Davacı, davalı işverenlerce Kuruma bildirilen 159 günlük sigortalı hizmetinin iptaliyle, bu işyerlerinde çalışmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı işverenlere ait iş yerlerinde 159 gün çalışmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, tanık sözlerine dayanılarak istemin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının davalı K. İnşaat Tur.Tic.Ltd.Şti’de 10.06.1998-01.08.1998 tarihleri arasında 9 gün çalışmasının SSK ‘ya bildirildiği,davalı SS Ö. Koop.de 01.07.1999-30.11.1999 tarihleri arasında 150 gün çalışmasının SSK’ya bildirildiği,davalı Kooperatife ait dönem bordrolarının geldiği,davacının bordrolara göre 150 gün çalışmasının bulunduğu,davalı Kooperatifin 03.04.1992 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, davalı Şirketin 01.08.1998 tarihinde vergi kaydının bulunduğu,davalı Şirketçe 10.06.1998 tarihli işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiği, bildirgedeki imzanın davacıya ait olmadığının uzman bilirkişi tarafından tesbit edildiği,dinlenen tanıkların bordro tanığı olmadıkları gibi komşu işyeri tanığı olup olmadıkları konusunda mahkemece resen araştırma yapılmadığı görülmektedir.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışmama olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kim diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda açıklanan ve fiili çalışmanın ıspatına dair yolların aynının fiili çalışmanın olmadığının ıspatı içinde yapılması gerektiği düşünülmeden, fiili çalışmanın yokluğu yöntemince araştırılmadan uyuşmazlık konusu dönemin tamamında çalışması bulunan bordro tanıkları yada kayıtlara geçmiş komşu iş yeri sahibi veya çalışanı oldukları belli olmayan tanıkların beyanı ile yetinilerek sonuca gidildiği ortadadır. Bir başka anlatımla dinlenen tanıklardan aynı iş yerinde resmi kayıtlara geçmiş bordro tanığı ya da komşu iş yeri tanığı olup olmadığı yöntemince araştırılmadan eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan,bir kişinin çalışmadan,çalışan gibi Kuruma bildirilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunun gözetilmemesi ve şayet davacı çalışmamış ise neden Kuruma çalışmasının bildirildiği hususu üzerinde durulmayarak bu konuda araştırma yapılmaması da yerinde değildir.
Yapılacak iş; davacının çalışmadığının kabul edildiği 10.06.1998-01.08.1998 ile 01.07.1999-30.11.1999 tarihleri arasındaki döneme ait S.S.K."ya verilen tüm dönem bordroları yöntemince dosyaya eklenerek bu dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, Bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, zabıta, maliye ve meslek Odası aracılığı ve Muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tesbit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunun oluşmadığını somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan ve davacının çalışmamış ise neden Kuruma bildirimde bulunulduğu hususu tesbit edildikten sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,10.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.