20. Hukuk Dairesi 2015/9233 E. , 2016/4989 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... temsilcisi ile davalı ... ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 2005 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında ... köyü, 113 ada 1 parsel sayılı 540.011,33 m² yüzölçümündeki taşınmaz, ham toprak niteliğiyle ... adına tesbit edilmiş; tutanak 27.05.2006 tarihinde itirazsız kesinleşmiş olup, halen tapuda aynı şekilde kayıtlıdır.
Davacı ... vekili 31.07.2006 havale tarihli dilekçesiyle, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 113 ada 1 parsel içinde kalan yaklaşık 20.000,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın müvekkili adına tescili isteğiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 14.470,91 m² yüzölçümündeki bölümün 113 ada 1 parselden ifrazı ile tarla vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davalı ... Yönetimi ve Hazinenin temyizi üzerine, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27/12/2012 tarih ve .../... - .../... sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Davacı, keşif sırasında 1987 yılında bu taşınmazla ilgili Azdavay Mahkemelerinde dava görüldüğünü bildirmiş ve mahalli bilirkişi ... ... de beyanında bu taşınmazla ilgili olarak Azdavay Mahkemelerinde yargılama yapıldığını bildirmiş olduğu halde, mahkemece, bu konuda araştırma yapılmamıştır.
Ziraatçı bilirkişi tarafından düzenlenen 29.11.2010 havale tarihli raporda (A) harfi ile gösterilen ve davacı adına tapuya tesciline verilen 14470,91 m²"lik kısmın uzun yıllardır ekilip biçilmediği, yabani otlarla kaplı olduğu, etrafının fiilen orman alanları ile çevrili olduğu bildirilmiş olduğu halde, keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tesbit bilirkişileri taşınmazın davacının babası tarafından buğday ve arpa ekmek suretiyle kullanıldığını, 3-4 yıl önce vefatı ile çocuklarına kaldığını ve çocukları arasında taksim yapılmadığını ve davacının babası tarafından sağlığında davacıya verildiğine dair bilgileri olmadığını ve taşınmazın davacının babası ve çocukları tarafından ölene kadar (3-4 yıl önceye ) arpa ve buğday ekilmek suretiyle kullanıldığını bildirmişlerdir. Ziraatçı bilirkişi raporu ile mahalli bilirkişiler ve tesbit bilirkişilerinin beyanları birbiri ile çelişkilidir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın 1975 yılından beri davacının kullanımında olduğunu iddia etmiş ve davacı da keşif sırasında alınan beyanında dava konusu taşınmazın 1987 yılında babası tarafından sağlığında kendisine verildiğini bildirmiştir.
Dava dilekçesine ekli vekaletname suretinden davacı ... ..."nin 1976 doğumlu olduğu anlaşılmakta ise de dava dosyasında mevcut 27.05.2011 tarihli yenileme dilekçesine ekli nüfus kaydı fotokopisinde ise davacı ... 1954 doğumlu olarak görülmektedir. Bu durumda davacının nüfus kaydı istenerek doğum tarihi tesbit edilmeli ve dava dilekçesine ekli vekaletnamenin davacıya ait olup olmadığı araştırılmalı ve davacı dava dilekçesine ekli vekaletname suretinde belirtildiği gibi 1976 doğumlu ise taşınmazın 1975 yılından beri nasıl davacının kullanımında olduğu ve 1987 yılında davacı 11 yaşında iken, davacıya ne şekilde hibe edildiği araştırılmalıdır. Ayrıca, mahalli birikişiler ve tutanak bilirkişileri tarafından çekişmeli taşınmazın davacının babasına ait olduğu ve mirasçılar arasında rizai taksim yapılmadığı bildirilmiş olduğundan, adı geçenden veraset ilâmı alınması gerekir. Murisin ölüm tarihine göre, terekesi iştirak halinde mülkiyete tâbi bulunduğundan, geçerli bir taksimin kanıtlanamaması karşısında ve başka mirasçıların da bulunması olasılığı gözönüne alınarak, davacının tek başına dava açamayacağı düşünülmelidir. Bu durumda, davacıya veraset belgesi ibrazı için önel verilmesi, başka mirascısı varsa davaya dahil ettirilmesi veya miras şirketine mümessil tayin ettirilerek, uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Değinilen husus kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir.
