Hukuk Genel Kurulu 2017/1052 E. , 2020/737 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı asilin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait 348 parsel sayılı ve üzerinde lahana ekili olan taşınmazına davalının hayvanlarının zarar verdiğini, bu zararın mahkeme huzurunda yapılan tespitle belirlendiğini ve tazmini için davalı aleyhine icra takibinde bulunulduğunu, ancak davalının takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, haksız itirazın iptali ile davalının alacağın %20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı asil cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın yasal süreden sonra itirazın iptali davası açtığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.02.2014 tarihli ve 2013/112 E., 2014/94 K. sayılı kararı ile; davacı tarafça davalı aleyhine başlatılan takibe yapılan itiraz üzerine 06.03.2012 tarihinde icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, itiraz dilekçesinin ve icra takibinin durdurulmasına ilişkin kararın davacıya tebliğ edilmediği, bu hali ile davanın icranın kaldırılması kararından sonra geçen yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı; dinlenen tanıklardan Sezai Şengül dışındakilerin görgüye dayalı bir bilgilerinin olmadığı, tanık Sezai Şengül’ün ise davacının arazisinde davalının hayvanlarını gördüğünü beyan etmesi karşısında davacının ürününe davalının hayvanlarının zarar verdiğinin anlaşıldığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 67. maddesine göre davalının hayvanları tarafından verilen zarardan sorumlu olduğu, davalı tarafça zamanaşımı definde bulunulmuş ise de; haksız fiil nedeniyle doğan sorumluluklarda zamanaşımını düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesinde "Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar" hükmüne yer verildiği, somut olayda zararın 14.12.2011 tarihinde meydana geldiği, icra takibinin ise 10.02.2012 tarihinde başlatıldığı, eldeki davanın ise 06.03.2013 tarihinde açıldığı, dolayısıyla iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, diğer yandan alacağın likit olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile itirazın iptaline ve davacı tarafın icra inkâr tazminatına ilişkin talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı asil temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesince 12.11.2015 tarihli ve 2014/21148 E., 2015/17930 K. sayılı kararı ile;
“…Uyuşmazlık; haksız eylemden kaynaklanmakta olup, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 60.maddesi uyarınca, haksız eylemden doğan zararın tazminine ilişkin davalar, zarar görenin zararı ve zarar vereni öğrendiği tarihten itibaren bir sene ve her halde haksız fiil tarihinden itibaren on senede zamanaşımına uğrar. Eğer fiil ceza kanunları uyarınca daha uzun zamanaşımı süresi bulunan cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş ise ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesine göre ise zamanaşımı süresi fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her halükarda haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıldır.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı TBK Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/1. maddesinde; "TBK yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanununda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü veya zamanaşımı süresi dolmuş olur" düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, davacıya ait tarlada zararın 14.12.2011 tarihinde meydana geldiği, 10.02.2012 tarihinde icra takibine girişildiği, takibe itiraz üzerine de itirazın iptali davasının ise 06.03.2013 tarihinde açılmış olmakla davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığının kabulü gerekir.
Hâl böyle olunca, mahkeme davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.03.2016 tarihli ve 2016/50 E., 2016/344 K. sayılı karar ile; bu defa mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 60. maddesi bakımından zamanaşımına ilişkin hükümler kapsamında değerlendirme yapılarak, zamanaşımını kesen ve durduran nedenler yönünden aynı Kanun’un 132 ile 137. maddelerinin uygulandığı, mülga 818 sayılı BK’nın 136/2. maddesine göre ise zamanaşımı icra takibi ile kesilmişse alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlayacağı, eldeki dava yönünden eylemin 14.12.2011 tarihinde meydana geldiği, bir yıllık zamanaşımı süresi dolmadan 10.02.2012 tarihinde icra takibine geçildiği ve bir yıllık sürenin yeniden işlemeye başladığı, akabinde davalının takibe itiraz etmesi üzerine en son 06.03.2012 tarihinde icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, son işlem olan icra takibinin durdurulmasına ilişkin karar ile bir yıllık zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başladığı ve eldeki davanın tam bir yılın bitimi olan 06.03.2013 tarihinde zamanaşımı süresinin son günü açıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; zamanaşımına ilişkin mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinin uygulanacağı hususu mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık dışı olan eldeki davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece ilk karar gerekçesinde 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesine dayanılarak iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle hüküm kurulmuş olmasına rağmen, direnme kararında mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesi ile aynı Kanun’un zamanaşımını kesen ve durduran nedenlere ilişkin 132 ile 137. maddelerine dayanılarak zamanaşımı defi hakkında karar verilmiş olması karşısında, verilen bu direnme kararının yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
13. Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
14. Başka bir deyişle, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
16. Somut olayda davalı tarafça zamanaşımı definde bulunulmuş, mahkemece bu defi 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresi esas alınarak değerlendirilmiş ve sürenin dolmadığı gerekçesiyle davanın esası hakkında karar verilmiştir. Anılan karar Özel Dairece zamanaşımı süresinin dolduğu ve davanın bu nedenle reddi gerektiğinden bahisle bozulmuştur. Bozma sonrasında ise mahkemece, uygulanacak zamanaşımı süresinin olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesindeki bir yıllık süre olduğu kabul edilerek, aynı Kanun’un zamanaşımının kesilmesine dair hükümleri de uygulanarak, davanın zamanaşımı süresinde açıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
17. Şu hâlde "direnme" olarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
18. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
19. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalının yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.10.2020 tarihinde oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.