Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/367
Karar No: 2020/750
Karar Tarihi: 13.10.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/367 Esas 2020/750 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2019/367 E.  ,  2020/750 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



    1. Taraflar arasındaki “galle alacağının tespit ve tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacılar ... ve arkadaşları vekili 21.07.2008 tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinin ... Paşa Vakfının galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduklarının mahkeme kararı ile kesinleştiğini, ... Paşa Vakfı"nın mazbut vakıflar arasına alındığını ancak 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7. maddesi gereğince intifa haklarının korunduğunu, davalı idare tarafından ödeme yapılmadığı gibi vakıf mallarının satılarak vakfiyedeki iradenin hiçe sayıldığını ileri sürerek müvekkillerinin önceki yıllara ait her türlü istem ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla ... ve ... için 1996-2008 yıllarına, ..., ..., ... ve ... için 1999-2008 yıllarına ilişkin toplam 198.000TL intifanın (gelirin) faizi ile birlikte tespiti ve tahsiline karar verilmesini istemiş, 07.07.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda 1996 tarihinden dava tarihi olan 21.07.2008 tarihine kadar toplamda 40.766.782,89TL alacağın işleyecek faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı ... vekili tarihsiz cevap dilekçesinde; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davaya konu ... Paşa Vakfı"nın vakfiyesinde evladiyet ücretinin günlük 300 rayicü’l-vakti osmani ile sınırlandırıldığını, talep edilen intifa hakkının vakfiyede öngörülen şartlara uygun olmadığını, ... tarafından dava konusu vakfın birçok akar ve hayratının tadil, tamir ve restore edildiğini, hayır şartlarının yerine getirildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

    İlk Derece Mahkemesinin 1. Kararı:
    6. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.02.2011 tarihli ve 2008/288 E., 2011/49 K. sayılı kararı ile; davacıların vakfedenin soyundan geldiği, vakıf evladı olduğu, vakfın da mazbut vakıf şekline getirildiği, sunulan mahkeme kararları ile davacıların her birinin galle fazlasını almaya hak kazandıkları, vakıf senedindeki evladiyet maaşının ödenmesinin vakfın mazbut vakıf haline getirilmesiyle mümkün olmadığı, davalı ... Müdürlüğünün de uygulamada evladiyet maaşı yerine galle fazlasını davacılara ödediği, bilirkişi heyetince vakfın gelirleri ve giderleri ile ..."nün tüm belgeleri de incelenerek düzenlenen bilirkişi raporunun kapsamı ve yapılan hesaplama doğrultusunda, ıslah da nazara alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne (her bir davacının alacak miktarı ayrı ayrı belirtilerek) toplam 18.781.394,94TL"lik alacağın 13.142.427,02TL"lik kısmına dava tarihi olan 21.07.2008 tarihinden itibaren değişken oranlardaki yasal faiz uygulanarak davalıdan alınıp davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin 1. Bozma Kararı:
    7. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince 03.05.2011 tarihli ve 2011/3352 E., 2011/6023 K. sayılı kararı ile; “Dosya içindeki bilgi ve belgelerden dava konusu Rüstempaşa Vakfının mazbut vakıflardan olduğu anlaşılmaktadır. 25.02.2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa"nın 208 ve 209. maddeleri ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 7. maddesine iki fıkra ve bundan başka geçici 10. madde eklenmiştir. Sözü edilen maddelerin mazbut vakıflar ile ilgili halen devam eden intifa haklarının ödenmesi, malvarlığı ve gelirlerinin tespitine ilişkin davalarda da uygulanacağı öngörülmüş olduğundan mahkeme kararının diğer yönler incelenmeksizin bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesinin 2. Kararı:
    9. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli ve 2011/300 E., 2012/350 K. sayılı kararı ile bozma kararına uymak suretiyle yapılan yargılama neticesinde; bilirkişi heyetinden 6111 sayılı Kanun’un 208 ve 209. maddeleri gereğince alacağın miktarı yönünden yeniden rapor alındığı, bilirkişi heyetinin görüşleri benimsenerek 6111 sayılı Kanun’un 208 ve 209. maddeleri kapsamında yapılan değişikliklerin davanın sonucunu etkilemeyeceğinin kabul edildiği ve önceki gerekçelerle davanın kısmen kabulüne (her bir davacının alacak miktarı ayrı ayrı belirtilerek) toplam 18.781.394,94TL"lik alacağın 13.142.427,02TL"lik kısmına dava tarihi olan 21.07.2008 tarihinden itibaren değişken oranlardaki yasal faiz uygulanarak davalıdan alınıp davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin 2. Bozma Kararı:
    10. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    11. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince 19.09.2013 tarihli ve 2013/6802 E., 2013/11719 K. sayılı kararı ile; “…Cağalzade ... Paşa Vakfı’nın Evail-i Safer 965 H. (1557 M.), Evail-i Receb 967 H. (1560 M.), Evail-i Safer 968 H. (1560 M.), Evail-i Safer 968 H. (1561 M.), 953 H. (1547 M.), 978 H. (1570 M.) tarihli vakfiye ve zeyl vakfiyeleri bulunmaktadır. Bu vakfiyelerde -968 H. tarihli zeyl vakfiye hariç- galle fazlasının evlada bırakıldığına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak ... Paşa Vakfının dosya içerisindeki 635/2 numaralı defterin 153. sayfasının 17. sırasında kayıtlı bulunan “Rüstempaşa İbn-i Mustafa Paşa Vakfı’na ait Evail-i Cemaziy’el-ula 968 Hicri (M.1561) tarihli zeyl vakfiyenin ve özellikle Tevliyet, Nazırlık, Galle Fazlası, Evlada Hisse ve Tahsisat bölümlerinin incelenmesi sonucunda; vakfın tafsilatlı halis hasılatından şer’i hükümler gereği vakfın ihtiyaçları ve bakım ve onarım masrafları karşılandıktan sonra artan gelir fazlasının tamamıyla Sultan Hazretlerine (... Sultan), ... Sultan"ın vefatından sonra ise mütevelliye bırakıldığı, tevliyetin ise...’ın sıralı erkek ve kız evlatlarına vakfedildiği, bunun dışında...’ın sözü edilen evlatlarına şartlı olarak “günlük 300 rayicül vakti osmani” ödeneceğinin kayıtlandığı, bunun dışında evlatlara şartsız biçimde galle fazlasının bırakılmadığı anlaşılmaktadır. Esasen dava konusu vakfın mazbut vakıf olması ve vakfiyelerde galle fazlasının evlada bırakılmayıp mütevelliye bırakıldığı, bunun dışında vakıf evlatlarına günlük 300 rayicül vakti osmani tutarının tahsis edildiği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık vakfiyeye göre mütevelliye bırakılan galle fazlasını, vakıf evlatlarının alıp alamayacağı konusundadır.
