14. Hukuk Dairesi 2015/922 E. , 2015/1903 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.02.2011 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21.05.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin 310 ada 19 parsel sayılı taşınmazda rızai taksim sonucu bölünen kısmı sera işleterek kullandığını, davalının ise ..."dan kiraladığı 309 ada 6 parsel sayılı taşınmazda iş makinası ile düzleştirme çalışması yaparak prefabrik yapı yaptığını, davalının düzleştirme çalışmasından sonra oluşan toprak kayması sonucunda sera ve yetiştirdiği ürünlerin zarara uğradığını, bu zararı ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/163 değişik iş sayılı dosyası ile tespit ettirdiğini belirterek oluşan zararın tazminini ve istinat duvarı yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının serasında meydana gelen zararın müvekkilinin yaptığı harfiyat sonucu değil taşınmazın kuzeydeki komşusunun yaptığı harfiyat çalışması sonucu meydana geldiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 6.355,00 TL maddi tazminatın tespit tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafndan 309 ada 6 parsel sayılı taşınmazın güneydoğu köşesinden batıya doğru güney sınırına istinat duvarı yapılmasına karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683"teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir. Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, zarar henüz doğmadığı halde, zararın doğacağı muhakkak ve pek muhtemel ise veya beklenen taşkın kullanma ile ileride telafisi mümkün olmayacak zarar meydana gelecekse, davalının alacağı önlemlerle zararı önleme ihtimali yoksa, zarar verme tehlikesi taşıyan eylem ve işlemler hakkında davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Davaya konu olayda davacı, davalının taşınmaz maliklerinden kiralayarak kullandığı taşınmaz üzerinde yapmakta olduğu hafriyat nedeniyle taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
TMK’nın 738. maddesiyle, 737. maddeye benzer daha özel bir düzenleme getirilmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre "Malik, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Komşuluk hukuku kurallarına aykırı yapılar hakkında taşkın yapılara ilişkin hükümler uygulanır.”
Bir kimsenin kendi taşınmazında yaptığı hafriyat veya inşaat nedeniyle komşusunun taşınmazına bir zarar vermiş veya onu zarara maruz bırakmışsa, bu zararın hoşgörü sınırlarını aşıp aşmadığını aramaya gerek yoktur. Küçük bir zarar doğmuş olsa dahi gerekli önlemlerin alınmasına karar verilmelidir. Bu özellik TMK"nın 737. maddesi ile 738. maddesi arasındaki önemli farklardan biridir. Öteki önemli fark ise genellikle TMK"nın 737. maddesine göre zarar meydana geldikten sonra dava açılır. Bu madde uyarınca zarar tehlikesi nedeniyle çok istisnai durumlarda dava açılırken TMK"nın 738. maddesine dayanılarak açılan davaların çoğunluğu zarar tehlikesinin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Aksi halde telafisi mümkün olmayan zararların doğmasına sebebiyet verilmiş olur. Mahkemece böyle durumlarda men ve yasaklama yönünde hüküm kurulabilir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davalı, 309 ada 6 parsel sayılı taşınmazın elbirliği halinde maliklerinden biri olan ..."dan kiraladığını savunmuştur. Bilirkişiler 309 ada 6 parsel sayılı taşınmazda teraslama yapıldığını ancak herhangi bir toprak koruma önlemi alınmadığından bu durumun toprak kaymalarını kaçınılmaz hale getirdiğini belirterek 309 ada 6 parsel sayılı taşınmazın belirlenen sınırına istinat duvarı yapılması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu durumda davalının kullandığı 309 ada 6 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin de davada yer alması gerekir.
Mahkemece, 309 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliklerinin de dava da yer alması sağlanıp savunma ve delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.