BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/591 Esas 2019/644 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2018/591
Karar No: 2019/644
Karar Tarihi: 18.07.2019

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/591 Esas 2019/644 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/591
KARAR NO : 2019/644

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 28/06/2018
KARAR TARİHİ :18/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,müflis bankanın sukuk ihracı gerçekleştirmek için kurulmuş "..." kanalıyla kira sertifikaları ihraç ettiğini, sertifikaların halen davacının ... Şubesinde elinde bulundurduğu "..." ile temsil edildiğini, sertifikaların ihracının BDDK ve SPK'nın onayıyla gerçekletiğini, bu sebeple ...'nın sertifika ihracı suretiyle yabancı kaynak temin etmesine izin verildiğini,ihracın yapıldığını, buna göre müflis bankaya kaynak sağlandığını, ...'nın iflasından sonra alacağının talep edildiğini,ancak reddedildiğini belirterek alacağın sıra cetveline kayıt ve kabulüne karar verilmesine talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, ... Ltd. tarafından ihraç edilen sukuk sertifikaları ile ilgili hazırlanan belgeler, sözleşmeler ve BDDK yönetmelikleri dikkate alındığında bu sertifikalardan kaynaklanan yükümlülüklerin teminatsız ve ikincil (katkı sermaye) nitelikte borçlar olduğu,bu nedenle bankanın tasfiyesinde ilave ana sermaye hesaplamasına dahil edilecek borçlanma araçlarından önce, mevduat sahipleri ve diğer tüm alacaklardan sonra ödenmesi gerektiğini, bu nedenle alacağın sıra cetveline kaydedilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava, sukuk ihracından kaynaklanan alacağın, müflis davalının iflas sıra cetveline kayıt ve kabulü talebine ilişkindir.
Müflis bankanın ... Ltd. aracılığıyla kira sertifikaları ihraç ettiği, sertifika ihracının davalı elindeki sertifikalarla temsil edildiği, sabit olup uyuşmazlık alacağın niteliği itibariyle sıra cetveline kaydedilip edilemeyeceği, kaydedilebilecek türde olmasının kabulü halinde tutara ilişkindir.
Dava, İİK'nun 235. maddesi gereğince alacağın iflas masasına kayıt kabulü talebine ilişkin olup TMSF'nin atadığı iflas idare memurlarının dava konu alacağın cetvele kaydını red ettikleri tartışmasızdır.
Bu noktada ve öncelikle dava şartları açısından inceleme yapılmalı, gerekirse davanın esasına yönelik inceleme dahi yapılmış olmakla birlikte gerekirse esasa yönelik değerlendirme yapılmalıdır.
Davacının iflas masasına başvuru dilekçesi ve ekleri, başvuruya ilişkin iflas idare memurlarının kararı, sıra cetveli, tebligat ve ilana ilişkin belgeler Yargıtay uygulamasında da kabul edildiği üzere ilgili kurumların web siteleri,mahkememizin 2018/559E.,2018/654E., 2018/544E.,2018/604E.dosya içerikleri de gözetilerek değerlendirilmiştir.
... Bankası A.Ş.'nin BDDK'nın ve TMSF Fon Kurulu'nun 29/05/2015 tarihli kararları doğrultusunda TMSF'ye devredildiği, 22/07/2016 tarihli BDDK kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 107. maddesi uyarınca faaliyet izninin kaldırıldığı ve bu kararın 23/07/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı, Fon Kurulu'nun 22/12/2016 tarihli kararı ile 5411 sayılı Yasanın 106/3 maddesi uyarınca bankanın doğrudan iflasının mahkemeden talep edilmesine karar verildiği,... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2017/41 Esas sırasında açılan davada 16/11/2017 tarihli 2017/41 E. 2017/942 K. sayılı karar ile 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi uyarınca ... Bankası A.Ş.'nin iflasına karar verildiği, dosyadan düzenlenen sıra cetvelinin 01.06.2018 ve 04.06.2018 tarihli gazete ilanlarıyla ilan edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
5411 sayılı Yasanın 106/5 maddesinde ''Fon bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İİK 'nun 166., 218., 219., 234., 236., 249., 251., 254. maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı, iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.'' hükmü yer almaktadır.
Diğer yandan "Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik''in ,"İflas Yoluyla Tasfiye'' başlığını taşıyan 4. bölümünde Bankacılık Yasası uyarınca iflasına karar verilen bankaların iflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Somut olayda, 5411 sayılı Yasanın 110. maddesinin yollaması ile 106/5 maddesi gereğince 1. alacaklılar toplantısı yerine kaim olmak üzere ilgili Yönetmeliğin 20. maddesi gereğince iflas tasfiyesinin yürütülmesi bakımından TMSF'nin 17/11/2017 tarihli 2017/289 sayılı kararı ile müflis bankanın iflas idare memuru adaylarının isimlerinin belirlendiği, ... 15. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 24/11/2017 tarihli 2017/7 D.İş 2017/6 K. sayılı kararı ve ... 8. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 27/03/2018 tarihli 2018/5 D.İş 2018/5 K. sayılı kararı ile, Fon tarafından önerilen üç kişinin iflas idare memuru olarak atanmasına karar verildiği kayden sabittir.
