Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.03.1985 - 20.02.2003 tarihleri arasında çalıştığının ve iş kazasına maruz kaldığının tesbitiyle, maluliyet aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi davalı işverenler vekilincede duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi
Dava, davacının davalı işverenlere ait işyerinde 1.3.1985-20.2.2003 tarihleri arasında geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmaları ile aynı işyerinde 1996 yılında iş kazası geçirmiş olduğunun tespiti ve iş kazası sigorta kolundan sürekli işgöremezlik gelir bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kısmen kabulü ile, davacının 10.11.1986-20.2.2002 tarihleri arasında ( 23.10.1997-5.12.1997 arasındaki bildirilen 8 gün dışında) davalı işverenlere ait işyerinde sürekli çalıştığının tespiti ile, sol gözündeki arızanın iş kazasından kaynaklandığının ve iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiş ise de; varılan bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı işverenlerden N. S.’ya ait (14236) sigorta sicil nolu işyerinden davacının 23.10.1997 tarihinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesinin verildiği, aynı işyerinden 23.10.1997-5.12.1997 tarihleri arasında 8 gün çalışmasının kuruma bildirildiği, davalı işverenlerden N.S.ya ait (...) sigorta sicil nolu işyerinin 10.11.1986 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, davalılar N.S.ile Ş. S.nın ortak olarak (...) sigorta sicil nolu A.S. Metal İnşaat Nakliyat Limited şirketini kurdukları bu işyerinin ise 9.1.1998 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, işyeri şahsi dosyasının celbedilmediği, davacı sigorta sicil dosyasının kesinleşen işçilik alacakları dosyası içinde bulunduğu, davacının davalı işverenlerin yanında 10.11.1986-20.2.2002 tarihleri arasında çalıştığına dair işçilik alacakları davasının kabulle sonuçlanıp kesinleştiği, davacı ile davalı işverenler arasında iş kazasından kaynaklanan tazminat davasının derdest olduğu, davacının iş kazasıyla ilgili davalı işyerinden düzenlenmiş vizite kağıdının bulunmadığı, davacının maluliyeti ile ilgili Çukurova Üniversitesi hastanesi ve Devlet hastanesi raporlarında gözündeki arızasının iş kazasından kaynaklı olup olmadığının açıkça belirtilmeyip maluliyet oranlarının gösterildiği, davalı Kurumca davacıya iş kazası nedeniyle gelir bağlanmadığının bildirildiği, müfettiş raporuyla davacının iş kazası ve sigortasız çalışmayla ilgili iddiaları için yargı yoluna başvurması gerektiğinin davacıya bildirildiği anlaşılmaktadır.
Gerçekten, davacının davalı işyerindeki çalışmaları 23.10.1997 tarihli imzasını taşıyan işe giriş bildirgesi ile Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak primleri ödenmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; davacının fiili çalışmasının varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar 1992-1997 yılları arasında davacı ile birlikte bu işyerinde çalışan, kayıtlara geçmiş kişilerden ise de; tanık A.A.’ın davalı işyerinde 1998 yılında işe girdiğinde davacının çalışmakta olduğu ve 2002 yılında ayrıldığında davacının çalışmaya devam ettiğini belirtmesi ve tanık Murat Çokbekler’in de 1993-2003 yılları arasında devamlı çalıştığı ve işe girdiğinde davacının çalışmakta olduğunu, ara ara başka yerlerde çalıştığını belirtmesi karşısında bu tanıkların tespit davası yönünden beyanlarının tek başına hükme esas alınacak nitelikte olmadığı, yine tespiti istenen dönemde aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden de başkaca tanık dinlenmediği görülmektedir.
Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; Kurumdan davalı işyerinin sicil dosyasının, dönem bordrolarının ve varsa imzalı ücret bordrolarının getirtilerek, ihtilaf konusu dönemde davacı ile aynı işyerinde çalışan varsa başka kayıtlı tanıkların yoksa zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine komşu olan diğer işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtları getirtilerek, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de; Sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 506 sayılı Yasa"nın 19. maddesinde geçici iş göremezlik hali sonunda Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalarına göre iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün en az %10 azalmış bulunduğu Kurumca tesbit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı, 31. maddesinde Kurumun, sigortalıya bağlanacak gelirleri yapılan inceleme ve soruşturmalar sonunda ve gerekli belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde tesbit ederek ilgililere yazı ile bildireceği, ilgililerin bağlanan geliri bildiren yazıyı aldıktan sonra bir yıl içinde yetkili mahkemeye başvurarak Kurum kararına itirazda bulunabilecekleri, itirazın reddi hakkındaki mahkeme kararının kesinleşmesiyle Kurum kararının kesinleşmiş olacağı, 109. maddesinde de sigortalıların iş görmezlik hallerinin tesbitinde, Kurum Sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlar da belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karar bağlanacağı bildirilmiştir.
İş kazasının tespiti davasında aynı anda sürekli işgöremezlik oranının tespit edilemeyeceği, olayın iş kazası olduğunun kesinleşmesinden sonra Kurumca iş göremezlik oranının tespit edilerek iş göremezlik geliri bağlanacağı, bu işleme karşı ancak iş mahkemelerinde dava açılabileceği belli olmakla, mahkemece iş kazasının tespiti ile birlikte aynı zamanda SGK’ca sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasının tespitine karar verilmesi de hatalı olmuştur.
O halde, davalı SGK ve işveren vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre iş kazasının tespitine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 21.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.