinde işe girişinin bildirildiği 23/12/2002 tarihine kadar olan çalışmalarının şirketin ortaklarına ait evde ve ev hizmetlerinde geçtiği, davacının iddia ettiği 01.08.1998-23.12.2002 tarihleri arasındaki çalışmalar yönünden davalı şirket ile davacı arasında hizmet akti bulunmadığı, davacının 23/12/2002 tarihinden itibaren davalı şirkete ait işyerinde çalıştığı anlaşılmakla, davacının talebine konu 01.08.1998-23.12.2002 tarihleri arasında davalı şirkette hizmet akti ile çalıştığının usulünce ispatlanamamış olması ve iradi taraf değişikliği talebinin de şartlarının oluşmadığı kanaati ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”
gerekçesiyle,
“1-Davanın reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından,
“1-) Ezine Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi"nden verilen 27/03/2019 tarih, 2018/208 Esas ve 2019/91 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU NEDENLERİ
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı şirketin 18.04.2000 tarihinde kurulduğunu, tanık beyanlarıyla 2000 – 2002 yılları arasında davalı şirkete ait işyerinde çalıştığının ispat edildiğini; 1998 – 2000 yılları bakımından, davacı tanıklarının çalışma iddiasını doğruladığını, mahkemece kolluk araştırmasının gereği gibi yapılmadığını, komşu işyeri ve evlerden araştırma yapılmadığını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 4. maddesinde “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. “Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, işverenin kim olduğunun bilinmesinde yasal zorunluluk vardır. Bu nedenle, sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin hangi işverenler tarafından düzenlenmiş olduğu tespit edilip, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Kanunun 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltilmesi gerekir.
Hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da, davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip iş yerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, yönetici, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Somut olayda, davacının HMK m.124 gereğince tarafta iradi değişikliğe gidilerek davayı ... ve eşi ...’e yöneltmek istediği; Mahkemece, davacının davalı şirket ortaklarının gündelik ev işlerini görmek suretiyle yaptığı çalışma ile davalı şirket bünyesinde yaptığı çalışmayı ayırt edemeyerek tüm çalışmaları için davalı şirketi taraf göstermesinin kabul edilebilir bir yanılgı olmadığı kanaatine varılarak ve dava açılırken davacının davalı şirket sahiplerine ait ev işlerinde çalışıldığına dair bir iddia ileri sürülmediğinden bahisle tarafta iradi değişiklik talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Dosyadaki incelenmesinde, davacının 28.04.2017 tarihli dilekçesinde 1998 yılından itibaren davalı şirket sahiplerinin yanında ev hizmetlerinde çalıştığını, kendisinin davalı şirket tarafından mı yoksa şirket sahipleri tarafından mı sigorta ettirildiğini bilmesinin mümkün olmadığını beyan ettiği; 05.07.2017 tarihli celsede davalı işyerinde ve davalı şirketin temsile yetkili kişileri olan ... ve eşi..."in evlerinde ev işleri, bahçe işleri, şarap işi gibi her türlü işi yaptığını beyan ettiği; davacı vekilinin 02.12.2018 tarihli dilekçesinde davacının, davalı şirket sahiplerinin yanında 01.08.1998 tarihinde çalışmaya başlayıp on yıl aralıksız çalıştığı, davacının bu dönem içerisinde kimin yanında çalıştığı (şirket veya şahıs olarak) konusunda fikrinin bulunmadığı, ancak tanık anlatımlarından da anlaşılacağı üzere, davalı şirket sahiplerinin kendisine gösterdikleri bazen evlerinde, bazen bağ-bahçede ve bazen de şirket işlerinde çalıştığı, bu çalışma işlerinin davalı şirket sahipleri bünyesinde bir bütünlük arz ettiği yönündeki beyanları karşısında, davacının ev hizmetlerinde çalıştığını beyan ettiği dava dışı ... ve eşi..."e yönelik HMK’nın 124. maddesi gereğince tarafta iradi değişiklik talebinin yerinde olduğu gözetilerek, dava dışı ... ve eşi..."in davaya katılımı usulünce sağlanıp, uyuşmazlık konusu dönemde taraflar arasında hizmet akdinin unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, açılan hizmet tespiti davasının kamu düzenine ilişkin niteliği gereği HMK’nın 124. maddesi dikkate alınmak suretiyle, adı geçen şahıslara karşı husumet yöneltmesi için davacıya mehil vermek, davaya katılımı sağlanan şahısların göstereceği bütün delilleri toplamak, uyuşmazlık konusu dönemde taraflar arasında hizmet akdinin unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırarak, elde edilecek sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...