10. Ceza Dairesi 2011/22220 E. , 2014/883 K.
"İçtihat Metni"Mahkeme : Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hüküm/ Karar : a) Mahkûmiyet (Sanık ... hakkında)
b) Temyiz talebinin reddi (Sanık ... hakkında)
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
A) Sanık ... müdafiinin temyiz isteğinin reddi kararına yönelik temyiz talebinin incelenmesi:
Her ne kadar tefhim şerhinde temyiz süresinin “hükmün açıklanmasından/ tebliğinden” itibaren başlayacağı belirtilmiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 2011/8-377 esas ve 2011/301 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, mesleği bir kamu hizmeti niteliğindeki avukat olan, sanığın savunmasını üstlenen ve bu bağlamda savunma ve yasa yollarına başvurma açısından yeterli düzeyde hukuki bilgiye sahip olan müdafiin temyiz süresinin, kararın yüze karşı verildiği hallerde tefhimden itibaren işlemeye başlayacağını ve başvurunun hangi mercie ne şekilde yapılacağını bilmemesi düşünülemeyeceğinden, yasa yolu bildirimindeki bu eksiklik müdafii açısından bir yanılgı ve bu bağlamda hakkın kullanılması yönünde bir engel oluşturmayacaktır. Kaldı ki sanık müdafii süresinden sonra verdiği temyiz dilekçesinde, bildirimdeki eksikliğin kendisini temyiz süresinin başlangıcı konusunda yanılgıya düşürdüğüne ilişkin bir iddiada bile bulunmamıştır.
21.10.2008 tarihinde sanığın müdafiin yüzüne karşı tefhim edilen hükmün, süresinden sonra 30.10.2008 tarihinde temyiz edildiği anlaşıldığından, yasaya uygun olarak verilen 21.11.2008 tarihli ret kararının ONANMASINA, Başkan vekili ..."nın karşı oyu ve oyçokluğuyla,
B) Sanık ... hakkındaki hükmün incelenmesi:
Kenevir bitkilerinin kesilerek araca yüklenmesi fiili nedeniyle “ticari amaçla uyuşturucu madde bulundurma” suçu ile ilgili olarak, 03.09.2014 tarihinde dava zamanaşımı süresinin dolma ihtimali de göz önüne alınarak, makûl süre içinde dava açılması mümkün görülmüştür.
Sanık hakkında diğer sanık ... ile birlikte kenevir bitkisi yetiştirdiği ileri sürülüp ”esrar elde etme maksadıyla kenevir ekme” suçundan dava açılarak, sanıkların 2313 sayılı Kanun"un 23. maddesinin son fıkrası uyarınca cezalandırılmalarının istendiği; bu fiille ilgili olay açıklanırken, kenevir bitkilerini aracın bagajına koyarak hareket ettiklerinden bahsedilmesinden dolayı ayrıca “uyuşturucu madde nakletme” suçundan da dava açıldığının kabul edilemeyeceği, diğer yandan “kenevir ekme” ve “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçlarının bağımsız suçlar olduğu ve birbirine dönüşemeyeceği gözetilmeden, “kenevir ekme” yerine “ticari amaçla uyuşturucu bulundurma” suçundan hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA; bozma nedenine göre, hakkındaki temyiz isteğinin reddine ilişkin karar onanmış olan diğer sanık ..."in de CMUK"nın 325. maddesi uyarınca bozmadan YARARLANDIRILMASINA, oybirliğiyle,
10.02.2014 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
(Sanık ... hakkında)
A) Tartışmanın Konusu:
Yerel mahkeme tarafından sanık müdafiinin yüzüne karşı verilen 21.10.2008 tarihli hüküm fıkrasında yasa yolu bildirimi "hükmün açıklandığı veya tebliğ edildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde temyizi kabil olmak üzere" şeklinde belirtilmiştir.
Sanık müdafii hükmü 30.10.2008 tarihinde temyiz etmiştir.
