Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 24.4.1991-1.2.1996 tarihleri arasında çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde 24.4.1991-1.2.1996 tarihleri arasındaki çalışmasının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş ise de; bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının imzaladığı ve davalı işyerinde 1.6.1991 tarihinde işe başladığına dair, verilen işe giriş bildirgesinin 10.6.1991 tarihinde kurum kaydına alındığı, SSK. hizmet cetveline göre 1991 yılı 3. dönemde 120 gün, 1992/1.2.3. dönemlerde 165 gün, 1993/1.2. dönemlerde 60 gün, 1995/2.3. dönemlerde 90 gün çalışmasının bulunduğu, işyerinin 1.5.1990 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı anlaşılmaktadır. Sosyal Güvenlik Hukuku’na ilişkin bu tür davalarda talep değerlendirilirken gerçeğin bulunması asıldır. Davacı kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitini istemiştir. Bu yönü ile davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı Yasa"nın 79/8. maddesidir. Anılan maddede yönetmelikle tesbit edilen belgeler işveren tarafından verilmeyen sigortalıların çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açacakları hükmü öngörülmüştür. Madde de belirtildiği üzere yönetmelikle tesbit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi veya dönem bordrosu) verilmesi durumunda 5 yıllık hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği açık- seçiktir. Davacının 10.6.1991 tarihinde işe giriş bildirgesinin verilmesi, ayrıca tespiti istenen dönem içerisinde kısmi çalışmaların bildirilmiş olması, başka bir işyerinde çalışmasının bulunmaması ve bu yönüyle çalışmanın devamlılık göstermesi karşısında, davacının tespitini istediği dönem hak düşürücü süreye uğramamıştır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.