20. Hukuk Dairesi 2016/1124 E. , 2016/5071 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 20.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.05.2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... vekili Av. ... ile diğer taraftan vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
... ili, ... köyünde bulunan 3224,12 m² yüzölçümlü 2266 parsel sayılı taşınmaz, 2003 yılında adına arsa vasfı ve yeniden tescil sebebine dayalı olarak tapuya tescil edilmiş, 2006 yılında davalıya yapılan satış sonucu, davalı adına tapuya tescil edilmiştir.
Dava konusu taşınmaza ait tapu kaydında, taşınmazın tamamının ormanda kaldığına ilişkin şerh bulunmaktadır.
Davacı , 16.10.2012 havale tarihli dilekçesinde özetle; davalı adına tapuda kayıtlı ... köyü 2266 parsel sayılı taşınmazın tamamının orman olduğu ve kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığı, eylemli durumu değerlendirildiğinde taşınmazın tamamının orman vasfında olduğunu belirterek, mevcut tapusunun iptali ile orman vasfıyla adına tesciline, varsa taşınmaz üzerindeki şerhlerin silinmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davanın kabulü ile; dava konusu ... köyü 2266 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile eylemli orman vasfıyla adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1949 yılında kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. 1979 yılında 1744 sayılı Kanunun uyarınca yapılan çalışmalar ... Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Daha sonra 25.12.2012 tarihinde 1 ay süre ile ilân edilen çalışmada daha önce sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ile sınırlaması yapılmış ormanlarda 3302 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması yapılmıştır. Arazi kadastrosu ise 1955 yılında yapılarak kesinleşmiştir.
Mahkemece, davacının davasının kabulüne karar verilmişse de; davalı tarafa usûlüne uygun tebligat yapılmadan, davalıya savunma hakkı kullandırılmadan hüküm kurulmuştur.
Davalı, davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanunî şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde, iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “Adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir.
Somut olayda davalıya yargılama sırasında dava dilekçesinin tebliği ile beraber üç adet tebligat yapılmış olup her üç tebligatın da; aynı adrese Tebligat Kanununun 21. maddesine göre yapıldığı belirtilmiştir. Ancak dosyada mevcut tebliğ mazbatalarının incelendiğinde; davalıya yapılan tebliğlerin Tebligat Kanununun 21. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 29. maddesine uygun şekilde yapılmadığı, komşu imzası olmadığı gibi imzadan kaçındığına dair bir ibarenin olmadığı, adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğunun da evraktan anlaşılamadığı, davalının da davadan gerekçeli karar tebliğine kadar haberdar olmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında davalıya Tebligat Kanunun 21. maddesi ve Yönetmeliğin 29. maddesinde yazılan usul ve yöntem izlenerek dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek, taraf teşkili sağlanıp, delil ve belgeleri istenip, oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, noksan inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı ..."ya verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK"nın 297/1-ç ve aynı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/05/2016 günü oy birliği ile karar verildi.