Davacı, davalı işveren nezdinde 01.01.1990-31.12.2001 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalıya ait işyerinde 1.1.1990-31.12.2001 tarihleri arasında sürekli çalıştığı halde toplam 1784 gün hizmetinin eksik bildirildiğini belirterek bu hizmetlerinin tesbiti ile bir kısım işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davacının davalıya ait işyerinde 1.1.1990-31.12.2001 tarihleri arasında sürekli çalıştığının ve bildirilmeyen 2805 gün daha çalışmasının bulunduğunun tesbiti ile yazılı işçilik alacaklarının tahsiline ilişkin hüküm kurulmuş ise de, varılan bu sonuç aşağıdaki nedenlerden dolayı yerinde değildir.
1) Davacı dava dilekçesinde açıkça davalı şirket nezdinde 1990 yılında 120 gün, 1991 yılında 30 gün, 1992 yılında 209 gün, 1993 yılında 360 gün, 1994 yılında 360 gün, 1995 yılında 180 gün, 1996 yılında 179 gün, 1997 yılında 135 gün, 1999 yılında 164 gün, 2001 yılında 47 gün olmak üzere toplam 1784 gün SGK"na tabi zorunlu sigortalı olarak geçen hizmetlerinin tesbitini istemiştir. Mahkemece talep dışına çıkılmak suretiyle HUMK.nun 74.maddesine aykırı olarak ve bildirilen hizmetleri ile de çakışır şekilde 2805 gün hizmetinin tesbitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2) Somut olayda, davacı C.S."nın ilk kez 1975 yılında SGK"na tabi olarak çalışmaya başladığı birleştirilen 1985 yılına ait Bağ-Kur hizmeti ile birlikte 26.07.2002 günlü tahsis talebi ile o tarihte yürürlükte olan 506 sayılı Yasanın geçici 81/c-a maddesine göre 1.8.2002 tarihinden yaşlılık aylığı bağlandığı açıktır.Dava konusu eksik hizmetlerin tesbitini isteği süreler ise 1.1.900-31.-12.2001 tarihleri arasında geçtiği belirtilmektedir. Bu yönden davadaki asıl sorunun davacının 1.12.1989 tarihli bildirge ile davalı işyerinde başlayan çalışmasının mahkemenin kabulü gibi 31.12.2001 tarihine kadar kesintisiz devam edip etmediği noktasındadır. Mahkemece, tanık beyanları ve bilirkişi raporu ile çalışmanınsürekli olduğu kabul edilmiş ise de varılan bu sonucun dosyadaki bilgi ve belger ile çeliştiği açıktır.
Gerçekten, davacı davalı işyerinde 1.12.1989 tarihli bildirge ile çalışmaya başlamış ise de bu çalışmasının kesintili olduğu, davalı işyerinden 15.11.1993, 1.3.1996, 15.10.1999 ve 18.9.2001 tarihli işe giriş bildirgeleri ile bildirilen çalışmaları dışında, 1.10.1992-2.11.1992 tarihleri arasında "29321" sicil numaralı işyerinden, 1.1.1996-31.1.1996 tarihleri arasında dava dışı A. Turizm Limeted Şirketinden 28.10.1998-1.6.1999 tarihleri arasında da yine dava dışı G.Turizm Orman San. Ltd.Şirketi işyerinden yapılmış bildirimleri olduğu ortadadır. Her ne kadar mahkemece A. Ve G. Turizm Limeted şirketlerinin davalı şirket ile aynı olduğu sonucuna varılmış ise de; bu sonucun sadece tanık beyanlarına dayalı olduğu, ekli sicil kayıtları ve SSK kayıtlarından bu şerketlerin davalı şirketten ayrı oldukları sonucu çıkmaktadır. Bu haliyle davacının çalışmalarının kesintili olduğu yerleşmiş Yargıtay İçtihatları gereğince kesintili çalışmanın varlığı halinde salt tanık beyanları ile sonuca gidilemeyeceği kesintili çalışmanın aksinin eşdeğer belgeler ile ispatlanması gerektiği açıktır.
Yapılacak iş; Davacının tesbitini isteği süreler ile ilgili olarak öncelikle bir kısım çalışmalarının bildirildiği, "29321", "5859" ve "24277" sicil nolu farklı işyerlerinin davacının iddiası gibi davalı işyeri ile aynı olup olmadığı davacının bu işyerlerinden bildirilen çalışmalarının davalı yanında geçip geçmediği bu işyerlerine ait Ticaret, vergi ve SGK kayıtları gibi tüm belgelerden araştırılmalı, ve bu işyerlerinde çalışan kayıtlı diğer tanıklar dahi dinlenmelidir. Bu işyerlerinden yapılan bildirimlerin davalı yanında geçmiş çalışmalara ait sayılması halinde ise işyerinden davalı kuruma verilen bildirgelerin aksine sürekli bir çalışma olup olmadığı bildirgeler üzerinde yapılacak imza incelemesi ile tesbit edilmeli, bildirgelerdeki imzaların davacı eli ürünü olduğunun tesbiti halinde ise çalışmanın kesintili olduğunun kabulü ile eğer varsa davalı işverenin ücret bordrolarında davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolarda geçmiş sürelerin dışındaki süreler ile ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan bordrolardaki süreler yönünden de işverence SGK"na verilen dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak bu tanıkların bilgilerine başvurmak, dönem bordroları yok ise işverinin komşu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları veya benzer işi yapanların kayıtlarına geçmiş tanıkları kesbit edip dinlemek, işyerine ilişkin kurum şubesinde bulunan işyeri dosyası ile davacıya ait SGK"da ve işyerinde bulunan şahsi dosyaları istemek gerektiğinde iş ve sosyal güvenlik konularında uzman bir bilirkişiden rapor da aldıktan sonra davacının talebi de gözetilerek tüm delilleri takdir edip sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. HGK"nun 23.5.2001 gün ve 2001/409 esas, 425 karar ve 25.6.2003 gün ve 2003/410-425 karar sayılı kararları da aynı yöndedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile hatalı bilirkişi raporuna dayalı yazılı şekilde hizmet tesbitine ilişkin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerlerle BOZULMASINA , bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalı işverene iadesine, 10.11.2008 günü oybirliğiyle kara verildi.