Davacı, 11.12.1997-31.12.2001 ile 30.12.2003-26.5.2006 tarihleri arası Bağ-Kur sigortalılığının iptali ile prim borcu olmadığının tesbitine, aksine Kurum işleminin iptaline, SSK tarafından emekli aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacının 11.12.1997-31.12.2001 ve 30.12.2003-26.05.2006 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığının iptali ve bu dönemlere ilişkin prim borcu olmadığının tesbiti ile aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline ve SSK’ya verilen 30.05.2006 tarihli emeklilik dilekçesini takip eden aybaşından itibaren SSK tarafından emekli aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının son prim ödemesini yaptığı 02.03.1998 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının sona erdirilmesi ve bu tarihten sonraki Bağ-Kur sigortalılığının iptaline ve yine bu tarihten sonraki Bağ-Kur süresine ilişkin davacının davalı Bağ-Kur’a prim borcu olmadığının tesbitine,davalı SSK aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle "çakışan sigortalılık" olarak adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hali, zorunlu sigortalılıkların çakışması halinde yasalarda yer alan düzenlemelerle önceden başlayan sigortalılığa geçerlilik tanınarak, isteğe bağlı sigortalılık ile zorunlu sigortalılığın çakışması halinde ise zorunlu sigortalılığa değer verilerek "çakışan sigortalılık" sorunu çözüme kavuşturulmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2005/21-389-430, 2001/21-627-659 sayılı kararlarında da bu husus özellikle belirtilmiştir.
1479 sayılı Yasa’nın 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13.maddesi ile değişik 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19.maddesinde bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103 üncü
maddesinin 1.fıkrasının (6),(8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kanunun 104 üncü maddesi hükümlerinin uygulanacağı, yine 5458 sayılı Yasa’nın 14.maddesi ile eklenen ve 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 26.maddesine göre bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde 31.3.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar ve hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında ek 19.madde hükmünün uygulanacağı bildirilmiştir.
Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu açıklamalar karşısında 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın değişik Ek 19.maddesi ile Geçici 26.maddesinin tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacağının kabulü gerekir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden;davacının 14.09.1988 tarihinde Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği,Kurum tarafından 14.09.1988-09.12.1997,11.12.1997-31.12.2001,03.12.2003-26.05.2006 tarihleri arasında sigortalı kabul edildiği,ilk prim ödemesinin 27.06.1997,son prim ödemesinin ise 30.04.1998 tarihinde olduğu,01.04.1981 tarihinde 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak tescil edildiği,29.05.2006 tarihine kadar kesintili olarak çalışmalarının bulunduğu,mahkemece davacının Ek madde 19 uyarınca Kuruma yaptığı ödemelerin tam olarak hangi tarihe kadarki sigortalılık süresini karşıladığı tesbit edilmeden, 02.03.1998 tarihli ödemesi son ödeme kabul edilerek yazılı şekilde karar verildiği ve yaşlılık aylığı hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davacının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunup bulunmadığı tespit edilerek, borcu var ise primlerin tam olarak karşıladığı ay sonu itibariyle zorunlu Bağ-Kur sigortalılığını durdurmak ve prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyerek, sigortalılığın durdurulduğu tarihten sonraki 506 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalılığa geçerlik tanımak, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcunun olmadığının anlaşılması halinde ise zorunlu Bağ-Kur sigortalılığını geçerli saymak ve tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre davacının yaşlılık aylığı talebi ile ilgili olarak işin esasına girerek olumlu yada olumsuz bir karar vermekten ibarettir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 30.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.