Davacı, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının ve prim borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, tarih belirtmeden zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının ve prim borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece isteğin kısmen kabulü ile, davacının vergi kaydının bulunduğu 21.01.1991-31.05.1995 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi çakışan hizmetleri dışlanarak 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı olduğunun, bunun dışındaki sürelerde Bağ-kur sigortalısı olmadığının ve prim borcu bulunmadığının tespitine karar verilmiş ise de, bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile varılmıştır..
Uyuşmazlık bir kimsenin Sosyal Güvenlik Kurumunda önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığı döneminde başka bir Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi çalışmaya başlaması halinde yani “çatışan sigortalılık durumunda” hangi kurumdaki çalışmanın esas alınacağı noktasında toplanmaktadır. Bu sorun gerek 506 sayılı Yasa, gerekse 1479 sayılı Yasada birbirine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi sigortalı olması yasaklanıp sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlilik tanınarak çözüme ulaştırılmaya çalışılmıştır. Gerçekten 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi I a)bendi gereğince vergi kaydı bulunan, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu Bağ-kur sigortalısı olacağını belirtirken, 506 sayılı Yasanın 3. maddesi k) bendinde bağımsız çalışanların artık zorunlu SSK’ lı olamayacağı yolunda düzenleme getirilmiştir. Yargıtay HGK’nun 3.10.2001 tarih ve 2001/21-627 Esas 2001/659 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.
Ancak 1479 sayılı Yasa’nın 22.02.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13. maddesi ile değişik 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19. maddesi hükmüne göre, 1479 ve 2926 sayılı Yasa’ya göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurum’ca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur.
Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Anılan maddede, bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 103. maddesinin 1. fıkrasının (6), (8) ve (10) numaralı bentleri hariç, diğer hükümleri ile aynı yasanın 104.maddesi hükümlerinin uygulanacağı da hükme bağlanmıştır. Ayrıca, 1479 sayılı Yasa’nın 5458 sayılı Yasa’nın 14. maddesi ile eklenen ve 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 26. maddesinde ise, bu yasa ve 2926 sayılı Yasa’ya göre kayıt ve tescili yapıldığı halde 31.03.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar ve hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında Ek 19. madde hükmünün uygulanacağı bildirilmiştir.
Dosya içindeki kayıt ve belgelerden davacının 16.07.1975-19.03.1976; 01.05.1982-1982 yılının 2.dönemi; 01.01.1983-07.07.1991; 12.05.1992-10.10.1994 ve 01.04.2002-30.01.2005 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalı olarak çalıştığı;davalı Bağ-kur’un cevap dilekçesinde davacının U.Y.U.Çarşı Kimyevi Maddeler Ticaret Şirketi’ne ortaklığından dolayı 20.09.1976 tarihinde 241 825 987 Bağ-no’su ile tescil edildiği ve 24.08.2006 tarihi itibariyle 29 yıl, 11 ay, 11 gün sigortalılık süresi ve 28.668,87 YTL prim borcunun bulunduğu bildirilmiş ise de, yargılama sırasında yapılan araştırmada davacının sadece 01.01.1983-31.12.1986; 01.01.1987-31.03.1995 tarihleri arasında “parfüm ve kozmetik ürünleri toptan satışı” işinden dolayı vergi kaydının bulunduğu, bunun dışında oda kaydı veya esnaf sicil kaydının bulunmadığı; davacının Bağ-kur nezdinde sicil dosyasının bulunmadığı, düzenlenen iz dosyasında ise Bağ-kur’a tescilini gerektirecek şirket ortaklığına dair kayıtlarının ve Bağ-kur’a tesciline dair kaydın bulunamadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, ilgili Ticaret Sicil Memurluğu’ndan Bağ-Kur’un cevap dilekçesinde davacının ortağı olduğu belirtilen U.Y. U. Çarşı Kimyevi Maddeler Ticaret Şirketi’nin kuruluşundan bu yana ortaklarını da içeren tüm kayıtlarının celbedilmesi, davacının şirket ortaklığına dayanan Bağ-kur tescilinin hangi tarihte ve hangi tarih itibariyle yapıldığının açıklığa kavuşturulması açısından davacıya verilen ... Bağ-numarasının hangi yıla ait seri numarasından verildiğinin, prim ödemeleri bulunup bulunmadığının Bağ-kur’dan sorulması, böylece davacının Bağ-kur sigortalılık süresi ve önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığı tam olarak saptandıktan sonra, 1479 sayılı Yasa’nın 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13.maddesi ile değişik 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19.maddesinde bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığının durdurulması gerektiğine dair madde hükmü de dikkate alınarak bir karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik araştırma ve inceleme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.