Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 1.7.1992-15.8.1998 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde 1.7.1992-15.8.1998 tarihleri arasında ve 2003 yılı içinde de geçen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kısmen kabulü ile, davacının davalıya ait işyerinde 1.7.1992-15.8.1998 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitine, 2003 yılı ile ilgili talebinin reddine karar verilmiş ise de; varılan bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden L.A."a ait İncirli Un Ekmek Sanayii işyerinden davacının 1.7.1992-15.8.1998 tarihleri arasında çalıştığına dair hizmet belgesi düzenlendiği, davacının sigorta dosyasının getirtilmediği, işyerinin 15.10.1999 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı anlaşılmaktadır. Somut olayda uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıkların davalı işverenin kayıtlı çalışanı olup-olmadıkları belli olmadığı gibi, kayıtlı komşu işyeri çalışanı da olmamaları nedeniyle, tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez
Yapılacak iş; davalı Kurumdan davacının sigorta sicil dosyasını ve dönem bordroları ile işverenden davacıya ait şahsi dosya varsa işverence düzenlenmiş ücret bordrolarını getirterek, öncelikle davacının tespiti istenen dönemde başka bir işyerinde çalışıp çalışmadığını, dinlenen tanıkların bordro tanığı olup olmadıklarını tespit etmek, bordrolu olmadıklarının anlaşılması halinde varsa ihtilaf konusu dönemde çalışmış kayıtlı başkaca çalışanları belirlemek, bulunmadığı taktirde yine zabıta marifetiyle tespit edilecek, işyerine o tarihte komşu olan, diğer işverenler ile bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının bu kayıtları celbedilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.