![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2015/488
Karar No: 2017/279
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/488 Esas 2017/279 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık ..."un beraatine ilişkin Silifke 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.09.2011 gün ve 252-343 sayılı hükmün, katılan Silifke ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.10.2014 gün ve 15486-20937 sayı ile;
"2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan zarar gören ... adına davaya katılma talebinde bulunulması ve mahkemece, bu kurumun katılan olarak kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, suçtan zarar görmeyen ve kamu davasına katılma hakkını haiz olmayan Silifke ... adına yapılan katılma talebinin kabulü ile bu kurumun davaya katılmasına karar verilmesinin hükmü temyiz etme hak ve yetkisi vermeyeceği anlaşılmakla, katılan vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.12.2014 gün ve 263006 sayı ile;
"Mahal mahkemesi suçtan zarar gören sıfatı ile katılma talebinde bulunan Silifke Müze Müdürlüğünün davaya katılan, hazine vekilinin de katılan vekili olarak davaya kabulüne karar vermiştir.
Suçtan doğrudan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığına dava ihbar edilmemiş ise de, müşteki kurumun ilçedeki temsilcisi olan müze müdürlüğünün ilgili kurum adına davaya katılma hakkı bulunduğu, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 20.06.2013 tarih ve 20343-16902 sayılı kararı ile de kabul edildiği üzere ilgili kurum adına hazine vekilinin katılma isteminin yerinde bulunmadığının öne sürülemeyeceğinden, Yüksek Yargıtay 12. Ceza Dairesinin temyiz isteminin reddine ilişkin kararının dosya içeriğine uygun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Yüksek Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 27.10.2014 tarih ve 15486-20937 sayılı ret kararının kaldırılarak, Silifke 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.09.2011 tarih ve 252-343 sayılı beraat kararının, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 08.09.1990 gün ve 680 ile 26.11.2010 gün ve 6582 sayılı kararları ve eki haritalar karşılaştırılmak suretiyle suça konu Efes Oteli inşaatının 3. derece sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı açıkça belirlenmeksizin, kararın getirilen pafta üzerinden yapılan değerlendirilmeye ve eksik incelemeye dayalı olarak verilmesi nedeniyle, katılan idare vekilinin talebi gibi bozulması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 04.03.2015 gün ve 23514-4056 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; müze müdürlüğünün, sit alanına izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunmak suretiyle 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan açılan kamu davasına katılma ile hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Silifke Müze Müdürlüğünce, sanığın sahibi olduğu otelin 3. derece arkeolojik sit alanına inşa edildiğinin bildirilmesi üzerine, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığının 23.05.2011 gün ve 1133-425 sayılı iddianamesi ile sanığın 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Kovuşturma aşamasında hazine vekilinin, Silifke ... adına davaya katılma isteminde bulunduğu, yerel mahkemece talebin kabul edilerek Silifke Müze Müdürlüğünün suçtan zarar görme ihtimaline binaen katılan olarak davaya kabulüne karar verildiği,
Silifke ... tarafından düzenlenen rapora göre; suça konu yerin bulunduğu 1174 no"lu parsel üzerinde herhangi bir kültür ve tabiat varlığı ya da parselin yakın çevresinde tescilli taşınmaz anıt eserin bulunmadığı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 25.11.1996 gün ve 2651 sayılı kararı ekinde parsel numaraları bulunmadığı için 1174 no"lu parselin sit alanı içinde kalıp kalmadığının belirlenemediği, ancak aynı kurulun 26.11.2010 gün ve 6582 sayılı kararı ekindeki sit haritasında otelin yer aldığı 1174 no"lu parselin 3. derece arkeolojik sit alanı içinde kaldığı,
Anlaşılmıştır.
Sanık ...; otelin bulunduğu yerin doğal ve arkeolojik sit alanı içinde bulunmadığını, inşaat ruhsatı olduğunu savunmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için öncelikle incelemeye konu suçla ilgili kanuni düzenlemelere değinmekte fayda bulunmaktadır.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 65/b maddesi; “...Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Kanun koyucu bu düzenleme ile, koruma bölge kurullarından izin almadan korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları ile sit ve korunma alanlarına, inşai ve fiziki müdahalede bulunanları cezalandırmaktadır.
Aynı Kanunun “İzinsiz müdahale ve kullanma yasağı” başlıklı 9. maddesinde yer alan “Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır” şeklindeki düzenleme ile inşai ve fiziki müdahale sayılacak haller belirtilmiştir.
Kanun koyucu bu suçu ihdas ederek, tarihi ve kültürel varlıklar ile dokunun izinsiz ve keyfi müdahalelerden korunmasını amaçlamıştır.
Bu aşamada "mağdur", "suçtan zarar gören" ve "malen sorumlu" kavramları ile "kamu davasına katılma" kurumu üzerinde de durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nun 237/1. maddesinde; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde belirtilmiştir. Bu düzenleme, 1412 sayılı CMUK"nun 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile benzerlik göstermekte ise de yeni hükme, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” veya “müdahale” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” ya da “müdahil” sıfatını almaktadır.
Gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, gerekse 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanununda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu olan” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir.
