14. Hukuk Dairesi 2014/11632 E. , 2015/2314 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.11.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; elatmanın önlenmesi ve manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne dair verilen 22.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, evinin bahçesindeki ağaçları sulamak için yükseklik olarak evinin aşağısında bulunan su arkından motorla su taşıdığını ancak su motorunun arızalanması nedeniyle başka bir su arkından su almaya karar verdiğini ve plastik hortum döşemek suretiyle toprak altından bahçesine su taşıdığını, ancak davalıların hortumu sökerek kaldırdıklarını ve kendisine hakaret ettiklerini belirterek davalıların müdahalelerinin önlenmesine ve zararlarına karşılık maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dava konusu su arkı ile köylülerin arazilerinin büyük bölümünün sulandığını, genel sudan davalıların kadim ve öncelikli yararlanma hakkı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine konu eylemin mahiyeti gereği sürekli olmayıp sonlanmış olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi talebinin reddine, somut olayda manevi tazminat istenemeyeceği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine ve maddi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana da kaynak alanı denir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3).
Somut olayda, dosya içerisinde bulunan 08.10.2013 havale tarihli jeoloji bilirkişi raporunda suyun genel su niteliğinde olduğu açıklanmıştır. Genel sulardan herkes öncelikli ve kadim hak korunmak suretiyle faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre dava konusu su kaynağından köyün bahçelerinin yarısından fazlasının sulandığını ve davacının ise motor yardımı ile suyunu değirmen arkından aldığını beyan etmişlerdir. Tüm bu tespitlere göre davalıların dava konusu su kaynağının kullanımında kadim öncelik hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece; suların en az olduğu dönemde mahallinde ziraat bilirkişisi ve jeoloji mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle yeniden keşif icrası ile davacının başka kaynaktan ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı araştırılmalı, davacının ve davalıların suya ihtiyaçları bilimsel verilere uygun olarak ziraat bilirkişisine tespit ettirilmelidir. Davalıların öteden beri yararlanma şekli ve öncelik hakkı bulunduğu dikkate alınarak, davacının da suya ihtiyacının bulunduğunun tespit edilmesi halinde, davalıların ihtiyacından fazla olan sudan davacı tarafın da ihtiyacına göre yararlanabileceği bir su rejimi kurulması suretiyle taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi gerekir.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün için de karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.