    …Dava konusu vakfiyenin asıl ve zeyl tüm hükümlerinin incelenmesinde gallenin mütevelliye bırakıldığı, bunun dışında vakıf evladına ayrık bir tahsisatın öngörülmediği, ayrıca vakfiyenin tüm hükümlerinde öngörülen tahsis ve ödemelerin ücret cinsinden yapılandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya konu vakfiyede gallenin mütevelliye bırakılmış bulunması nedeniyle başka görev ve adla veya sadece evladiyet bağı ile galle ödenmesi mümkün değildir. Galle dışındaki intifa hakları açısından ise yine vakfiye hükümlerince düzenleyici unsurlar incelenmelidir. Galle fazlası dışında bir hak, ücret, maaş, tahsisat vs. bırakılmış ise bu durumda bunu almaya hak kazanan vakıf evlatlarına bu ödemeler yine vakfiye hükümleri çerçevesinde yapılabilecektir. Böylece mazbutaya alınmış vakıflar için bile vakıf evlatlarının vakfiye hükümlerine göre bırakılan her türlü intifa hakkının (galle, maaş, tahsisat vs.) korunması sağlama alınmıştır. Nitekim mazbutaya ayrılsa bile vakfiyesine göre galle fazlasının açıkça evlatlarına bırakılan vakıflarda galle ödemesinin evlatlarına yapılıyor olması da bu durumu göstermektedir.
    Açıklanan Yasa ve Yönetmelik hükümleri ve eski vakıflar hukukunun genel ve temel prensiplerine göre vakfiyelerdeki şartlara tam ve kesintisiz olarak uyulması gerekmekte olup, evlatlara bırakılmamış olan intifa haklarından yararlanılması mümkün değildir. Bir başka deyişle mazbutaya alınmış vakıflarda galle fazlasının yalnızca mütevelliye bırakılmış olduğu durumlarda; ..."nün yöneticilik yapması nedeniyle almış olduğu ücret de dikkate alınarak galle fazlası ne Vakıflar Genel Müdürlüğüne ne de herhangi bir mütevellilik hizmeti yapan vakıf evlatlarına ait olacaktır. Bu gelir, artık tamamen ayrı bir tüzel kişiliği bulunan vakfın doğrudan doğruya kendisine ait olacaktır. Zira vakıf hukukunda temel kural, vakfı kuran kurucu iradenin (şâriin nassı) tam olarak uygulanmasıdır.
    Bunun yanında Vakıflar Yasalarında özellikle bu özgülemenin yapıldığı 3. ve 7. maddelerinde mazbut vakıflar için mazbutaya alınış biçimleri yönünden cebri ya da rızai olup olmaması hususunda da herhangi bir ayrıma gidilmemiş ve bu ayrıma ilişkin yasal düzenleme getirilmemiş olup İdare tarafından yönetilen tüm eski vakıflar "mazbut vakıf" statüsünde kabul edilmiştir. Bu nedenle mazbutaya alınış biçimi hususunda yasada öngörülmeyen yeni bir usul ve esas oluşturmak mümkün değildir. Nitekim Yargıtay Özel Dairesinin de kurulduğu günden bu yana yerleşik uygulamalarına göre de ortada herhangi bir mütevellilik hizmeti vs. de kalmadığından mazbutaya ayrılmış bulunan vakıflarda evlatlara ayrıca bir tevliyet veya mütevellilik ücreti ödenmemektedir. (18. HD. 21.04.1998, 1998/3556 E.-4166 K., 18. HD. 28.11.1995, 2005/9445 E.-10418 K., 18. HD. 09.06.2011, 2011/5390 E.-6971 K.). Uygulamada da ... tarafından dava konusu vakfın mazbutaya alındığı tarihten itibaren uzun bir süre vakfın evlatlarına sabit belli bir evlatlık maaşı verildiği görülmektedir. Bir an için mütevelliye bırakılan galle fazlasını evlatların alabilecekleri kabul edilse bile bunun için "mütevelliliğe ehil vakıf evladı" olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı gerekir ki davacılar böyle bir mahkeme kararına da sahip bulunmamaktadırlar.
