14. Hukuk Dairesi 2014/11048 E. , 2015/2215 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.05.2012 gününde verilen dilekçe ile su arkına elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, su arkına elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davalı, taşınmazından geçen su arkına müdahalede bulunmadığını, sadece su arkının beton içine alınmasını istediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir.
Bilirkişi raporlarında, bir elatma bulunup bulunmadığı, bu elatmanın katlanılabilir sınırlar içerisinde mi kaldığı, yoksa taşkın kullanmanın mı söz konusu olduğu tüm detayları ile açıklanmalı, taraflar arasındaki zorunlu çıkar çatışmalarını denkleştirecek, en adil çözüm yolu veya yolları gerekçeli olarak gösterilmelidir.
Somut olayda; davacı, kadimden beri maliki olduğu 194 ada 28 parsel sayılı taşınmazını davalıya ait 194 ada 6 parsel sayılı taşınmazdan geçen sulama arkından suladığını, davalının su arkına müdahalede bulunduğunu belirterek davalının elatmasının önlenmesini istemiştir. Her ne kadar dosya içerisinde bulunan pafta örneklerinde işaretlenen sulama arkı mevcut değil ise de davalının, taşınmazından davacının sulama arkı geçirmesine bir itirazı bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık beton sulama kanalı yapılarak davalının taşınmazından geçen su arkının beton kanalın içerisine alınmaması halinde davalının taşınmazının zarara uğrayıp uğramayacağı noktasında toplanmaktadır. Dolayısıyla mahkemece öncelikle davacının eyleminin komşuluk hukukuna aykırılık teşkil edip etmediği belirlenmelidir.
Bu durumda mahkemece taşınmaz başında ziraat ve fen bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak dava konusu sulama arkının davalının taşınmazına zarar verip vermediği, vermekte ise bu zararın giderilmesi için alınması gereken önlemlerin neler olduğu konusunda yeniden bilirkişi kurulu görüşüne başvurulup denetim ve infaza elverişli ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de mahkemece uyuşmazlık suya elatmanın önlenmesi davası olarak nitelendirilerek taraflar arasında su rejimi kurulması da yerinde olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.02.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.