3. Hukuk Dairesi 2014/2082 E. , 2014/10459 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MALATYA 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2013
NUMARASI : 2010/1491-2013/1405
Taraflar arasında görülen istirdat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde;davacı ve davalının kardeş olduklarını, 2008 yılında babalarından kalan taşınmazın devri sırasında davacının parası olmadığı için davalıdan 500 TL borç para alındığını, bu konuda senet düzenlendiğini ve davacının davalıya imzalı boş senet verdiğini, ancak davalının imzalı boş senedi 5.000 TL olarak düzenleyerek, davacı hakkında icra takibi başlattığını,davalı hakkında açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan yapılan yargılama neticesinde, davalının cezalandırıldığını, ceza dosyası ile davacının davalıya 500 TL borcu olduğunun tespit edildiğini, bu suretle davacıdan 4.500 TL fazladan para tahsil edilmeye çalışıldığını ve davacının maaşından icra dosyasıyla 2.600 TL para tahsil edildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacının davalıya 500 TL borçlu olduğunun tespiti ile 2.400 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı cevabında; yakın akrabalar arasında yapılan sözleşmelerde senet düzenlenmesi halinde, tanık dinlenmesinin mümkün olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulü ile davalıya yersiz ödenen 2100 TL"nin davalıdan tahsiline, bilirkişi Hüseyin Şahinoğlunun 20/05/2013 tarihli raporunda belirtilen ve Malatya 2. İcra Müdürlüğünün 2008/4905 sayılı dosyasında bekletilen 853 TL"nin davacıya iadesine, karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenmiş bulunan senetten dolayı davacının sorumlu olduğu miktarın tespiti noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda davacı, davalıya imzalı boş senet verdiğini, ancak senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia etmektedir.
Medeni Kanun madde 6 gereğince; ”Kural olarak herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Açığa atılan imzanın sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu iddia eden, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bu iddia senede karşı bir iddia olduğundan dolayı (taraflar kardeş olsa dahi)ancak yazılı belge ile ispat edilebilecektir. Davacı taraf imzalı boş senedi davalıya vermek suretiyle, ona bu senedin üzerine tanzim etme yetkisini de tanımaktadır. Bunun aksinin davacı tarafından,1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288, 289, 290. maddeleri ve 6100 sayılı HMK 200.maddesi gereğince, kesin delillerle ispatı gerekmektedir.
Her ne kadar mahkemece, davalı hakkında bedelsiz kalan senedi kullanma suçundan açılan dava neticesinde mahkumiyetine karar verildiğinden ve bu kararın kesinleştiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davalı hakkında ceza mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, maddi olguyu gösterebilecek ve belirleyecek nitelikte kesin hüküm değildir.
Hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar, ancak hükmün hukuken varlık kazanması halinde olağan veya olağanüstü yasa yolları denetimine konu olabileceğinden, henüz hukuken varlık kazanmayan bir hükmün ne olağan ne de olağanüstü yasa yolu denetimine konu olması mümkün değildir. Bu itibarla, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği ahvalde hükmün içeriğine dahil bulunan hukuka aykırılıkların, yasa yararına bozma yasayoluyla denetlenmesi olanağı bulunmamaktadır. Yasa koyucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği mahkumiyet hükmünün olağan yasa yolu olan temyizen incelenmesini dahi yasaklamışken, henüz doğmamış bu hükümdeki hukuka aykırılıkların, olağan denetim süreci sonlanmadan, olağanüstü yasa yararına bozma yasa yoluyla denetlenebileceğini kabul etmek, yasa yollarında hakim olan temel ilkelere de açıkça aykırıdır.
Aksi kabul, temyiz ve yasa yararına bozma yasa yolunun gerek başvuru koşulları, gerekse sonuçlarındaki farklılıklar ile olağanüstü bir yasa yolu olan yasa yararına bozma kurumunun kuruluş amacı nazara alındığında ileride telafisi mümkün olmayan sorunlara da yol açabilecektir. (CGK. 01.06.2010 gün ve 8-102 E.-2010/135 K.)
Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gereğince yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.