    Bundan ayrı olarak bir ilgili tarafından gelir fazlalığının istenmesi durumunda idarece açılan menfi tespit davası sonucunda kesinleşmiş ilam galle fazlası ödenmesini gerektirmez. Menfi tesbit davalarında yalnızca bir kişi aleyhine açılan dava sonucunda verilen karar diğer vakıf evlatları lehine kazanılmış bir hak oluşturmaz ve menfi tesbit davaları sonucunda verilen kararlar diğer davalarda alacağın özü, esası ve niteliğine ilişkin bir hak bahşetmez. Bir uyuşmazlığın çözümünde değerlendirilen bir unsur başkaca dava ve uyuşmazlıklarda kesin delil olarak hükme dayanak yapılamaz. Bu nedenle yukarıda açıklanan menfi tesbit davasının kesinleşmiş ilamı vakfiye hükümleri incelenmeden bu davada dayanak olamaz.
    Buna göre mahkemece, eski hukukumuza dayalı olarak kurulmuş bulunan vakıflar konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, vakfiyede evlatlara ödenmesi öngörülen günlük 300 rayicül vakti osmani’nin dava tarihi itibariyle güncel karşılığının yöntemince bulunmasından sonra bu ücretin (paranın) her yıl için ödenmesi gereken toplam sabit miktarının belirlenmesi, bu paranın ödeneceği evlat sayısının da ödeneceği yıl itibariyle ayrı ayrı net olarak tespit edilerek her bir evladın payına düşen miktarın denetime elverişli biçimde tespit edilmesi; ücrete hak kazanma, idareye zamanında başvurma, temerrüde düşürme ve faiz başlangıcı gibi konular için de ayrıntıları yukarıda açıklanan Vakıflar Mevzuatının -özellikle Vakıflar Nizamnamesinin- emredici hükümleri dikkate alınarak varsa ödenecek payın belirlenmesinden sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir” gerekçeleriyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
    İlk Derece Mahkemesinin 3. Kararı:
    12. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2014/220 E., 2015/128 K. sayılı kararı ile davacıların mazbut ... Paşa Vakfının galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan yargılama neticesinde; davacıların galle fazlasını isteyebileceği değerlendirildiğinden davacıların isteyebileceği galle fazlası ile ilgili olarak yeniden oluşturulan bozma ilamı kapsamındaki bilirkişi heyetinden rapor alınması cihetine gidildiği, bilirkişi heyetinin 20.11.2014 tarihli raporda, Yargıtay bozma kararı ve mahkemenin bozma kararına davacıların galle fazlasını almaya müstehak vakıf evladı olduğu yönündeki uyma kararı kapsamında inceleme yapıldığı, davacıların galle fazlasına müstehak olduğu kabul edilen vakıf ile ilgili tüm harcamaların ayrı ayrı değerlendirildiği, ödemelerin güncellendiği, günlük 50 ve 300 akçe karşılıklarının da tespit edilip evlada ödenecek günlük 300 akçenin TL karşılığının 6 adet davacı yönünden hesaplandığı, davacılara düşen ve dağıtılması gerekli miktarın 2.479.588,92TL olduğu, keza 50 akçenin evlada mütevelliye ödenecek kısmından davacılara verilecek olan miktarın toplamı 413.143,50TL olduğu, galle fazlasının dağıtımına ilişkin olarak davacıların 82.148.747,67TL isteyebileceğinin belirtildiği, bilirkişilerce düzenlenen 18.02.2015 havale tarihli ek raporda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli ve 2013/18-1095 E., 2014/897 K. sayılı kararına da uygun olarak hesaplama yapılması cihetine gidildiği, dava tarihi olan 21.07.2008 tarihinden geriye doğru 5 yıllık süreden önce davacıların galle fazlasını hakeden evladiyet kararları kapsamında 21.07.2003 tarihinden itibaren gelir fazlası hesaplamalarının yapıldığı, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/86 E.- 211 K., Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/359 E.- 196 K. sayılı ilamları kapsamında davacıların Mazbut ... Paşa Vakfının galleye müstehak evlatları olduğunun belirlendiği, davada dava tarihinden önceki son 5 yılla ilgili davacıların isteyebileceği miktarın bilirkişi heyetince denetime elverişli şekilde hesaplandığı, H.968 - M.1561 tarihli vakfiyede galle fazlasının alınabileceğinin belirtildiği, Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/462 E., 2003/31 K. sayılı kararı kapsamında 1996, 1997 ve 1998 yıllarında davalı tarafından davacılara evlat payının ödendiği, davalının evladiyet kararı kapsamında davacıların içinde olduğu kişilere galle fazlasının ödenmemesi gerektiği iddiasıyla açtığı menfi tespit davasının ret ile sonuçlandığı ve bilirkişi heyetinin rapor içeriğinin denetime elverişli bulunduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, (her bir davacının alacak miktarı ayrı ayrı belirtilerek) toplam 14.723.387,64TL"nin dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin 3. Bozma Kararı:
    13. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    14. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince 19.01.2016 tarihli ve 2015/8779 E., 2016/624 K. sayılı kararı ile; “…Yargıtay"ın bozma kararlarına karşı direnme hakkı yasalarımıza göre mahkemeye verilmiş olup, mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesi ve bilirkişi kurullarının da bozma ilamında yazılı hususları karşılayacak raporlar düzenlemesi zorunludur. Bu bağlamda hâkim, uyduğu bozma ilamının gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini denetlemek ve kendisinin uyduğu hususlara aykırı değerlendirme yapılması halinde bilirkişi kurullarından bozma ilamında belirtilen esaslara uygun rapor düzenlemelerini istemekle görevlidir.
    Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; mahkemenin daha önce verdiği davanın kısmen kabulüne ilişkin 19.07.2012 tarihli kararı Dairemizce 19.09.2013 gün ve 2013/6802 Esas 2013/11719 Karar sayılı bozma ilamında, ayrıntıları açıklandıktan sonra eski hukukumuza dayalı olarak kurulmuş bulunan vakıflar konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, vakfiyede evlatlara ödenmesi öngörülen günlük 300 rayicül vakti osmani’nin dava tarihi itibariyle güncel karşılığının yöntemince bulunmasından sonra bu ücretin (paranın) her yıl için ödenmesi gereken toplam sabit miktarının belirlenmesi, bu paranın ödeneceği evlat sayısının da ödeneceği yıl itibariyle ayrı ayrı net olarak tespit edilerek her bir evladın payına düşen miktarın denetime elverişli biçimde tespit edilmesi; ücrete hak kazanma, idareye zamanında başvurma, temerrüde düşürme ve faiz başlangıcı gibi konular için de Vakıflar Mevzuatının emredici hükümleri dikkate alınarak varsa ödenecek payın belirlenmesinden sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek bozma yapılmasına karşın, mahkemece bozma sonrası yeni bilirkişi heyeti oluşturulup rapor alınarak bozmanın bu kısmına uygun hareket edilmiş ise de, vakfiye şartları ve mevzuat gereği vakfiyede evlatlara ödenmesi öngörülen günlük 300 rayicül vakti osmani’nin dava tarihi itibariyle güncel karşılığının yöntemince bulunması, vakfın fiili malvarlığı esas alınarak bu ücretin (paranın) her yıl için ödenmesi gereken toplam sabit miktarının belirlenmesi, bu paranın ödeneceği evlat sayısının da ödeneceği yıl itibariyle ayrı ayrı net olarak tespit edilerek her bir evladın payına düşen miktarın denetime elverişli biçimde tespit edilmediği gibi bunun dışında tevliyet ücreti veya başka bir ad altında ücret ödenmemesi yönünden bozma ilamına aykırı değerlendirmeler içeren bilirkişi heyeti raporunun esas alındığı, bu raporun muhalefet şerhi içerdiği, şerhde belirtilen hususları da kapsar şekilde bozma ilamına uygun yeni bir rapor da alınmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca yukarıda yapılan açıklamalarda dikkate alınarak mahkemece, Dairemizin 19.09.2013 tarihli bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi kuruluna rapor düzenlettirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma ilamına uygun olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    15. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.09.2018 tarihli ve 2018/299 E., 2018/541 K. sayılı kararı ile; son bilirkişi heyetinin ek raporunun hüküm vermeye ve denetime elverişli bulunduğu, raporda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun galle fazlasının ne şekilde hesaplanacağına ilişkin 12.11.2014 tarihli ve 2013/18-1095 E. sayılı kararı kapsamında hesaplamanın yapıldığı, davacıların Mazbut ... Paşa Vakfı"nın galleye müstehak evlatları olduğu, davada, dava tarihinden önceki son 5 yılla ilgili davacıların isteyebileceği miktarın bilirkişi heyetince denetime elverişli şekilde hesaplandığı, H.968 -M.1561 tarihli vakfiyede galle fazlasının alınabileceğinin belirtildiği, 1996, 1997 ve 1998 yıllarında davalının davacılara evlat payını ödediği, davalının davacıların içinde olduğu kişilere galle fazlasının ödenmemesi gerektiği iddiası ile açtığı menfi tespit davasının ret ile sonuçlandığı, hüküm vermeye ve denetime elverişli bilirkişi heyetinin raporu içeriğine göre mahkemenin önceki kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    16. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece Özel Dairenin 19.09.2013 tarihli bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan araştırma ve incelemenin bozma gereklerini karşılayıp karşılamadığı, buradan varılacak sonuca göre bozma kararı doğrultusunda yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece 22. 05.2014 tarihli duruşmada “ 1-Yargıtay 18. Hukuk Dairesi"nin 19.09.2013 günlü 2013/6802 esas 11719 karar sayılı bozma ilamına davacıların mazbut ... Paşa Vakfının Galle fazlasına müstahak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek uyulmasına karar verildi." şeklindeki ara karar ile aynı duruşmada "1-Uyulan bozma ilamı kapsamında tarafların dosyaya sundukları Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12.12.2013 günlü 2013/10334-17713 esas ve karar sayılı ilamı doğrultusunda inceleme yapılarak vakıf senedindeki hükümlere, davacıların galle fazlasının mustakak vakıf evladı olduğu kabul edilerek 6111 sayılı yasa ile yapılan düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığı değerlendirmesi ile 5737 sayılı ve 7 ve 75. maddeleri de göz önüne alınarak kesintiler haricinde ihtimali olarak davacıların galle fazlası alma hakkı olduğu ihtimaline göre hesaplama yapılarak davacı alacağına ilişkin bozma kapsamında hesaplamanın yapılmasına, bilirkişilere gereğinde ilgili evrakın bulunduğu yerlerde inceleme yetkisi verilmesine, bilirkişilerin celse arasında resen 3 kişi olarak heyet halinde seçilmesine, her bilirkişi için 500"er TL’den 1.500TL’ nin davacı vekilince 2 haftalık sürede yatırılmasına, rapor verildiğinde birer nüshasının taraf vekillerine tebliğe çıkartılmasına, tarafların 2 haftalık kesin sürede rapora diyeceklerini bildirmelerine" şeklinde ara karar tesis edilmesinin usûlüne uygun uyma kararı niteliğinde olup olmadığı, bu şekilde verilen uyma kararı ile karşı taraf lehine kazanılmış hak oluşup oluşmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

    IV. GEREKÇE
    19. Burada usul hukuku ile ilgili olarak ortaya çıkan sorun, bozma kararının taraflara tebliği ile duruşmada mahkemece “bozma ilamına davacıların mazbut ... Paşa Vakfının galle fazlasına müstahak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek uyulmasına” şeklinde ara karar oluşturulması ve yine aynı duruşmada uyulan bozma kararı kapsamında ve davacıların galle fazlasını alma hakkı olduğu ihtimaline göre ihtimalli olarak davacı alacağına ilişkin hesaplama yapılması için yeniden bilirkişi raporu alınmasına ilişkin ara karar tesis edilmesi ile bozma kararına uyulmuş sayılıp sayılmayacağı, karşı taraf lehine kazanılmış hak oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
    20. Bilindiği üzere Yargıtayca yapılan temyiz incelemesi neticesinde; temyiz olunan karar esas yönünden kanuna uygun ise kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesi gösterilerek onama kararı, kanuna uygun olmayan hususlar hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzelterek onama kararı, taraflarca ileri sürülen veya kendisinin tespit ettiği temyiz sebepleri yerinde görüldüğü takdirde bozma veya kısmen bozma kararı verilir.
