4. Hukuk Dairesi 2012/1708 E. , 2013/925 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 18/04/2008 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/07/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarının ihlaline dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, ... kendisinden sonraki yöneticisi olan davalının, herhangi bir delil ve emare olmaksızın kasıtlı olarak hakkında şikayette bulunduğunu beyanla maddi ve manevi zararlarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, her ne kadar davalının şikayeti üzerine davacı hakkında ceza davası açılmış ve bilirkişi raporunda davacının yöneticilik yaptığı dönemde yapılan bazı işlemlerin usulsüz olduğu bildirilmiş ise de, davacının kasten usulsüzlük yaptığına ilişkin delil bulunmadığı ve davalının maddi gerçeğin ortaya çıkmasından ziyade davacının cezalandırılmasını amaçladığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, ...adına davalı tarafından, son kat malikleri toplantısında ibra edilmeyen yönetici olan davalı hakkındaki şikayeti üzerine başlatılan ceza soruşturması ve eldeki dava kapsamında düzenlenen bilirkişi raporlarında, davacının yöneticilik yaptığı dönemde gelir-giderlerin yasal defterlere kaydedilmemesi, işletme projesinin tanzim edilmemesi, genel kurul toplantılarının yapılmaması gibi usule aykırı bazı işlemlerin tespit edildiği, davacı hakkında açılan kamu davası sonucunda ise, bir takım usule aykırı işlemler mevcut olmakla birlikte sanığın suç kastının bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, davalının davacı hakkında şikayetçi olmasında zayıf da olsa somut bir takım emareler bulunduğu anlaşılmakla şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı gerekçesi ile istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.