Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.06.1982-10.09.1987 tarihleri arasında aralıksız olarak geçen sigortalı çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava nitelikçe davacının davalı işyerinde 1.6.1982-10.9.1987 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen hizmetlerinin tesbiti istemine ilişkindir
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Fiili çalışma olgusunun tesbiti açısından ise; davalı işyerinden Kuruma verilen uyuşmazlık dönemine ait dönem bordroları getirtilerek bordrolarda yer alan davacı ile aynı dönemde çalışmaları bulunan tanıklar dinlenilerek , bordo tanıklarının bulunmadığı veya beyanlarının yeterli olmadığı durumda davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek zabıta marifetiyle tesbit edilecek komşu işyerlerinde çalışmaları işyerleri kayıtlarına geçen komşu işyeri tanıklarının beyanlarına başvurmak, komşu işyeri bulunmadığı taktirde çalışmanın geçtiği köylerin uyuşmazlık dönemindeki muhtarları, azalarıve köy bekçileri ile davalı birliğin yöneticilerin beyanlarına başvurmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalı birliğin 1.4.1982-31.12.1983 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında bulunduğu, davalı işyerinden davacı adına düzenlenen 1.6.1982 tarihli işe giriş bildirgesi 10.6.1982 de Kuruma verildiği, davacının SSK hizmet cetveline göre davalı işyerinden 1.6.1982-1988/3 dönem arasında 570 günün tam olarak bildirildiği, davalı işyeri hakkında İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği Köye Yönelik Hizmetler Müdürlüğünün 28.3.2006 tarihli yazısında B. G. İçme Suyu Birliğinin1987 tarihine kadar faaliyet gösterdiğini ve o tarihten sonra bütün köylerin münferit içme suyuna kavuştuklarını bildirmiş ise de Dairemizin Geri Çevirme kararından sonra Kırşehir İl Özel İdaresinin 11.6.2008 tarihli yazısında M.-B.G. İçme Suyu Birliğinin kurulmasına , tasfiyesi ve tüzüğüne dair arşivlerinde evrak kaydına rastlanmadığının bildirdiği görülmektedir.
Somut olayda mahkemece davalı işyerinin 31.12.1983 tarihinde yasa kapsamından çıktığı ve birliğin hukuki statüsü gereği yeniden tescili mümkün olmadığından davanın reddine karar verildiği halde, davalı işveren adına çıkarılan dava dilekeçesinin tebliğinin kim olduğu anlaşılamayan bir şahsa yapılarak davaya devam edilmesi hatalı olmuştur. Öte yandan İl Özel İdaresinin 28.3.2006 tarihli yazısında davalı içme suyu birliğinden bahsedildiği ve davacının hizmet cetveline görede davalı içme suyu birliğinde geçen bir kısım çalışmalarının bildirdiğine göre artık, böyle bir işyerinin varlığı sabit olduğu halde, İl Özel İdaresinin 11.6.2008 tarihli yazısının bu fiili durum ile çelişki oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda yapılacak iş; , öncelikle davalı işyerinin İl Özel İdaresi kapsamında faaliyet gösterip göstermediği, tüzel kişiliğine dair tüm bilgi ve belgelerin ilgili kurum ve kuruluşlardan temin edilerek, İl Özel İdaresinin çelişkili yazıları eklenerek yeniden davalı işyeri hakkındaki tüm bilgi ve belgeler istenilerek, gerektiğinde davalı birliğin görev yapan yöneticiler davacıdan veya zabıtadan sorularak tesbit edilip tanık olarak dinlenmek suretiyle davalı içme suyu birliğinin idari yapısı ve ne şekilde faaliyet gösterdiği, tesbit edilerek husumete ait sorunun giderilemesi usulüne uygun şekilde taraf teşkili yapıldıktan sonra davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.