Tüm bu eksiklikler tamamlandıktan sonra mahkemece, önceki bilirkişiler seçilecek bir ziraat mühendisi ve jeoloji mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte çekişmeli taşınmazın orman bilirkişi raporuna ekli memleket haritasından 1230 metre rakımlı yerde bulunduğu görüldüğünden toprak bilgisine sahip tarım uzman bilirkişi tarafından taşınmazdan muhtelif toprak numuneleri alınıp, ilgili kurumda incelettirilip, tarım toprağı olup olmadığı ve tarım toprağı ise, kaç yıldır, ne şekilde kullanıldığı saptanıp; bu yolda, bilimsel verilere dayalı kapsamlı rapor düzenlettirilmeli, taşınmazın memleket haritasındaki topoğrafik eğrilerden de yararlanılmak suretiyle kesin olarak eğilim belirlenmeli, 1230 metre yükseklikte ziraat yapılıp yapılmayacağı ve ziraat yapılabilinir ise ne tür ürünler yetiştirilebileceği araştırılmalı, taşınmazın orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde, bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülmeli, davacı yönünden 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı; imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tesbiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı; parselin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, 1230 metre yükseklikte bulunan taşınmazın kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların imar, ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı; davacının belgesiz zilyetlik yoluyla kazandıkları toprak olup olmadığı, varsa cinsi ve miktarı Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden çekişmeli taşınmaz dışında, başka taşınmazlar için salt zilyetlik nedenine dayalı olarak açtığı bir başka tescil davasının bulunup bulunmadığı Mahkemeler Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup tesbit edilmeli; tüm kanıtlar toplanıp birlikte değerlendirilmeli; oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne ve ... köyü, 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 05/05/2014 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 14.470,91 m² yüzölçümündeki bölümün tapu kaydının iptali ile davacı ... adına son parsel sayısıyla tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline, kalan 525.540,42 m² yüzölçümündeki bölümün tapudaki kayıt ve tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... temsilcisi ile davalı ... ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, zilyetlik nedeniyle kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanılarak 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü süre içinde açılan tapu iptali ve tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ve kesinleşen orman tahdidi ile 1975 yılında yapılan ve kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması bulunmaktadır. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede genel arazi kadastrosu ise, 2005 yılında yapılmış ve sonuçları 27.04.2006 - 26.05.2006 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, davaya konu 113 ada 1 sayılı parselin dört tarafı 153 ada 4 sayılı orman parseli ile çevrilidir. Keşifte görev alan ziraatçı bilirkişi, 113 ada 1 parsel içinde yer alan ve kabule konu krokide (A) harfi ile gösterilen 14.470,91 m² yüzölçümündeki taşınmazın dört tarafının 40-50 yıllık çam ve orman ağaçları ile kaplı olduğu, güney batı sınırında 4-5 yaşlarında 15 adet yabani kavak ağacı bulunduğu, taşınmaz üzerinde tek yıllık ve çok yıllık yetiştiriciliği yapılan kültür bitkileri bulunmadığı, üzerinde tek ve çok yıllık yabancı otlar ve yer yer 6-7 yaşlarında çam ağaçları bulunduğunu; orman bilirkişi ise, taşınmazın dörtbir tarafının çam ve kavak ve diğer yapraklı türlerden oluşmuş kadim ormanlarla çevrili orman içi açıklık niteliğinde olduğunu bildirmiştir. Belirtilen bu raporlara göre, kabule konu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın tamamen reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşerek yazılı olduğu şekilde kısmen kabul yolunda hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre ise, dava konusu 113 ada 1 sayılı parsel ... adına tapuda kayıtlı olması nedeniyle, sadece bilirkişi raporuna ekli (A) harfi ile gösterilen bölüm hakkında tescil hükmü kurulması ile yetinilmesi gerekirken, parselin geriye kalan 525.540,42 m² yüzölçümündeki bölümü hakkında mükerrer tescil oluşturacak şekilde tescil hükmü kurulması da ayrıca doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle; davalı ... temsilcisi ile davalı ... ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/05/2016 günü oy birliği ile karar verildi.