    21. 6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)"nun 429. maddesine göre, Yargıtayın bozma kararı üzerine hâkim, tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Bu hükme göre hâkim kural olarak, Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir.
    22. Mahkemece bozma kararına karşı direnilebilir ya da bu bozma kararına iradi ve kanuni bir şekilde uyma kararı verilebilir. Bozmaya uyma kararı verilmesi hâlinde mahkeme, bozma kararında gösterilen şekilde inceleme, araştırma yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkemece bozma kararına uyulmasının en önemli sonucu, bu durumun bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak meydana getirmiş olmasıdır.
    23. Yeri gelmişken "usulü kazanılmış hak" kavramının açıklanmasında fayda bulunmaktadır.“Usulü kazanılmış hak” kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    24. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1960/5 K. ve 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararlarında açıklandığı üzere, "bir mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir; meğer ki, bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidesine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arz etmesin. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen durum uyarınca muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulü kazanılmış hak yahut usule ait kazanılmış hak" denilmektedir.
    25. Anayasa Mahkemesi de, usulü kazanılmış hak kavramına ilişkin olarak, Yargıtay içtihadının kararlı ve yerleşik bir biçimde uygulandığını, bu içtihadın öngörülebilir, belirli ve ulaşılabilir olduğunda ise kuşku bulunmadığını vurgulamıştır (Halil Kadri Buldanlıoğlu ve Necip Buldanlıoğlu, B. No: 2015/10533, 4.4.2018, § 58).
    26. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir. Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. Bu husus 28.06.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı (YİBK)"nda da “...Sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının, temyiz mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya temyiz mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir...” şeklinde ifade edilmiştir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler (Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2017 tarihli ve 2017/5-2575 E., 2017/1906 K. sayılı kararı).
    27. Yukarıda belirtilenler dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, s. 4771 vd.).
    28. Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2018 tarihli ve 2018/10-146 E., 2018/509 K.; 24.09.2019 tarihli ve 2018/10-706 E., 2019/927 K. sayılı kararları).
    29. Somut olayda, mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyulmasına karar verilip verilmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.
    30. Mahkemenin 19.07.2012 tarihli ve 2011/300 E., 2012/350 K. sayılı (2. karar) kararı Özel Dairece; dava konusu vakfiyenin asıl ve zeyl tüm hükümlerinin incelenmesinde gallenin mütevelliye bırakıldığı, bunun dışında vakıf evladına ayrık bir tahsisatın öngörülmediği, ayrıca vakfiyenin tüm hükümlerinde öngörülen tahsis ve ödemelerin ücret cinsinden yapılandırıldığı, bu durumda davaya konu vakfiyede gallenin mütevelliye bırakılmış bulunması nedeniyle başka görev ve adla veya sadece evladiyet bağı ile galle ödenmesinin mümkün olmadığı, o hâlde eski hukukumuza dayalı olarak kurulmuş bulunan vakıflar konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, vakfiyede evlatlara ödenmesi öngörülen günlük 300 rayicül vakti osmani’nin dava tarihi itibariyle güncel karşılığının yöntemince bulunmasından sonra bu ücretin (paranın) her yıl için ödenmesi gereken toplam sabit miktarının belirlenmesi, bu paranın ödeneceği evlat sayısının da ödeneceği yıl itibariyle ayrı ayrı net olarak tespit edilerek her bir evladın payına düşen miktarın denetime elverişli biçimde tespit edilmesi; ücrete hak kazanma, idareye zamanında başvurma, temerrüde düşürme ve faiz başlangıcı gibi konular için de Vakıflar mevzuatının emredici hükümleri dikkate alınarak varsa ödenecek payın belirlenmesinden sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozmadan sonraki 22.05.2014 tarihli ilk duruşmada “ 1-Yargıtay 18. Hukuk Dairesi"nin 19.09.2013 günlü 2013/6802 esas 11719 karar sayılı bozma ilamına davacıların mazbut ... Paşa Vakfının Galle fazlasına mustahak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek uyulmasına karar verildi." şeklindeki ara karar ile aynı duruşmada "1-Uyulan bozma ilamı kapsamında tarafların dosyaya