Davacılar, murisi İ.Ö."ın davalılardan işverene ait işyerinde 1967-1973 yılları arasında çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, Niğde Belediyesi"nde 1967-1973 yıllarında çalıştığı gözüken İ. Ö. adlı kişinin davacıların murisi İ.Ö.olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, murisin 1974 yılında öldüğü, işverence kuruma verilmiş bildirge ve dönem bordrosu bulunmadığı, davanın ölüm tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı işverence murisin çalışmalarının davalı Kuruma bildirilmediği, ancak işverence SGK."na yazılan 21.5.2007 tarihli yazıda işyeri defter kayıtlarında murisin adına rastlandığı, bu nedenle 1.7.1967 tarihinde işe girdiğine ilişkin işe giriş bildirgesi doldurularak ekte gönderildiği, SGK."ca davacılara yazılan 1.6.2007 tarihli yazıda ise İ.Ö."ın adının işyerinin 1967-1973 yıllarına ait bordrolarında yer aldığının ve 760 gün hizmetinin bulunduğu, bordrolarda sigorta sicil numarasının yazılmadığının bildirildiği görülmektedir.
Kamu kuruluşlarında düzenlenen ücret tediye bordrolarında sigorta priminin kesildiği belli ise hak düşürücü süre işlemez. Kesilen bu primlerin Kuruma intikal ettirilmemesi dahi sonuca etkili değildir. Bu durumda 506 sayılı Yasa"nın 79/8. maddesinde öngörülen yönetmelikte tespit edilen belgelerin işveren tarafından düzenlenmediğinden ve hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemez. Giderek, anılan belgelerin gerçeği yansıtmadığı, sahte olduğunda iddia ve ispatta edilmiş değildir. Esasen bu işyerinin resmi Kurum olması nedeniyle bu belgelerin düzenlenmesi yönünden muvazaadan söz edilemeyeceği de açıktır. Ne var ki, sözkonusu belgelerin ve kesilen primlerin, bilgisizlik, kayıtsızlık ve muhasebe hatası sonucu Kuruma intikal ettirilmemiş ve böylece Kurum kayıtlarında gözükmemiş olması da mümkündür. Bundan başka davalı Kurumun, davetlemeye yetkili elemanları eliyle yasa ve tüzük hükümleri gereğince işyeri ve kayıtlar üzerinde belirli zamanlarda yapmakta oldukları denetim aracılığıyla gördükleri yasal noksanlıkları bildirme, işveren idareyi uyarma görevini de yerine getirmedikleri açıktır. Aksinin kabulü ise, Kurumu kendi kusurundan ve işveren idareyi ihmal ve kayıtsızlığından yararlanma olanağını tanımak ve bunun hukuksal sonuçlarını da sigortalıya yüklemek olur ki, buna yasaca ve hukukça olanak yoktur. Sigortalı, ücret tediye bordrosunu imzalarken primlerin kesilmiş olduğunu gördüğü için işverene inanmıştır.
Öte yandan bu tür aidiyet davaları kamu düzeni ile ilgili olduğundan çalışmaların başka bir sigortalıya ait olup olmadığı noktasında titizlikle inceleme yapılması ve toplanan delilerle hiçbir kuşku ve duraksamaya yol açmayacak şekilde hizmetin gerçekte kime ait olduğunun saptanması gerekir.
Yapılacak iş; öncelikle işverenden ücret bordoları ile varsa şahsi sicil dosyası davalı Kurumdan dönem bordrolarını getirtmek, işverenin ücret bordolarında İ.Ö."ın isminin bulunup bulunmadığı, var ise ücretten prim kesilip kesilmediğini tespit etmek, prim kesilmiş ise şahsi dosyada fotoğraf var ise fotoğrafın davacıların murisine ait olup olmadığı konusunda benzerlik incelenmesi, nüfus müdürlüğünden İ.Ö.isimli muristen başka bir kişinin bulunup bulunmadığı, konusunda araştırma yapmak, muris İ.Ö.ın çalışmanın geçtiği tarihlerde varsa askerlik şubesi, tapu, nüfus müdürlüğü, banka gibi Kurumlardan imzasının bulunduğu belge asıllarını getirterek ücret bordroları ve şahsi dosyada bulunan belgelerdeki imzalar ile mukayese yaptırılarak bu imzaların murise aidiyetini tespit etmek, dönem bordrolarında yer alan müdür, şef, ustabaşı, çalışma arkadaşları gibi kişileri tanık olarak dinlemek tüm deliller bir arada değerlendirilerek bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 23.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.