Tartışmanın konusunu, temyiz yoluna ilişkin bildiriminin yasaya uygun olup olmadığı ve buna bağlı olarak sanık müdafiinin temyizinin süresinde sayılıp sayılmayacağı oluşturmaktadır.
B) Konuya İlişkin Anayasa ve Yasa Hükümleri:
1- Anayasa"nın "temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesinin 2. fıkrasında “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükmün gerekçesinde "Bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amaçlanmaktadır. Son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesi hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmiştir" denmiştir.
2- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun (CMK"nın);
a) 34. maddesinin 2. fıkrasında “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir”,
b) 231. maddesinin 2. fıkrasında; “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir”,
c) 236. maddesinin 6. fıkrasında “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir”
.../....
-3-
d) 291. maddesinde;
"(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar. "
Şeklindeki emredici düzenlemeler yer almıştır.
3- CMK’nın 40. maddesinin 1. fıkrasında kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği; 2. fıkrasında ise yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
C) Konunun İrdelenmesi:
Sözü edilen anayasa ve yasa hükümlerine göre; gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda başvurulacak kanun yolunun, kanun yoluna başvuru süresinin, başvurunun yapılacağı merciin ve başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur. Anayasa bu durumu temel hak ve hürriyetlerin korunmasının gereği olarak kabul etmiştir.
Yasa yoluna ilişkin bildirimin eksik yapılması ile hiç yapılmaması aynı sonucu doğurur. Geçersiz olan tefhim veya tebligat, temyiz süresinin başlangıcına esas alınamaz.
Yasa yoluna ilişkin bildirimin eksik olmasına rağmen, sanık müdafii veya katılan vekili olan avukatın durumu bilmesi gerektiğini savunmanın bir dayanağı yoktur. Sanık veya katılan hukuk fakültesi mezunu veya son sınıf öğrencisi ise, yasa yolu ile ilgili her şeyi bilmesi gerektiği ileri sürülecek midir? Oysa yasa bu konuda hiçbir ayırım yapmamıştır. Yasa normları soyut olup kişilerin sıfatlarına göre farklı olarak uygulanamaz. Anayasa ve CMK"nın konuya ilişkin hükümleri, temel hak ve hürriyetlerinin korunmasını sağlamak amacıyla devletin fertleri aydınlatma yükümlülüğünün bir gereği olarak kabul edilmiştir.
İlginin eski hale getirme isteğinde bulunması, tefhimin veya tebligatın geçerli olması durumlarında aranır. Tebligat yapılmamış ya da tefhim veya tebligat geçerli değil ise, eski hale getirme talebinde bulunmasına gerek olmadan, ilgilinin konuyu öğrendiği tarihten itibaren yasa yoluna başvurması mümkündür.
İncelemeye konu olan hükümde, yasa yolunun başlangıcı "hükmün açıklandığı veya tebliğ edildiği tarih" olarak belirtilmek suretiyle sanık müdafii yanıltılmıştır. Diğer yandan, yasa yolunu inceleyecek merci (Yargıtay) ve başvuru şekli (temyiz isteminin hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılabileceği) gösterilmemiştir. Bu nedenle, geçerli bir tefhimden söz edilemez ve bu tefhim yasa yolu süresinin başlangıcına esas olamaz. Sanık müdafiinin temyiz başvurusu bu nedenle süresindedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 2011/148 esas ve 2011/155 karar, 2008/214 esas ve 2009/98 karar, 2008/7 esas ve 2009/29 karar, 2007/162 esas ve 2007/177 karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.
D) Sonuç:
Açıkladığım nedenlerle; sanık müdafiinin temyizinin süresinde olduğu, temyiz talebinin reddine ilişkin karar kaldırılarak hükmün esasının incelenmesi gerektiği kanısını taşıdığımdan, ret kararının onanması yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 10.02.2014