sundukları Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12.12.2013 günlü 2013/10334-17713 esas ve karar sayılı ilamı doğrultusunda inceleme yapılarak vakıf senedindeki hükümlere, davacıların galle fazlasının mustakak vakıf evladı olduğu kabul edilerek 6111 sayılı yasa ile yapılan düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığı değerlendirmesi ile 5737 sayılı ve 7 ve 75. maddeleri de göz önüne alınarak kesintiler haricinde ihtimali olarak davacıların galle fazlası alma hakkı olduğu ihtimaline göre hesaplama yapılarak davacı alacağına ilişkin bozma kapsamında hesaplamanın yapılmasına, bilirkişilere gereğinde ilgili evrakın bulunduğu yerlerde inceleme yetkisi verilmesine, bilirkişilerin celse arasında resen 3 kişi olarak heyet halinde seçilmesine, her bilirkişi için 500"er TL’den 1.500TL’ nin davacı vekilince 2 haftalık sürede yatırılmasına, rapor verildiğinde birer nüshasının taraf vekillerine tebliğe çıkartılmasına, tarafların 2 haftalık kesin sürede rapora diyeceklerini bildirmelerine" şeklinde ara karar tesis edildiği, ara karar doğrultusunda Hukukçu- Mali Müşavir - Araştırmacı, Mali Müşavir ve ... Eski Başkanı"ndan oluşan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 20.11.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda, galle alacağına yönelik hesaplama ile birlikte evlatlara bırakılan günlük 300 ve 50 akçenin güncel karşılığının belirlenmesine yönelik hesaplama yapılarak evlatlara yapılacak ödemelerin tespit edildiği, aynı bilirkişiler tarafından düzenlenen 18.02.2015 havale tarihli ek raporda da hesaplama şekline açıklık getirildiği görülmüştür.
    31. Her ne kadar mahkemece, Özel Daire bozma kararına davacıların mazbut ... Paşa Vakfı"nın galle fazlasına mustahak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek uyulmasına karar verilmiş ise de, hem bozmaya uyup hem de bozma dışında inceleme yapılamaz. Bozma kararındaki gösterilen yapılması gereken işler olarak ve mahkemece 22.05.2014 tarihli ara karar doğrultusunda yapılan işlemler gözönünde tutulduğunda, yerel mahkemenin 22.05.2014 tarihli ara kararının bozmaya uyma niteliğinde bulunduğu ve mahkemece bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak meydana geldiği açıktır.
    32. Açıklanan nedenlerle, mahkemenin 22.05.2014 tarihli ara kararı ile Özel Dairenin 19.09.2013 tarihli ve 2013/6802 E., 2013/11719 K. sayılı bozma kararına uyduğu ve uyma kararı ile bozma lehine taraf lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu bu nedenle ön sorun bulunmadığı oy çokluğu ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
    33. Dosya kapsamından, (§ 30)" da ifade edildiği üzere mahkemenin davanın kısmen kabulüne dair 19.07.2012 tarihli ve 2011/300 E., 2012/350 K. sayılı kararının Özel Dairenin 19.03.2013 tarihli bozma kararı ile bozulduğu, mahkemece bozma kararına uyma kararı verildikten sonra bozma kararı kapsamında yeniden bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle karar verildiği, bu kararın da temyize konu olması üzerine Özel Dairece 19.01.2016 tarihli kararıyla bozma gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bu bozma kararına karşı direnme kararı verildiği görülmektedir.
    34. Mahkemece, Özel Dairenin yukarıda belirtilen 19.03.2013 tarihli bozma kararına uyulmakla, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapma yükümlülüğü oluşmaktadır. Mahkemece, bozma kararı sonrasında 22.05.2014 tarihli ara karar ile uyulan bozma kararı kapsamında yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak rapor tanzim edilmesi istenilmiş ve ara karar doğrultusunda Hukukçu- Mali Müşavir- Araştırmacı, Mali Müşavir, ... Eski Başkanı"ndan oluşan bilirkişi kurulu tarafından 20.11.2014 havale tarihli bilirkişi raporu ve 18.02.2015 havale tarihli ek rapor düzenlenmiş ise de anılan bilirkişi raporlarında, vakfiye şartları ve mevzuat gereği vakfiyede evlatlara ödenmesi öngörülen günlük 300 rayicül vakti osmani’nin dava tarihi itibariyle güncel karşılığının yöntemince bulunması, vakfın fiili malvarlığı esas alınarak bu ücretin (paranın) her yıl için ödenmesi gereken toplam sabit miktarının belirlenmesi ve bu paranın ödeneceği evlat sayısının da ödeneceği yıl itibariyle ayrı ayrı net olarak her bir evladın payına düşen miktarın tespit edilmesi hususlarının denetime elverişli olmadığı, bunun dışında tevliyet ücreti veya başka bir ad altında ücret ödenmemesi yönünden bozma kararına aykırı değerlendirmeler içerdiği gibi raporda muhalefet şerhinin mevcut olduğu, bozma kararına uygun yeni bir rapor da alınmadığı anlaşılmıştır.
