Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/2435
Karar No: 2016/5077
Karar Tarihi: 04.05.2016

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/2435 Esas 2016/5077 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/2435 E.  ,  2016/5077 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili mahkemeye sunduğu 30.04.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkiline ait bulunan 1255 parsel sayılı taşınmazın ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/10/2002 tarih ve .../... E. - .../... K. sayılı ilâmı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptal edildiğini ve kararın 8.12.2003 tarihinde kesinleştiğini, bedelinin ödenmediğini, zarara uğratıldığını, Anayasanın mülkiyet hakkını koruduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 70.000.-TL"nin tapunun iptal edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den alınarak davacı müvekkiline ödenmesini talep etmiştir.
Keşif sonrası alınan bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptal tarihine göre değeri 255.708.-TL olarak, dava tarihine göre değeri ise 479,735.-TL olarak belirlenmiş; ne var ki, davacı vekili, keşiften önce 03.10.2013 harç ve havale tarihli dilekçesinde davasını 80.000.-TL artırarak 150.000.-TL üzerinden harçlandırmak suretiyle ıslah etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne; 150.000.00.-TL"nin (70.000.-TL"sinin dava tarihi olan 30.04.2013 tarihinden itibaren, 80.000.-TL"sinin ıslah tarihi olan 03.10.2013 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin davacının dava açmakta muhtariyetine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede 1959 yılında yapılan kadastro sırasında ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi 1255 parsel sayılı, arsa niteliğinde, 468 m² yüzölçümündeki taşınmaz, ifraz ve satış yolu ile davacı adına 02.09.1980 tarihinde tescil edilmiştir.
...Asliye Hukuk Mahkemesinin 8.10.2002 gün ve .../... E. - .../... K. sayılı tapu iptali ve tescil davası sonunda; davanın kabulü ile ... ilçesi, ... mahallesi 1255 sayılı parselin kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptaline karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin 8.12.2003 tarihinde kesinleşmiştir.
Dava, Medenî Kanunun 1007. maddesine göre tapunun iptali nedeniyle açılan tazminat istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6098 sayılı TKB"nın 146. maddesine göre 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde açılmıştır.
Her ne kadar; mahkemece, kararın gerekçe kısmının hükümden önceki son paragrafında, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihte belirlenen değer göz önüne alınarak bu gerekçeyle hüküm kurulması gerekirken, taşınmazın dava tarihindeki değerinden söz edilerek hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde “fazlaya ilişkin davacının dava açmakta muhtariyetine,” denilmişse de, ıslah dilekçesindeki talep doğrultusunda kararda hüküm altına alınan miktar, tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleşmesi tarihine göre belirlenen değeri de aşmadığından gerekçeye yazılan bu yanılgı bozma nedeni yapılmamıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve taşınmaz, 28.02.1983 ve 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ilkeleri doğrultusunda mevzi imar planı kapsamında kalan taşınmaz arsa niteliğinde kabul edilerek tapu kaydının iptal tarihine göre yapılan en yakın emsal satışlara göre değeri saptandığına ve üzerindeki yapının yıpranma payı da düşürülerek biçilen değere göre yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 04/05/2016 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Somut dosyada mülkiyete müdahele davacının mülkiyetinde olan taşınmazların kıyı kenar sınırı içerisine alınmak suretiyle gerçekleşmiştir. Bu durumda insan hakları sözleşmesi eki olan bir nolu protokülün birinci maddesi gereğince salt mülkiyete müdahale nedeniyle kamuya tazmin yükümlülüğü doğmaktadır. Nitekim çoğunluk görüşünce benimsendiği üzere mülkiyete müdahale bir mahkeme kararı ile kesinleşmiş olmasına göre zararın o tarih itibariyle doğduğunun kabulü, zira kişinin mülkiyet konusu üzerinde tasarruflarının sona erdiğinin kabulü doğrudur. Bu kez mülkiyet hakkında meydana gelen zararın hesaplanmasında gözetilmesi gereken ölçütler değerlendirilmelidir. Bu anlamda öncelikle mülkiyete müdahalenin hangi amaçla gerçekleştiği ele alınmalıdır. Mülkiyete müdahale bazen kişinin mülkü olan bir malvarlığının bazı kamu hizmetine tahsis edilmesi şeklinde gerçekleşir (kamulaştırma gibi). Böyle durumlarda mülkiyet konusunun mutlak değeri saptanıp kişiye verilmek zorundadır. AİHM uygulamaları bu yöndedir. Ancak somut olayda olduğu gibi bazı durumlarda mülkiyetin konusu her ne şekilde mülk konusu olmuş ise de aslında ulusal değerlerdendir. Örneğin kumsallar, bataklıklar, ormanlar, meralar, göller kesinlikle ulusal değerlerden olup hiçbir zaman özel mülke konu edilemeyeceği gibi, çeşitli yöntemlerle özel mülkiyete konu edilmiş olsa dahi kamulaştırma dışı yöntemlerle özel mülk konusu olmaktan çıkarılmalıdır. Zira bu değerler özde bütün halkın hukuksal anlamda da halk adına kamunun tasarruf ve koruması altında olması gerekmektedir. Bunun dışında doğanın dengesi ve çevresel düzenlemeler için kamu tarafından bir takım önlemler ve yatırımlar sözkonusu olduğunda da mülkiyetin kullanılmasının sınırlandırılması vazgeçilemez bir olgu ve zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Böyle durumlarda kamunun çıkarı ile kişisel çıkarlar yarıştığından mali açıdan mutlak değer ödemesi değil "adil denge" kriteri geçerli olmalıdır. Adil denge kriterlerinin geçerli olduğu durumlarda ise kamunun tam tazmin yükümlülüğü sözkonusu olmaz, mutlak tazmin yükümlülüğü geçerli olmaz, ancak müdahalenin kapsamı yoğunluğu amacı niteliği şekli gözetlenerek devletlerin geniş takdir yetkisinin olduğu kabul edilir. Öyleki, toplumun genel yararının gerekleri ile bireyin temel hakkının gereği arasında denge kurulur. Elbette birey (mülk sahibi) de aşırı yük altında bırakılamaz. Devletlere bu amaç için başka altarnetif yol da bulunmadığından ölçümleme-uyarlama yöntemleri ile fiyat belirlemek için takdir yetkisi tanınmaktadır.
Somut olayda davanın konusu yer kumsaldır. Kumsallar hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz. Mülk sahipleri bu tür yerlerde mülkiyet hakkı kurulurken ve elde ederken bireye düşen kamusal yükümlülüğü gözardı etmemelidir ve nihayetinde özel mülk konusu bu taşınmazlar tekrar kamu yararına tahsis edileceğinden ve asıl sahibine döneceğinden dava konusunun değerinin tespitinde adil denge ilkesi gereğince hakkaniyete uygun bir değer tespiti yapılmalıdır. Yargıtay ve özellikle 4. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında bu dengeyi sağlamak üzere hakkaniyete uygun indirimler yapılmıştır. Bu kez somut dosyadada yargıç tarafından bilirkişiye hesaplattırılan değer üzerinden bir miktar veya oranda hakkaniyet indirimi yapılarak sonra adil bir sonuca ulaşılmalıdır. Bu nedenle çoğunluk görüşüne sadece bu kıstas yönünden katılmamaktayım.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi