14. Hukuk Dairesi 2014/10900 E. , 2015/1895 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.05.2013 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin kaldırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, vesayet altında bulunan ..."ın torununun ortak olduğu şirket için kısıtlının maliki olduğu 4465 ada 22 parsel sayılı taşınmaz üzerine 26.06.2011 tarihinde davalı .... lehine ipotek tesis edildiğini, ipotek konulan taşınmazın maliki olan ..."ın .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/776 Esas ve 2002/1363 Karar sayılı ilamı ile kısıtlandığını belirterek hukuki işlem ehliyetinin olmaması nedeniyle ipoteğin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, ipotek tesis işleminin tapu memuru huzurunda resmi şekilde yapıldığını, herhangi bir ehliyetsizlik durumundan şüphelenilmediği ve ..."ın yaptığı işlemin ve attığı imzanın farkında olduğunu, vasinin kısıtlılık durumunu tapuya bildirmeyip kötüniyetli davrandığını, davanın borçtan kurtulma amaçlı açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağı, tam ehliyetsizin normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı, ipotek işleminin tapu memurunun önünde yapıldığına göre davacının normal bir insanla eşdeğer hareket ettiği, ayrıca TMK"nın 452/2. maddesi gereğince vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı, BK"nın 54. maddesindeki hakkaniyet ilkesi gereğince de kısıtlının sorumlu tutulabileceği ve yine BK"nın 61 ila 66. maddelerinde düzenlenen sebepsiz iktisap hükümlerine göre hacir altındaki kişinin kendi malvarlığında meydana gelen zenginleşmeden sorumlu olacağı ve bu durumda kısıtlı davacının zararını sebepsiz zenginleşen kimseden isteyebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, ehliyetsizlik iddiasına dayalı ipoteğin terkini isteğine ilişkindir.
Bir taşınmazın ipotek ile yükümlü hale getirilebilmesi için resmi senet düzenlenmesi ve tapu siciline tescili zorunludur. Tapu müdürlüğü huzurunda düzenlenen resmi senet aynı zamanda tescil talebini de içerir. Türk Medeni Kanununun 1013. maddesine göre tescil talebi taşınmaz malikinin yazılı başvurusu ile yapılır. Tescil talebi tek taraflı bir tasarruf işlemi olduğundan tasarruf yetkisinin bulunması zorunludur. Kural olarak da tasarruf yetkisi o hakkın sahibine aittir ve hakkın bir unsuru olup, hakka doğrudan doğruya etki etme kudret ve ehliyetidir. Tasarruf yetkisi her ne kadar hak sahibine ait ise de kanunen yetkili kılınan kişiler aracılığı ile de kullanılabilir. Buradaki temsil iradi temsil olabileceği gibi veli ve vasi aracılığı ile kullanan kanuni temsil de olabilir. İradi temsilin söz konusu olduğu hallerde Noterlik Kanununa göre düzenlenmiş ve talep konusu işleri yapmaya yetkili olduğunu içerir vekaletname ibrazı gereklidir (TST m. 13/3). Vekil bu durumda vekaletnamenin kapsamı doğrultusunda tasarruf yetkisini kullanabilir (BK m. 388/3).
Somut olayda da ipotek tesis edilen kayıt malikinin vesayet altında olduğu, vesayet altındaki kişinin hukuki işlem yapma ehliyetinin olmadığı bu nedenle tesis edilen ipoteğin geçersiz olduğu ileri sürülmektedir. Türk Medeni Kanununun 405 ve devamı maddelerinde vesayet kurumu düzenlenmiştir. Dosya içerisindeki belgelerden taşınmaz malikinin demans (akıl zayıflığı) rahatsızlığı nedeniyle .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.09.2002 tarihli 2002/776 Esas, 2002/1363 sayılı kararı ile vesayet altına alındığı anlaşılmaktadır. Vesayetin varlığı halinde Türk Medeni Kanununun 448. maddesi uyarınca vasi, vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil eder. Yine Kanunun 462. maddesinde taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması vesayet makamının iznine bağlıdır.
Davacının 19.09.2002 tarihinde demans denilen akıl zayıflığı nedeniyle vesayet altına alındığı ve iptali istenen ipoteğin ise 28.06.2011 tarihinde tesis edildiği, ipotek tesis tarihinde hak sahibinin kısıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle vesayet altındaki davacı bakımından vasinin vesayet makamından izin almak suretiyle ipotek aktinin tesis edilmesi gerekirken vesayet altındaki kısıtlının şahsen yer aldığı ipotek işlemi geçersizdir. Tescil talebinde bulunulurken tasarruf ehliyeti (fiil ehliyeti) ve tasarruf yetkisi birlikte bulunmak zorundadır. Fiil ehliyeti, yapılan hukuki işlemin sonuç doğurabilmesi için bizzat kişinin kendisinde bulunması gereken şartları (ayırtım gücü, erginlik, kısıtlı olmamak) ifade eder. Tasarruf ehliyeti de kişinin genel olarak geçerli bir tasarruf işlemi yapabilmesi için gerekli fiil ehliyetine ilişkin şartlara sahip olmasını belirtir. Fiil ehliyeti, bütün hukuki işlemlerin geçerliliği için gerekli bir unsur olup hukuki işlemin gerçekleşmesi için irade beyanında bulunulan anda mevcut olmalıdır. Fiil ehliyetinin bulunmadığı durumlarda işlem, fiil ehliyetinden yoksunluk nedeniyle geçersiz sayıldığından işlemi yapanın sonradan fiil ehliyetini kazanması ya da yasal temsilcisinin onayı ile geçerli hale gelmez. Bu nedenle de ehliyetsiz kişi ile işlem yapanın iyiniyetli olması da ehliyetsizliği gideremeyecektir. Bu kuralın tek istisnası Türk Medeni Kanununun 410. maddesindeki kısıtlama kararının ilanından önce iyiniyetli üçüncü kişileri etkilemeyeceğine dair düzenleme olup burada da tam ehliyetsizler için iyiniyetin hiçbir şekilde korunamayacağı da ayrıca hüküm altına alınmıştır.
Tüm bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi taşınmaz maliki 2002 yılında kısıtlanmış olup fiil ehliyetinden yoksundur. Bu durumda kısıtlının dava konusu taşınmaz üzerinde ipotek tesisine ilişkin işlemi ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olup davanın kabulü ile dava konusu ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.