    35. O hâlde mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak hükmüne uyulan Özel Dairenin 19.09.2013 tarihli bozma kararı doğrultusunda bilirkişi kuruluna rapor düzenlettirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    36. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkemece “davacıların mazbut ... Paşa Vakfının galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek uyulmasına” denilerek bozma kararında belirtilenin aksine davacıların galle fazlasına müstehak olduklarını ve bunun hesabı gerektiğini kabul etmekle aslında bozma kararına karşı direnme kararı verildiği, direnme kararı niteliğindeki 25.03.2015 tarihli kararın Hukuk Genel Kurulunca incelenerek sonucuna göre onama/bozma/yeni hüküm şeklinde neticelenmesi gerekirken Özel Dairece temyiz incelemesi yapılarak bozma kararı verildiği ve bu bozma kararına karşı yeniden direnme kararı verildiği, bu aşamada Hukuk Genel Kurulunca; usule uygun bir direnme kararı olmadığından direnme kararının bozularak ortadan kaldırılması, direnme kararı mahiyetindeki (bozmaya karşı, davacıların galle fazlasına müstehak vakıf evladı oldukları kabul edilerek uyulmasına dair karar) Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2014/220 E.,2015/128 K. sayılı kararının temyizine ilişkin usullere göre Hukuk Genel Kurulunca incelenmesi gerekirken Dairece yapılması usulüne uygun olmadığından Özel Dairenin 19.01.2016 tarihli ve 2015/8779 E.,2016/624 K. sayılı bozma kararı ve 29.03.2018 tarihli ve 2017/2616 E., 2018/10247 K. sayılı karar düzeltme kararlarının da kaldırılması, direnme kararı mahiyetindeki Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2014/220 E., 2015/128 K. sayılı kararını içeren dosyanın 24.11.2016 kabul tarihli 6763 sayılı Kanun"un 43. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesinin 5. fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca öncelikle kararına direnilen Özel Dairesine gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    37. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    38. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    V. S O N U Ç :
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Geçici 3." maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.10.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.






    KARŞI OY

    Davacılar, ... Paşa Vakfının mazbut vakıflar arasına alındığını, ancak 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7. maddesi gereğince intifa haklarının korunduğunu, davalı İdarenin ödeme yapmadığını ileri sürerek galle fazlası alacağın tahsilini istemişlerdir.
    Davalı ... vekili, ... Paşa Vakfiyesinde evladiyet ücretinin günlük 300 rayicü’l-vakfi Osmani ile sınırlandırıldığını, talep edilen intifa hakkının vakfiyede öngörülen şartlara uygun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Yerel Mahkemece davacıların vakıf evladı olduğu, vakfın mazbut vakıf hâline getirildiği, davacıların her birinin galle fazlasını almaya hak kazandıkları, davalı İdarenin de evladiyet maaşı yerine galle fazlasını davacılara ödediği gerekçesiyle bilirkişi raporuyla belirlenen galle fazlasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı ...’nün temyizi üzerine (kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 03.05.2011 tarih 2011/3352-6023 E.-K. sayılı ilamı ile ... Paşa Vakfının mazbut vakıflardan olduğu, 25.02.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa’nın 208. ve 209. maddeleri ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7. maddesine iki fıkra ve bundan başka Geçici 10. madde eklendiği ve bu maddelerin mazbut vakıflarla ilgili intifa haklarının ödenmesi davalarına da uygulanacağı gerekçesiyle bozulması üzerine, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucunda alınan bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah da nazara alınarak alacaklara hükmedilmiştir.
    Yargıtay (kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 19.09.2013 tarih 2013/6802 E.- 11719 K. sayılı kararı ile, vakıf evladının galle fazlasını alabilmek amacıyla ilgili idareden veya mütevelliden talepte bulunabilmesi için öncelikle galleye müstehak bir vakıf evladı olduğunun mahkemece saptanması, daha sonra da galle fazlasının (intifa hakkının) vakfiyeye göre vakıf evlatlarına kısıtlamasız bırakılmış olması koşulunun da açıkça gerçekleşmiş bulunması gerektiği, mazbutaya alınmış vakıflarda galle fazlasının yalnızca mütevelliye bırakılmış olduğu durumlarda ...’nün yöneticilik yapması nedeniyle almış olduğu ücret de dikkate alınarak galle fazlası ne Vakıflar Genel Müdürlüğüne ne de herhangi bir mütevellilik hizmeti yapan vakıf evlatlarına ait olacağı, bu gelirin artık ayrı bir tüzel kişiliği olan vakfa ait olacağı, zira vakıf hukukunda temel kuralın, vakfı kuran kurucu iradenin tam olarak uygulanması olduğu, yerleşik uygulamalara göre ortada herhangi bir mütevellilik hizmeti de kalmadığından mazbutaya ayrılmış bulunan vakıflarda evlatlara ayrıca bir tevliyet ve mütevellilik ücreti ödenmediği, dava konusu vakfın mazbutaya alındığı tarihten itibaren uzun bir süre vakfın evlatlarına sabit bir evlatlık maaşı verildiği, bir an için mütevelliye bırakılan galle fazlasını evlatların alabilecekleri kabul edilse bile bunun için mütevelliliğe ehil vakıf evladı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı gerektiği, davacıların böyle bir mahkeme kararı da olmadığı, ayrıca bir ilgili tarafından gelir fazlalığının istenmesi durumunda idarece açılan menfi tespit davası sonucunda kesinleşmiş ilamın galle fazlası ödenmesini gerektirmediği, yeni bir bilirkişi kurulundan vakfiyede evlatlara ödenmesi öngörülen günlük 300 rayicü’l-vakfi Osmani’nin dava tarihi itibariyle güncel karşılığının bulunmasından sonra bu ücretin her yıl ödenmesi gereken sabit miktarının belirlenmesi, her evladın payına düşen miktarın tespiti gerektiği gerekçesiyle hüküm oy çokluğuyla bozulmuştur.
    Mahkemece bu bozma ilamına “davacıların mazbut ... Paşa Vakfının galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek uyulmasına” karar verilmiştir.
