Esas No: 2016/865
Karar No: 2020/733
Karar Tarihi: 06.10.2020
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/865 Esas 2020/733 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 1. İş Mahkemesince verilen “davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na husumet yöneltilemeyeceğinden davacının tasfiye kuruluna başvurarak alacağını kaydettirmesine” ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 02.09.2005 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Star Medya Şirketler Grubunda yer alan Medya Park Yayıncılık San. A.Ş.’de 01.12.1996 tarihinde gazete (matbaa) sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, 25.12.2003 tarihinde imzalanan devir protokolü ile yaptığı iş, unvanı ve görev yeri değişmeden bütün yasal haklarıyla aynı şirketler gurubunda yer alan davalı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık San. A.Ş.’ye devredildiğini, iş sözleşmesinin 11.07.2005 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17/d maddesine göre feshedildiğini, fazla çalışma yapmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ileri sürerek, eksik ödenen ihbar tazminatı, fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarının davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Dava dilekçesi davalı şirkete tebliğ edilmekle birlikte, mahkemece davalı şirketin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF/Fon) tarafından ihya edilemez biçimde sicilden terkin edildiğinin anlaşılması üzerine 02.03.2009 tarihli celsede “davacı vekiline ıslah dilekçesini harçlandırıp dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile duruşma zaptının bir örneğinin şirketi imar ve ihya edilmez biçimde sicilden terkin eden TMSF’ye yöneltmesi için süre verilmesine” karar verilmiş, davacı vekili 21.04.2009 havale tarihli dilekçesi ile bu yönde talepte bulunmuş olup 07.05.2009 tarihinde dava dilekçesinin TMSF’ye tebliğ edilmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı TMSF vekili üzerinde tarih ve havale bulunmayan (11.09.2009 tarihli duruşmada ibraz edildiği anlaşılan) dilekçesi ile yargılama aşamasında taraf değiştirilmesi yasağına aykırı davranılamayacağını, TMSF’nin kanuni halefiyetinin ortaklık hakları ile yönetimini ve denetimini devraldığı şirketlerin alacakları ile sınırlı olduğunu, şirket borçlarına halefiyet konusunda yasal düzenleme bulunmadığını, davalı şirket ile zorunlu veya şekli dava arkadaşlığının bulunmadığını, davalı şirketin tasfiye sürecinde olduğunu, davacının taleplerinin muhatabının tasfiye komisyonu olduğunu, taraf sıfatı yokluğundan davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.
Mahkeme Kararı:
7. Bakırköy 1. İş Mahkemesinin 29.01.2010 tarihli ve 2005/2909 E., 2010/58 K. sayılı kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ibraz edilen 05.12.2007 tarihli karar ekindeki İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun TMSF"ye hitaben vermiş olduğu 01.11.2007 tarihli cevabi yazısında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu"nun 10.10.2007 tarihli ve 506 sayılı; 18.10.2007 tarihli ve 517 sayılı kararlarıyla, 425045 ticaret sicil numarasında kayıtlı Medya Pazarlama Yalın Dağıtım Anonim Şirketi ile 414906 ticaret sicil numarasında kayıtlı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi Anonim Şirketi’nin sicilden terkinlerinin tescil edildiğinin belirtildiği, tüm dosya kapsamına göre davalı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık San. A.Ş. yönünden davalı TMSF’nin yasal halefiyet sıfatını bulunmadığına ve husumet yöneltilemeyeceğine, davacının tasfiye kuruluna başvurarak alacağının kaydettirmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Bakırköy 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.11.2012 tarihli ve 2010/27334 E., 2012/37511 K. sayılı kararı ile; “…Dosyadaki bilgi ve belgelerden 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 134"üncü maddesinin (9) fıkrası ile 02.09.2006 tarih ve 26277 Sayılı Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Kontrolündeki Şirketlerin Tasfiyesine Dair Yönetmelik" hükümleri uyarınca ve Fon Kurulunun 16.11.2006 tarih 571 Sayılı kararıyla davalı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş"nin tüzel kişiliğinin devam etmesinin fon alacaklarının tahsili açısından yarar sağlamayacağı, şirketin borca batık olduğu ve amacını gerçekleştirme imkanını ortadan kalktığı tespit edilerek ilan ve bilançonun hazırlanması işlemlerinin başlatılmasına karar verilmiş, 11.12.2006 tarihli ticaret sicil gazetesinde ve TMSF"nin web sitesinde yayınlanan ilanda "Şirketten alacaklı olanlarla menkul ve gayrimenkulleri üzerinde istihkak iddiasında bulunanların yazılı olarak alacak ve istihkak iddialarını kaydettirmeleri ve senet, defter özeti ve benzeri delillerini asıl veya tasdikli suretlerinin tevdi etmeleri" duyurulmuş, yine Fon kurulunun 18.10.2007 tarih ve 517 sayılı kararıyla şirketin tasfiyesine ve sicilden terkin olunmasına karar verilmiş olduğu, anlaşılmıştır.
Davalı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş"nin ticaret sicilinden terkinini talep eden TMSF olup, bu işlem sonucunda davalı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş"nin kaydı, Ticret Sicil Memurluğunca yetkili makam olan TMSF nin yazısı üzerine ihya edilemez bir şekilde terkin edilmiştir.
Davanın devamı sırasında gerçek kişinin ölümü üzerine davaya mirasçıları aleyhine devam edilebildiği gibi, tüzel kişiliği sona eren tüzel kişiler açısından da T.T.K. hükümleri uyarınca ihya yönetimi uygulanarak tüzel kişilik canlandırılmaktadır.
Oysa dosyamızda davalı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş"nin TMSF tarafından ticaret sicilinden yasa gereği ihya edilemez şekilde terkini sonucunda davalı sıfatı ortadan kalkmıştır.
Davacının muhatabı artık davalı şirkete el koyup, idare eden, alacaklarını Yasanın belirlediği şekilllerde tahsil eden, tüzel kişiliğini re"sen diriltilemez /ihya edilemez biçimde sona erdiren TMSF olup, TMSF nin bünyesinde bir birim olan ve tüzel kişiliği bulunmayan Tasfiye Komisyonunun muhatap gösterilmesi/Mahkemece davalı olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Açıklanan bu gerekçe karşısında Mahkemece davaya TMSF aleyhine devam edilip, esas hakkında hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Bakırköy 17. İş Mahkemesinin 29.08.2013 tarihli ve 2013/891 E., 2013/35 K. sayılı kararı ile; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun tasarruf mevduatının ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından kendisine devredilen bankaların yeniden yapılandırılması, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, satışı ve tasfiyesi, üçüncü kişilere devredilmesi ile görevli bir kamu tüzel kişisi olduğu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacı ile kurulduğu, fona devredilen şirketlerin aslında yönetim ve denetimi devredilmiş olup bunun neticesinde TMSF’nin alacağının tahsili için şirket varlıklarını "Ticari ve İktisadi Bütünlük" kapsamına aldığı ve Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik dairesinde varlığını gerçekleştirdiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesinin 08.03.2006 tarihli ve 5472 sayılı Kanun ile eklenen fıkrasında yer alan düzenleme uyarınca tasfiyenin "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Kontrolündeki Şirketlerin Tasfiyesine Dair Yönetmelik" hükümlerine göre yapıldığı, belirtilen yasal düzenlemeler karşısında TMSF’nin 5411 sayılı Kanun’un 134. maddesinde kanuni halef ve müdahil sıfatıyla devam ettireceği davaların açıkça düzenlendiği, tasfiye olunan şirketlerin hakim ortakları ve yöneticileri ile üçüncü şahıslar aleyhine açılan şahsi sorumluluk, iflas ve alacak davalarında kanuni halefiyetinin, ceza davalarında ise kanuni müdahil olacak Fonun kanuni halefiyetinin bulunduğundan söz etmek imkânı bulunmadığı, davalı şirketin ticaret sicilden kaydı silinmekle birlikte tasfiyesine fon kurulu tarafından devam edildiği, yönetim ve denetimi fona devredildiğinden davanın TMSF"ye yönlendirilmesi yasal bir zorunluluk olmakla birlikte ilgili yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde alacağın tasfiye komisyonuna başvurularak kaydettirilmesi ve oluşturulan sıra cetveli çerçevesinde devirden önce oluşan borçların dağıtılması gerektiği gerekçesiyle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134/9. maddesi gereğince tasfiyesine ve sicilden terkinine karar verilen davalı şirket yönünden davalı TMSF"nin yasal halefiyet sıfatı bulunmadığından şirketlerin tasfiyesine dair hükümler çerçevesinde davacı tarafın tasfiye komisyonuna başvurarak alacağını kaydettirmesine, davalı TMSF hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmekle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı şirketin davalı TMSF tarafından ticaret sicilinden terkinine karar verildiği somut olayda, davaya davalı TMSF aleyhine mi devam edileceği yahut tasfiye komisyonuna mı husumetin yönetilmesi gerektiği, burada varılacak sonuca göre davalı TMSF hakkında husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Bilindiği üzere, dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir.
14. Davayı takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu/6100 sayılı Kanun/HMK m. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukuki konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin davayı takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen davayı takip yetkisi olmayabilir.
15. Taraf sıfatı (husumet) ise maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usuli hukuki ilişkinin sujesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usuli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. 6100 sayılı HMK"nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir (HMK m. 51). Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usul işlemlerini yapabilir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, "sıfat" yerine "husumet" terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece resen göz önünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin, ileri sürülme zamanı Kanun ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir defi de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde resen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
16. Tüzel kişiler gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanırlar (Türk Medeni Kanunu/TMK m. 49/1). Tüzel kişinin iradesi organı aracılığıyla açıklanır (TMK m. 50/1). Tüzel kişinin organı aracılığıyla hukuki işlemler yapabilmesi için kanuna uygun biçimde kurulmuş olması yanında hukuki varlığını da sürdürüyor olması gerekir. Varlığı sona eren tüzel kişinin organı bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi hukuki işlemlerin tarafı olarak adına işlemler yapılabileceğinden ve bu kapsamda bir davada taraf ehliyeti bulunduğundan da söz edilemez. Tıpkı ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmadığı gibi tüzel kişiliği sona eren ticaret şirketinin de taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
17. Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca kurulmuş bir şirketin tasfiyesi, faaliyete son verme ve şirketin her türlü hesaplarının kapanması neticesini doğuran bir süreçtir. Şirketin fesih veya infisah edilmesi ile başlayan tasfiye süreci, tasfiye işlemlerinin tamamlanması sonrasında şirketin ticaret sicil kaydının silinmesi ile son bulur. Bu sürecin tamamlanması ile şirketin tüzel kişiliği de ortadan kalkar. Ancak, bir şirketin ticaret sicil kaydından terkin edilmesinden sonraki bir tarihte de borcu ortaya çıkabilir veya şirkete ait bir hakkın varlığı terkinden sonra öğrenilebilir. Bu gibi durumların ortaya çıkması hâlinde, şirketin ihyası davası açılması gerekmektedir. İhya süreci, bir anlamda şirketin geçici olarak canlandırılması anlamına gelmektedir.
18. Somut olayda, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 414906 ticaret sicil numarasında kayıtlı davalı Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134/9. maddesi ve 02.09.2006 tarihli ve 26277 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Kontrolündeki Şirketlerin Tasfiyesine Dair Yönetmelik" hükümleri uyarınca Fon Kurulunun 18.10.2007 tarih ve 517 sayılı kararı ile tasfiyesine ve sicilden terkin olunmasına karar verilmiştir. Karar gereği Fon adına hareket eden tasfiye komisyonu tarafından 22.10.2007 tarihli ve 2007-195/2 sayılı yazı ile İstanbul Ticaret Sicil Memurluğuna ilansız terkin işleminin yapılması hususunun bildirildiği, İstanbul Ticaret Sicili Memurluğunun 01.11.2007 tarihli ve 157018/92985 sayılı yazısı ile de anılan şirketin sicilden terkin edildiği anlaşılmaktadır.
19. Uyuşmazlığın çözümü noktasında 5411 sayılı Bankacılık Kanunu (5411 sayılı Kanun) hükümleri ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Kontrolündeki Şirketlerin Tasfiyesine Dair Yönetmelik ve 01.09.2016 tarihli ve 29818 sayılı (2. mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin ilgili hükümlerine değinmekte fayda bulunmaktadır.
20. 5411 sayılı Kanun’un 134. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, “...Fon Kurulu tarafından tasfiyesine karar verilen şirketlerin iflas ve ihyası istenemez...” hükmü bulunmakta olup, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Kontrolündeki Şirketlerin Tasfiyesine Dair Yönetmelik’in 7. maddesinin dördüncü fıkrasında da, “Kurul tarafından tasfiyesine karar verilen şirketlerin iflas ve ihyası istenemez.” denilmek suretiyle benzer şekilde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
21. Davalı şirketin ihya edilemeyecek şekilde ticaret sicil kaydından terkin edilmesine ve tasfiyesine karar verilmesine göre yargılamanın devamı için husumetin kime yöneltilmesi gerektiği belirlenmelidir.
22. 5411 sayılı Kanun’un 134. maddesinin dokuzuncu fıkrası “…Yapılan ilân neticesinde kayıt altına alınan alacaklar Fon tarafından bu Kanun, 6183 sayılı Kanun ve İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesine uygun olarak düzenlenecek sıra cetveli ile tasfiye kararı verilen şirketin alacaklılarına dağıtılır. Bu madde hükümlerine uygun olarak tasfiye olunan şirketlerin hâkim ortakları ve yöneticileri ile üçüncü şahıslar aleyhine açılan şahsi sorumluluk, iflas ve alacak davaları kanunî halef; ceza davaları kanunî müdahil sıfatıyla Fon tarafından devam ettirilir.” şeklinde düzenlemiştir.
23. Öte yandan, 01.09.2016 tarihli ve 29818 sayılı (2. mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun satış ve tasfiyeye ilişkin yetkileri” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında “19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır. Bu madde kapsamında Fon tarafından atanan veya görevlendirilenler, 5411 sayılı Kanunun 127 nci maddesi hükümlerinden yararlanır. Şirketlerin tasfiye işlemlerini yürütmek üzere Fon Kurulu tarafından görevlendirilen tasfiye komisyonu, adli işlemler veya davalar bakımından taraf ehliyetine sahiptir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerin ya da bunların varlıklarının bu madde kapsamında satışından elde edilecek tutarlar yargılamanın kesin hükümle sonuçlandırılmasına kadar bir hesapta nemalandırılır.” hükmüne yer verilmiştir.
24. Belirtmek gerekir ki, 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 20. maddesinin birinci fıkrasında yer alan hüküm 24.11.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6758 sayılı Kanunun 20. maddesinin birinci fıkrası ile aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
25. 6758 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrasında açık bir şekilde belirtildiği üzere şirketlerin tasfiye işlemlerini yürütmek üzere Fon Kurulu tarafından görevlendirilen tasfiye komisyonu taraf ehliyetine sahiptir. Bu itibarla, somut olayda husumetin tasfiye komisyonuna yöneltilmesi suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir.
26. Hâl böyle olunca, husumetin tasfiye komisyonuna yöneltilmesi gerektiğine dair direnme kararı açıklanan bu ilave gerekçe ile yerindedir.
27. Ne var ki, Özel Dairece yukarıda bahsi geçen bozma nedenine göre diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
28. Diğer taraftan, hakkında dava açılmayan “Meltem Dayanıklı Day. Tük. Mal. Rek. Kırt. Paz. Ltd. Şti.”nin direnme kararının başlık kısmında gösterilmesi mahallinde her zaman düzeltilebilecek bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve işin esasına etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
İlave nedenlerle direnme uygun bulunduğundan davacı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.10.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.