20. Hukuk Dairesi 2015/2408 E. , 2016/4969 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 11/06/2012 havale tarihli dava dilekçesi ile İ..., ...., 66 ada 48 parsel sayılı taşınmazın, ... tarafından açılan ve kesinleşen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/03/2004 gün ve .../... - .../... sayılı kararı ile 480,47 m2 bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptaline ve tescil harici bırakılmasına karar verildiğini, Türk Medenî Kanununun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan devletin sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.900.000 TL."nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 1.360.406,96 TL tazminatın dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1946 yılında kesinleşen arazi kadastrosu vardır.
Dosyada bulunan yazılı kanıt ve belgelerin incelenmesinde; ... 66 ada 48 parsel sayılı taşınmazın 66 ada 3 ve 11 parsellerin tevhidi ile davacı adına 06/04/1972 tarihinde tescil edildiği, ... tarafından taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından bahisle tapu iptali ve tescil istemiyle açılan dava nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin .../...-.../... sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın 480,47 m2 bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından tapu kaydının iptaline ve tescil harici bırakılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek 29/12/2004 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Kural olarak; 6098 sayılı Borçlar Kanununun 49. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanan tazmini sorumluluk, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte doğar ve zamanaşımı süresi başlar. 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu ise; mülkiyetin el değiştirdiği veya mülkiyetin elden çıktığı, diğer bir anlatımla bir yerin kamu malı niteliğinde orman veya mera, yaylak, kışlak olması, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle tapu kaydını iptal eden mahkeme kararının kesinleştiği tarihte başlar. Bu durumda, taşınmazın makul ve gerçek değerinin saptanmasında dava tarihi değil, mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği tarih esas alınmalıdır.
Taşınmazın arsa olarak kabulü halinde, emsal taşınmazların, değerlendirme tarihi olan mülkiyetin el değiştirdiği ve hükmün kesinleştiği tarihten önceki tarihlere ait özel amacı olmayan satışlar esas alınmak suretiyle, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bilirkişi raporunda bu yöntemlere uyulmadan 2009 yılında satılan bir emsale göre değer biçilmiştir.
Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihinden önceki-yakın-tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re"sen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, satışına ilişkin belgeler ilgili tapu müdürlüğünden, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri de ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre eksik veya üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bu yönteme uyulmadan ve tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği ve mülkiyetin el değiştirdiği tarih yerine dava tarihine göre değer biçen bilirkişinin yetersiz raporu esas alınarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 02/05/2016 günü oy birliği ile karar verildi.