Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 15.5.1995-17.7.1995 tarihleri arasında geçen sigortalı çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir. Hükmün davacı ile davalılardan kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektiği nedenlere göre davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava, davacının 15.5.1995-17.7.1995 tarihleri arasında 62 gün, 1997 yılında 360 gün çalıştığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece istemin hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalıya ait işyerinden 17.7.1995 tarihli giriş bildirgesi ile toplam 93 gün, 10.7.1998 tarihli bildirge ile 1998 yılında 172 gün, 1999 yılında 360 gün, 2000 yılında 352 gün, 2001 yılında 229 gün, 2.4.2002 tarihli bildirge ile ancak başka bir işyeri sigorta no.su ile 193 gün, 15.10.2002 tarihli bildirge ile 77 gün çalışmasının bildirildiği, yine davacının başka işverenlere ait işyerlerinden 15.12.1995 tarihli bildirge ile 1995 yılında 10 gün, 1996 yılında 57 gün, 2001 yılında 27 gün, 2003 yılında 142 gün çalışmalarının bildirildiği anlaşılmaktadır. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi olup yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tesbit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurum’ca dikkate alınacağı belirtilmiştir. Yerleşik Yargıtay görüşü, birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmesi halinde çıkış yok ise ilk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğramayacağı, çıkış varsa hak düşürücü sürenin her kesim çalışma için ayrı ayrı hesaplanacağı çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağıdır. Somut olayda davacı 1.1.1997-31.12.1997 tarihleri arasındaki 360 günlük çalışmanın tespitini istediğinden bu dönemden sonra ara verilerek çalışma 10.7.1998 tarihinde başladığından yani kesintili olduğundan mahkemece 1997 yılına yönelik istemin hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru isede davacının 15.5.1995-17.7.1995 tarihleri arasındaki döneme ilişkin istemi yönünden 17.7.1995 tarihli giriş bildirgesinin verilmiş ve 93 günlük çakışmanın bildirilmiş olması, 15.5.1995-17.7.1995 tarihleri arasında başka bir işyerinden çalışmasının bildirilmemiş olmasına göre bu tarihler arasında çalışmanın kesintisiz geçtiği anlaşıldığından hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği açıktır. Mahkemece 15.5.1995-17.7.1995 tarihleri arasındaki dönem yönünden işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken bu dönemin hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesi ile reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönü amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.