11. Hukuk Dairesi 2015/9150 E. , 2016/8220 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14/04/2015 tarih ve 2014/884-2015/175 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada hesabı bulunduğunu ve hesabından belirli aralıklarla rıza ve onayı olmadan kesintiler yapıldığını kaldı ki, talebi olmadığı halde davalı tarafından müvekkiline kredi tahsis edildiğini, bunun da yanında haksız, yasal dayanağı bulunmayan kesintiler yapıldığını ileri sürerek, 2.616,50 TL"nin kesinti tarihlerinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasındaki genel kredi ve teminat sözleşmesi kapsamında kredi açıldığını, ayrıca daha önce ticari müşteri sözleşmesinin de davacı tarafından imzalandığını, anılan sözleşmeler uyarınca davacının banka tarafından verilen hizmet, komisyon ve masraflar bedellerini ödenmesi gerektiğini, müvekkili işleminin sözleşme ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bankaların reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırlarını serbestçe belirlemesinin mümkün olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesinde banka tarafından belirlenecek komisyonun yanı sıra alınacak masrafların da ödeneceğinin düzenlendiği, bankanın masraf talep edebilmesi için fiilen söz konusu masrafı yapmış olduğunu kanıtlaması gerektiği, belgelemek suretiyle masrafları talep edebileceği, bankaca bütün müşteriler için aynı tip matbu nitelikte sözleşmeler hazırlandığı, alınacak faiz komisyon ve masrafların davacı ile müzakere edildiğini ispatlar nitelikte olmadığı, müzakere olmadığından komisyon niteliğinde olan kredi tahsis ücretinin kredinin ilk tahsis edilmesi aşamasında ve bir defaya mahsus olarak alınabileceği, her ödeme için tahsis ücreti talep edilemeyeceği, somut olayda kredinin ilk tahsisinde komisyon ücreti alındığı ve sonradan da bu ücretin alınmaya devam edildiği, kredi tahsis ücretiyle buna bağlı tahakkuk ettirilen BSMV toplamı olan 1.942,50 TL"nin ve KOBİ paket ücreti ve üye iş yeri hizmet bedeli adı altında alınan toplam 366,50 TL"nin sözleşmenin müzakere edilmemiş olması nedeniyle genel giderler kapsamında sayılamayacağı, özel bir hizmet karşılığı olduğunu ispat eden belge bulunmaması ve davalı bankaca genel giderler dışında davacı adına ayrıca bir harcama yapıldığının belgelenmemiş olması nedeniyle davacı yana iadesi gerektiği, davacının diğer iadesini talep ettiği kesintilerin ise, davalı banka tarafından haklı olarak alındığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 2.309,00 TL"nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, taraflar arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesi nedeniyle kredi tahsis ücreti, kobi paket ücreti, üye işyeri hizmet bedeli vb. ad altında yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece masraf alınmasına ilişkin sözleşme maddelerinin müzakere edilmemiş olması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, TBK"nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce imzalanmış sözleşmeler yönünden, sözleşmede yer alan hükümlerin, TBK 20 vd. uyarınca genel işlem koşulu mahiyetinde olduğu ve müzakere edilmemiş olmakla müşterileri bağlamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, davalı banka ile diğer bankaların uygulamasına göre bu tür işlemlere kredi grupları bakımından uygulanan kredi kullandırım ücreti vb. ad altında kesilen masraf miktar ya da oranları sorularak, sözleşmedeki bu boşluğun dürüstlük kuralı ve hakkaniyet esaslarına göre doldurularak, davalı tarafından masraf ve komisyon adı altında kesinti yapılmasının bankacılık teammüllerine uygun olup olmadığı veya kesinti yapılması uygun ise, bu durumda ne miktarda veya oranda olması gerektiği, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamış ve hükmün bu sebeple bozulmasını gerektirmiştir.
2- Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için Kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle özdeş ifadeler içermemesi tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır. Mamafih, tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir.
Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır..
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığını hangi tarafın ispat etmesi gerektiğine ilişkin TBK da açık bir düzenleme olmamakla birlikte, 6502 sayılı TK 5/3 maddesinden yola çıkılarak, önceden ve çok sayıda kullanmak amacıyla hazırlanmış belirli bölümleri boş olan ve sonradan doldurulan sözleşme hükümlerinin kural olarak müzakere edilmemiş olduğu, aksinin sözleşmeyi hazırlayan tarafça ispat edilmesi gerektiği kabul edilmeli, gerektiğinde bu konuda ticari ve e posta yazışmaları, fakslar, sözleşme taslaklı vs. ispat vasıtalarından yararlanılmalıdır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir.
Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir. Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez. Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, genel işlem koşulu denetimine gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır.
Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem koşulu taşıyorsa, yani şaşırtıcı hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır.
Yürürlük denetimi kapsamında, genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Böyle bir durumda, sözleşmeyi düzenleyen taraf, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hükümler olmasaydı, o sözleşmeyi yapmayacak olduğunu söyleyerek, sözleşmenin geçersiz olduğu ileri süremez.
Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir.
Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı” na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu Kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir.
İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, Kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir.
Genel işlem koşulu nedeniyle yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılan sözleşme hükmünün, sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hakim tarafından öncelikle yedek hukuk, bu yoksa MK m. 1 uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hakimin hukuk yaratması yöntemiyle doldurulması gerekir.
Yukarıda, TBK"nın 20-25. maddelerinde genel işlem koşulu denetimine ilişkin ilkelere yer verilmiş olup, mahkemece, Sözleşmenin 01/07/2012 tarihinden sonra imzalanmış olması halinde 6098 sayılı TBK"nın m. 20 vd. daki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına bir engel olmamakla birlikte, Sözleşmenin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve Sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış sayılması ve ortaya çıkan boşluğun da doldurularak, varsa davacıdan kesilen fazla masrafların iadesine karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak yazılı gerekçeyle hüküm tesisi de doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) no"lu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.