Ceza Genel Kurulu 2017/22 E. , 2017/287 K.
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 06.03.2014
Sayısı : 856-209
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık ..."ın TCK"nun 204/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.06.2010 gün ve 629-509 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 01.10.2013 gün ve 10258-14105 sayı ile;
“Belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu göz önüne alınıp, suça konu senet duruşmaya getirtilip incelenmek ve özellikleri tutanağa geçirilmek suretiyle gözlemde bulunulmadan, aldatma yeteneğinin ne şekilde oluştuğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan ve denetime olanak verecek şekilde dosya içinde bulundurulmadan, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 06.03.2014 gün ve 856-209 sayı ile;
“...Mahkememizin 01.10.2009 tarihli duruşmasında; sahteciliğe konu senedin Samsun 3. İcra Müdürlüğü tarafından ön ve arka yüzünün tasdikli fotokopisinin dosyaya gönderilmiş olduğu belirtilip, tutanağa geçirildikten sonra, senedin okunaklı ve yazıları net bir şekilde görülen fotokopisinin dosya içerisine alındığı, İcra Müdürlüğü tarafından aslının aynıdır şeklinde onaylanan fotokopide rakamlar üzerinde yapıldığı iddia olunan değişikliklerin görüldüğü ve bu konuda daha önce Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesince senet üzerindeki meblağ miktarını gösterir rakamlarda değişiklik yapıldığına dair bilirkişi raporunun dosya içerisinde bulunduğu, bunların gerekçeli kararda ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı, dosyanın yeniden tetkikinden anlaşılmıştır.
Resmi belgede sahtecilik suçunun temel unsuru olan sahtecilik yapılan belgenin aslı gibidir tasdikli fotokopisinin ve bilirkişi raporunun dosyada mevcut olduğu, senedin arka yüzünde sanıktan başka herhangi birisinin cirosunun bulunmadığı ve bu konuda sanık tarafından herhangi bir itirazın da olmaması nedeniyle tasdikli fotokopi ve duruşma tutanağına geçirilen bu senedin dosyaya getirtilip incelendiği yönündeki duruşma tutanağı da göz önünde bulundurulduğunda Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin bozma gerekçesinin yerinde olmadığı" gerekçesiyle direnerek önceki hüküm gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.01.2016 gün ve 230632
sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 107-1017 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 19.01.2017 gün ve 113-391 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı resmi belgede sahtecilik suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığının tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanların, galericilik yapan sanıktan, 2.200 Lira karşılığında kamyonet satın aldıklarını, satış bedelinin 1.000 Lirasını peşin ödediklerini, geriye kalan 1.200 Lira için bono verdiklerini, sanığın aracın devrini vermemesi nedeniyle bono bedelini ödemediklerini, bunun üzerine sanığın bononun yazı ve rakamla gösterilen bedel kısımlarında tahrifat yaparak 7.200 Lira haline dönüştürüp, bu miktar üzerinden haklarında icra takibi yaptığını belirterek şikayetçi olmaları üzerine yapılan soruşturma sonucunda, sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Suça konu bononun, Samsun 1. İcra Müdürlüğü tarafından “aslı gibidir” olarak tasdiklenmiş örneğinin dosya içerisinde bulunduğu, bono aslının dosya içerisinde yer almadığı,
Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesine hitaben düzenlenen 10.04.2007 tarihli bilirkişi raporunda özetle; tetkike konu bononun rakamla değer gösteren bölümüne evvelce “1200” rakamı ve yazıyla değer gösteren kısmına da “bin iki yüz” yazısının yazıldığı, daha sonra rakamla değer gösteren bölümde bulunan meblağın binler basamağındaki rakamın “7” rakamına dönüştürülmesi ve yazıyla değer gösteren meblağın baş kısmına “YEDİ” ibaresinin eklenmesi suretiyle bono meblağının tahrifen mevcut hale getirildiğinin belirtildiği,
29.07.2008 tarihli duruşma tutanağında, Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesinin suça konu bono ile ilgili dosyasının incelendiğine dair ibarelerin yer aldığı,
Katılanların mahkemede, soruşturma evresindeki ile benzer nitelikte beyanda bulundukları,
Sanığın, suçlamaları kabul etmediği,
Anlaşılmaktadır.
Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nun 204. maddesinde;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup, belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip, belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması ve aldatma gücünün objektif olarak saptanması gerekir. Bu nedenle örneğin, memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle kandırıcı yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapması belgeye hukuki geçerlilik kazandırmaz. Daha önceden var olan subjektif bir bilgi, belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırıcı etkiye sahip değildir.
Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında da, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hâkim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.
Görüldüğü gibi, mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmi belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama halinde ise; mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.
Fotokopi, bir makine yardımı ile orijinal bir belgenin bire bir taklidinin oluşturulmasıdır. Fotokopi belgenin, orijinal bir belge gibi kanıtlama gücünün olmadığı kabul edilmektedir. Fotokopi üzerinde sahtecilik fiilinin işlenmesi hem kolaydır hem de baskı izi, el hareketleri, yazım şekli, el kaldırma hareketleri vb. yönlerden inceleme yapılmasına imkân veren tanı unsurlarının tespiti çoğu kez mümkün değildir.
Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılarak maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle, ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı hususunda takdir yetkisinin hâkime ait olduğu ve fotokopi üzerinde mürekkep, el, baskı gibi izleri görebilmenin çoğu zaman mümkün olmadığı göz önüne alındığında; mahkemece suça konu bono aslının getirtilip denetime olanak verecek şekilde dosya içine konması ve duruşmada incelenmesi, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının öncelikle mahkemece değerlendirilmesi, duraksama halinde bu yönde uzman bilirkişiden rapor alınması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, bononun fotokopisi üzerinde yapılan incelemeyle yetinilmek suretiyle eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.03.2014 gün ve 856-209 sayılı direnme hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.