    Bozma kararı sonrası bilirkişi heyetinden galle fazlasından hesaplanan miktardan hak edilen miktarların ve davadan önceki son 5 yıla ilişkin hesaplamanın yapılması, galle fazlası almama ihtimaline göre de hesaplamanın yapılarak ödemelerin düşülmesi, her bir davacının galle fazlasını alma, almama durumuna göre hesap yapılması konusunda rapor alınmış ve mahkemenin 25.03.2015 tarihli kararı ile davacıların Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/359-196 E.-K. sayılı ilamı ile vakfın galleye müstehak evladından olduklarının tespitine karar verildiği, davacıların alınan bu ilam üzerine galle fazlasının ödenmesi için ...’ne başvurdukları, ... tarafından da 1996, 1997, 1998 yıllarına dair evlat payının Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/462 E., 2003/31 K. sayılı kararı kapsamında ödendiği, belirtilen kararda davalının evladiyet kararı kapsamında davacıların içinde bulunduğu kişilere galle fazlası ödenmemesi gerektiği yönündeki menfi tespit davasının red ile sonuçlanmış olması nedeniyle galle fazlasının ödenmiş bulunmasına ve tüm dosya kapsamına ve bilirkişi raporuna göre galle fazlası alacaklarına hükmedilmiştir.
    Bu kararın temyizi üzerine (kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 19.01.2016 tarih 2015/877 E.-2016/624 K. sayılı ilamı ile önceki bozma ilamı doğrultusunda vakıf evladının günlük 300 rayicü’l-vakfi Osmani’nin güncel karşılığı hesap edilerek alacağın belirlenmesi gerektiği, bozma ilamına uygun rapor alınması yönünde hükmün bozulması, 8. Hukuk Dairesinin 2017/2616 E.-2018/10247 K. sayılı karar düzeltme ilamı ile oy çokluğuyla karar düzeltme itirazlarının reddine karar verildikten sonra mahkemece 27.09.2018 tarih 2018/299-541 E.-K. sayılı direnme kararı verilmiş ve davacıların galle fazlasına müstehak olduklarının kesinleşmiş mahkeme kararı ile belirlendiği, son 5 yıllık galle fazlasının bilirkişi heyetince hesap edildiği, 1996, 1997, 1998 yıllarının evlat payları davacılara ödendiği, menfi tespit davasının ret ile sonuçlandığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu bu direnme kararını incelemiş, sayın çoğunluk kararda yazılı gerekçe ile hükmü bozmuştur.
    Mahkemenin 22.05.2014 tarihli duruşmada Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 19.09.2013 tarihli 2013/6802 E.-11719 K. sayılı bozma ilamına uyulmasına dair verdiği karar şartlı bir görünüşte bozmaya uyma kararıdır. Bozma günlük 300 rayicü’l-vakfi Osmani’nin dava tarihi itibariyle güncel karşılığının bulunarak evlat sayısı ve yıl itibariyle ayrı ayrı tespiti ve buna hükmedilmesi gerektiği, galle fazlasının verilmeyeceği yönünde iken, mahkeme bozmaya uyma derken “davacıların mazbut ... Paşa Vakfının galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğu da kabul edilerek uyulmasına” diyerek davacıların bozma ilamında belirtilenin aksine galle fazlasına müstehak olduklarını ve bunun hesabı gerektiğini kabul etmekle aslında bozmaya direnme kararı vermiş ve 25.03.2015 tarihli 2014/220 E.-2015/128 K. sayılı kararında bu direnme kararı kapsamında, davacıların galle fazlası alacaklarına hükmetmiştir.
    Direnme kararı niteliğindeki 25.03.2015 tarihli bu kararın Hukuk Genel Kurulunca incelenerek sonucuna göre onama-bozma-yeni hüküm daireye gönderilmesi şeklinde neticelenmesi gerekirken Özel Dairece temyiz incelemesi yapılarak bozma kararı verilmiş ve bu bozmaya yeniden direnme kararı verilmiştir. Hukuk Genel Kurulumuzca direnme kararının, belirttiğimiz ilk direnme kararı mahiyetindeki kararın Hukuk Genel Kurulu yerine doğrudan Özel Dairece incelenerek bozulması üzerine verilen bir direnme kararı olması nedeniyle usule uygun bir direnme kararı olmadığından bozularak ortadan kaldırılması, Özel Dairenin 29.03.2018 tarihli 2017/2616 E.-2018/10247 K. sayılı karar düzeltme ve 19.01.2016 tarihli 2015/8779 E.-2016/624 K. sayılı bozma ilamının da, direnme kararının temyizine ilişkin usullere göre Hukuk Genel Kurulunca incelenmesi gereken ve yukarıda açıklanan direnme kararı mahiyetindeki kararın temyiz incelemesini Dairenin yapması nedeniyle usulüne uygun olmadığından kaldırılması, direnme kararı mahiyetindeki (bozmaya karşı, davacıların galle fazlasına müstehak vakıf evladı oldukları kabul edilerek uyulmasına dair karar) Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2015 tarih 2014/220 E.-2015/128 K. sayılı kararını içeren dosyanın 24.11.2016 kabul tarihli 6763 sayılı Kanunun 43. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesinin 5. fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca öncelikle kararına direnilen Özel Daire 8. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekmektedir.
    Direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle bozularak direnme kararı ve Özel Dairenin bozma ve karar düzeltme ilamlarının kaldırılarak, dosyanın 8. Hukuk Dairesine gönderilmesi görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyoruz.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi