Davacı, 17.12.1993-31.12.1999 tarihleri arasında zorunlu SSK. Sigortalılığı dışında 2925 sayılı Yasa"ya tabi tarım sigortalısı olduğunun ve 01.01.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının 17.12.1993-31.12.1999 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı hizmeti dışında kalan sürenin tamamında 2925 sayılı Yasa"ya tabi tarım sigortalısı olduğunun tesbiti ile 01.01.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece,istemin kabulü ile davacının 17.12.1993-31.12.1999 tarihleri arasındaki toplam 132 günlük 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı hizmeti dışında kalan süredeki 2925 sayılı Yasa"ya tabi tarım sigortalılığının geçerli olduğunun tesbiti ile davacıya 01.01.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine, aylık bağlama tarihinden itibaren biriken her bir aylığın ait olduğu aydan geçerli olmak üzere yasal faizi ile davalı Kurumdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerinin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanunun 8.maddesi hükmüne göre; birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanır. Bu bağlamda 2829 sayılı yasa kapsamında birleştirilecek süreler; anılan yasanın 2. maddesi hükmünde sıralanan kurumlarda (T.C.Emekli Sandığı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20. maddesine göre kurulan emekli sandıklarında) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre kurumlarına emeklilik keseneği veya malullük yaşlılık ölüm sigortaları primi ödenerek geçirilen sürelerdir.
Öte yandan Sosyal Güvenlik Sistemimizde kendilerine Sosyal Güvence sağlanan kişiler; müşterek özelliklerine göre birbirinden farklı statüde kabul edilerek ayrı ayrı Sosyal Güvenlik Yasalarına tabi tutulmuşlardır. Bu yönde; kamu kesiminde daimi kadrolarda çalışanlar T.C. Emekli Sandığı Yasasına, hizmet akdi ile çalışanlar 506 sayılı Yasaya, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar ise 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasına tabi tutularak Sosyal Güvenliğe kavuşturulmuşlardır. Tarım Sektöründe çalışanlardan; kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlar 2926 sayılı Yasa çerçevesinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı; tarımda süreksiz hizmet akdi ile çalışanlar ise, 2925 sayılı Yasa kapsamında Tarım Sigortalısı sayılmışlardır.
Belirtilen Sosyal Güvenlik Sistemleri; kendilerine özgü koşullar ve statüler kabul ederek birbirlerinden kesin sınırlarla ayrılmışlardır. Yine bu Sosyal Güvenlik Yasalarından bir kesiminde güvence altına alınan sosyal riskler ve kapsamları ile yararlanma koşulları bakımından benzerlikler olsa da birbirlerinin aynısı bulunmamaktadırlar. Nitekim kimi yasalarda da farklı sigortalılık esasları kabul edilmesine rağmen farklı Sosyal Güvenlik Yasalarının uygulanması aynı Sosyal Güvenlik Kuruluşuna bırakılmıştır. Bu bağlamda 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalıların sosyal güvenlikleri ile 2925 sayılı Yasa"ya tabi tarım sigortalıların sigorta işlemleri aynı kurumca (=Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığınca) yerine getirilmekte, her iki yasa kapsamında sigortalılıkta hizmet akdine tabi olarak çalışma esas alınmakta ve yine 2925 sayılı Yasa"nın 39. maddesinde, bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde 506 Sayılı Yasanın bazı maddelerine atıf yapılmakta ise de; bu durum; her iki yasaya tabi sigortalıların aralarındaki farklılığın kaldırıldığı anlamını taşımamaktadır. Zira 506 sayılı yasa ile 2925 sayılı Yasa"da farklı sigortalılık esasları kabul edilmiş olup, her iki yasal sistemin aynı olduğundan söz edilemez. Nitekim 2925 sayılı Yasa"nın 38. maddesi hükmünde bu durum açıkça belirlenerek; 2925 sayılı Yasa"ya tabi olarak geçen hizmet süreleri ile 506 sayılı Yasa"ya tabi olarak geçen hizmet sürelerinin 2829 sayılı Yasa hükümlerine göre birleştirileceği yoruma yer bırakmayacak açıklıkta öngörülmüştür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 03.06.1975 tarihinden itibaren kesintili olarak 506 sayılı Yasa’ya tabi 999 gün,1479 sayılı Yasa’ya tabi 20.04.1982-28.04.1982 ve 27.10.1984-16.12.1993 tarihleri arasında 3297 gün hizmetinin bulunduğu,mahkemece 17.12.1993-31.12.1999 tarihleri arasındaki toplam 132 günlük 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı hizmeti dışında 2925 sayılı Yasa’ya tabi hizmetinin geçerli sayıldığı, 506 sayılı Yasa’ya tabi bu hizmetlerden 460 gününün 2925 sayılı Yasa’ya tabi hizmetlerinden sonra 24.06.2000-31.12.2001 tarihleri arasında geçtiği anlaşılmaktadır.Mahkemece yaşlılık aylığının hangi Kurumdan bağlanması gerektiğinin hüküm yerinde gösterilmemesi ve 31.12.2001 günlü yaşlılık aylığı tahsis talep tarihi itibariyle davacı sigortalının 2829 sayılı Yasa"nın 8. maddesi hükmü kapsamında son 7 yıldaki fiili hizmet süresinin 1260 günden fazlasının hangi Kurumda geçtiği belirtilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda 31.12.2001 günlü yaşlılık aylığı tahsis talep tarihi itibariyle davacı sigortalının 2829 sayılı Yasa"nın 8. maddesi hükmü kapsamında son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Kurumca aylık bağlanacağından bu sürenin hangi kurumda geçtiğini tesbit etmek ve sonucuna göre yaşlılık aylığı şartları varsa davacıya hangi Kurum tarafından hangi yasa uyarınca yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.