Görüldüğü üzere iflas idare memurlarının tamamı Fonun (TMSF) gösterdiği adaylardan oluşmuştur. ...'nin iflas tasfiyesi 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi ve ilgili Yönetmelik çerçevesinde TMSF tarafından yürütülmekte olup TMSF'nin Bankacılık Kanunu 106/5. maddede tanınan yetkiye istinaden atadığı iflas idare memurları tarafından düzenlenen sıra cetvelinin ve aldığı tüm kararların (kayıt kabul başvurusu red kararları dahil), TMSF'nin Bankacılık Kanunu uyarınca kanundan aldığı kamusal yetki ve görev kapsamında kamu gücüne dayanarak tesis ettiği idari nitelikte bir işlem olduğu kabul edilmelidir. Nitekim benzer bir olayda Yargıtay 23. Hukuk Dairesi'nin 29/02/2016 tarihli 2015/4757 E. 2016/1217 sayılı ilamında ''...tüzel kişiliği haiz Fon tarafından İİK hükümlerinden yararlanılarak düzenlenen ve idari işlem niteliğinde bulunan sıra cetvelinin dava konusu edildiği, davalı ... Bankası A.Ş.' nin iflas idaresinin TMSF adına tasfiyeyi yürüttüğü, gerçek hasmın TMSF olduğu, bu cetvelde davacının alacağı ile ilgili alınan kararın iptalini amaçlayan davacının alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı varsa cetvelin davacı alacağı ile ilgili kısmının iptali ile ilgili inceleme yapıp karar vermenin adli yargının görevi dahilinde olmadığı, anılan kararın iptali üzerine idarece yeni bir karar alınarak davacının alacağının cetvele kayıt ve kabulüne karar verileceği gözönünde bulundurulup HMK'nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği ...'' yönünde karar verilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi' nin 26/05/2015 tarihli 2014/7272 E. 2015/3936 K. sayılı, 10/02/2016 tarihli 2015/7876 E. 2016/650 K. sayılı, 29/02/2016 tarihli 2015/4750 E. 2016/1217 K. sayılı, 17/10/2017 tarihli 2015/7940 E. 2017/2722 K. sayılı emsal ilamları da bu yöndedir.
Kaldı ki genel kural olarak,idare hukukunu ilgilendiren hükümlere göre tesis edilen idari işlem ve eylemler nedeniyle doğan her türlü uyuşmazlığın idari yargının görev alanında kalması esastır.Bu noktada Uyuşmazlık Mahkemesinin de takdir ve değerlendirmeleri önem arz eder.
Nitekim "1 Kasım 2005 tarih ve 25983 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 168/A maddesi ile yürürlükten kaldırılan ancak, bu Kanunun Geçici 11. maddesine göre uygulanmasına devam edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 15/1. maddesinde; bankalardaki tasarruf mevduatının kamu tüzel kişiliğini haiz "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu" tarafından sigorta edileceği hükme bağlanmıştır.
Bankalara duyulan güveni arttırmak suretiyle tasarrufları korumak, mali piyasalarda güven ve istikrarı sağlamak amacıyla bankalardaki mevduatı güvence altına alan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, kanunla kendisine verilen görevleri tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak yaptığından idari faaliyet alanıyla ilgili uyuşmazlıkların idari yargıda görülüp çözümlenmesi gerekmektedir.
...5411 sayılı Bankacılık Kanununun 12. Kısmında 111-142 maddeleri arasında düzenlenen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna İlişkin Hükümlerin 111. Maddesinde: "Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve mali özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur" hükmü yer almıştır.
İdare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanında bulunmaktadır.
Yukarıda alıntılanan 5411 sayılı Kanunun 111. maddesinden de anlaşılacağı üzere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, olayda kanunla kendisine verilen görev uyarınca tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak hareket ettiği görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu uyuşmazlığın idari yargıda görülüp çözümlenmesi gerekmekte olup"şeklindeki Uyuşmazlık Mahkemesinin 2018/106E., 2018/107K. ve 29/01/2018 tarihli ilamındaki gerekçe ile Mahkememizin ve Yargıtay'ın benimsediği gerekçe dahi uyum içindedir.Bir başka deyişle TMSF'nin atadığı iflas idare memurlarının, davacı alacağının sıra cetveline kaydedilmesi talebinin reddine dair verdiği karar,kamu gücünü kullanan TMSF'nin ortaya koyduğu irade beyanı ile ortaya çıktığından bu karara yönelik uyuşmazlıklar dahi,Uyuşmazlık Mahkemesi'nin uygulamasına göre bile idari yargının görev alanı dahilinde kalmaktadır.
Bilindigi üzere 6100 sayılı HMK.m.114/f.1 uyarınca"yargı yolunun caiz olması" dava şartı niteliğinde olup HMK m.115/f.1 hükmü uyarınca her zaman ve her aşamada mahkemece araştırılması gereken usuli bir mesele olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi bu husus re'sen mahkememizce ele alınmıştır.Bu noktada davanın esasıyla ilgili tahkikat işleminin yapılmış olması dahi dava şartı açısından inceleme yapılmasına engel değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının HMKm.114/f.1 gereği yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının davasının HMKm.114/f.1 gereği yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine,
2-Dava açıldığında alınan 35,90 TL harcın,alınması gereken 44,40TL maktu red harcından mahsubu ile bakiye 8,50 TL'nin davacıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ne göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı taraflarca yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hükmün kesinleşmesinden sonra mahkemece kendiliğinden yatırılan avansın kullanılmayan kısmının iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.


Başkan ...
¸e-imzalıdır
Üye ...
¸e-imzalıdır
Üye ...
¸e-imzalıdır
Katip ...
¸e-imzalıdır




Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.