Malen sorumlu; yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de, bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir. (Mehmet Emin Artuk- Ahmet Gökcen - A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s.289; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s.214-217; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s.106-107; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. cilt, Ankara, 2010, s.7702-7703)
“Suçtan zarar görme” kavramı gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 08.11.2016 gün ve 830-412, 03.05.2011 gün ve 155–80, 04.07.2006 gün ve 127–180, 22.10.2002 gün ve 234–366 ile 11.04.2000 gün ve 65–69 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
Uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak, bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için CMK’nun davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun başvuruda bulunmaları halinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır. Özel kanun hükümleri uyarınca davaya katılmanın kabul edildiği bu gibi durumlarda, belirtilen kurumların suçtan zarar görüp görmediklerini ayrıca araştırmaya gerek bulunmamaktadır. Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 gün 234-366; 03.05.2011 gün ve 155-80 ile 21.02.2012 gün 279–55 ve 15.04.2014 gün 599-190 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçlarında Kültür ve Turizm Bakanlığının davaya katılma hakkı olduğuna ilişkin kanunlarda özel bir hüküm bulunmamasına karşın, 4848 sayılı ... Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2/c maddesi ile tarihi ve kültürel varlıkları koruma görevi verilen Kültür ve Turizm Bakanlığının, suçtan doğrudan zarar gören sıfatının bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu aşamada 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçlarına ilişkin görülen ceza davalarında "suçtan zarar gören" sıfatı bulunduğu kabul edilen Kültür ve Turizm Bakanlığını, müze müdürlüklerinin adli ve idari karar mercilerinde temsil etme yetkisinin bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
4848 sayılı ... Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun "Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü" başlıklı 9. maddesinde;
"Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Yurdumuzdaki korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının arkeolojik araştırma ve kazılarla açığa çıkarılmasını, korunmasını, değerlendirilmesini ve tanıtılmasını sağlamak, tahribini ve kaçırılmasını önleyici tedbirleri almak,
b) Gerekli görülen yerlerde müzeler, rölöve ve anıtlar müdürlükleri, restorasyon ve konservasyon laboratuvarları kurulmasını teklif etmek ve bunların idare ve ihtisas işlerini düzenlemek ve yürütmek, özel müzelerin kurulmasına rehberlik etmek, desteklemek ve belirli esaslar çerçevesinde bunları kontrol altında bulundurmak,
c) Millî sınırlarımız dışında kalan, korunması gerekli, ata yadigarı taşınmaz kültür varlıklarını tespit etmek, karşılıklı kültürel anlaşmalar ve kültürel mübadele programları çerçevesinde bunların bakım ve onarımlarını sağlayıcı tedbirleri almak,
d) Müzelerin geliştirilmesi, korunması gerekli kültür varlıklarının bakımı ve restorasyonu konularında gerekli tedbirleri almak ve uygulamak,
e) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kanun ile Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurullarına verilen görevlerin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla araştırma, inceleme, tespit, değerlendirme ve plânlamaya yönelik hizmetleri yapmak veya yaptırmak,
f) Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurulları kararlarının alınmasına ve uygulanmasına dair işlemlerin yürütülmesini ve koordinasyonunu sağlamak,
g) Gerekli görülen yerlerde kültür varlıkları koruma kurulları ile büro müdürlükleri kurulmasını Bakanlık makamına teklif etmek ve bunların idare ve ihtisas işlerini düzenlemek ve yürütmek,
h) Her türlü imkân ve araçtan faydalanarak, koruma kültürünün geliştirilmesini sağlamak, kültür yatırımları ve girişimlerinin belgelendirme işlemlerini ilgili birimlerin koordinasyonunda yürütmek, bunların faaliyetlerini denetlemek, kültür varlıklarının tahsis, restorasyon, restitüsyonlarıyla ilgili ihale ve kontrollük işlerini yapmak veya yaptırmak,
ı) Bakanlık makamınca verilecek benzeri görevleri yapmak”,
... İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliğin "İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün Görevleri" başlıklı 7. maddesinde;
"3) İdari ve mali işler ile ilgili görevler
a-Kültür ve Turizm Bakanlığını il düzeyinde temsil etmek,
...
d- İlgili mevzuat gereğince adli ve idari karar mercilerinde bakanlığı temsil etmek",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Bu kanuni düzenlemeler incelendiğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığını adli ve idari karar mercilerinde temsil etme yetkisinin açık bir şekilde İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine verildiği, müze müdürlüklerinin bağlı olduğu Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün ise temsil konusunda herhangi bir görev ve yetkisinin bulunmadığı görülmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Tüzel kişiliği bulunmayan müze müdürlüğünün, sanığa atılı 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesinde düzenlenen sit alanına inşai ve fiziki müdahalede bulunma suçunun doğrudan zarar göreni veya suçun konusunun zilyedi olmaması, suçtan zarar gören tüzel kişi adına kamu davasına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hüküm bulunmadığı gibi ... adına davaya katılma hak ve yetkisinin ... İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliğin 7/3-d maddesi uyarınca İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne ait olması karşısında; Silifke Müze Müdürlüğünün açılan kamu davasına katılma hak ve yetkisinin bulunmadığı, bu bağlamda yerel mahkemece yanılgılı biçimde verilen katılma kararı hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.