3. Hukuk Dairesi 2021/4171 E. , 2021/8759 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kurum işleminin iptali ve menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurumun 24/02/2014 tarihli yazısı ile 2009 yılı Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün (6.3.3.) ve (6.3.24.) maddeleri dayanak gösterilip, hakkında toplam 329,60 TL cezai şart uygulanarak uyarıldığını ve sözleşmesinin 1 (bir) yıl süreyle feshedileceğinin, kurum zararı olarak da aynı protokolün (4.3.6.) maddesi uyarınca 19.978,94 TL nin tahsil edileceğinin bildirildiğini; kurum işleminin soyut iddialara dayandığını, kaldı ki hastalara ilacı teslim ederken kimlik kontrol yükümlülüğünün de bulunmadığını ileri sürerek; kurum işleminin iptali ile cezai şart ve reçete bedeli kesintisi toplamı olan 20.308,54 TL den davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı; davaya konu kurum işleminin yasal mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 17/11/2014 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak; sözleşmenin feshine yönelik kurum işlemin iptalinin istenemeyeceği, ancak reçeteye konu ilaçların kurum sigortalısı hastalar tarafından kullanılması nedeniyle kurum zararın oluşmadığı, bu nedenle 329,60 TL cezai şart ve 19.839,97 TL tutarındaki reçete bedeli kesintisinden davacının davalıya borçlu olmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya 19.978,74 TL’den borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 19/10/2016 tarihli ve 2015/29293 E. 2016/18805 K. sayılı kararıyla;
“ Somut olayda; mahkemece kararın gerekçe kısmında davalının uygulamış olduğu 329,60TL’lik miktardan dolayı davacının borçlu olmadığının kabul edildiği ifade edilirken, hüküm kurulurken “davanın kısmen kabulü ile, davacının feshin iptaline dair talebinin reddine, davacının kuruma 19.978,74 TL borçlu olmadığının tespitine, davacının 329,60 TL cezai şarta ilişkin borçlu olunmadığına dair talebinin reddine,” denilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması usul ve yasaya aykırıdır...”gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davanın kısmen kabulüne, sözleşmenin feshine dair kurum işleminin iptali isteminin reddine, davacının davalıya 329,60 TL cezai şart ve 19.978,74 TL reçete bedeli kesintisi toplamı olan 20.308,34 TL’den borçlu olmadığının tespitine dair verilen 28/03/2017 tarihli hüküm, davalı tarafın temyizi üzerine; Dairece verilen 05/03/2020 tarihli ve 2020/687 E. 2020/2057 K. sayılı kararla; 2012 yılı Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün (5.3.14.) maddesinin davacı tarafından ihlal edilmesi nedeniyle uygulanması gereken aynı protokolün (4.3.6.) maddesinde; “ Protokolün (5.3.) numaralı maddesindeki fiillerin tespit edildiği reçete veya ilaç bedelleri ödenmez. Kurumca yapılan yersiz ödemeler varsa, ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte eczacının Kurumda tahakkuk etmiş alacağından mahsup edilir.” şeklinde düzenleme yapıldığı, bu nedenle yönlendirmeye konu reçete bedelleri toplamı olan 19.978,74 TL’nin davacıdan tahsilinin gerektiği, iptaline karar verilmesinin sözleşme hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle, bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı).
Somut olayda; mahkemece verilen 28/03/2017 tarihli kararda; davanın kısmen kabulüne, sözleşmenin feshine dair kurum işleminin iptaline yönelik talebin reddine, davacının 329,60 TL cezai şart ve 19.978,74 TL reçete bedeli kesintisinden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, anılan kararın davalı tarafından temyizi üzerine; Dairece verilen bozma kararında, taraflar arasında imzalanan 2009 yılı Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün (6.3.3.) maddesi uyarınca davacı hakkında uygulanan 329,60 TL cezai şart hakkında verilen kararın bozma konusu yapılmadığı, eş söyleyişle davacının 329,60 TL cezai şarttan davalıya borçlu olmadığının tespitine dair verilen hükmün, bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği; buna rağmen mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın tümden reddine yönelik hüküm tesis edilerek davacının usuli kazanılmış hakkının ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; 2009 yılı protokolünün (6.3.3.) maddesi dayanak gösterilerek davalı tarafından davacı hakkında uygulanan 329,60 TL cezai şart yönünden tesis edilen hükmün, bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği, davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınarak, bozma sonrası bu hususta yeniden inceleme yapılmaksızın,
yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.