Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde 01.06.2001-13.01.2005 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili ile E.Ç.vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı işverenlere ait işyerinde 1.6.2001-13.1.2005 tarihleri arasında kesintisiz geçen ve kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kabulü ile davacının davalı işverenlerden Ü.Ç.’e ait işyerinde 13.6.2001-6.1.2004 tarihleri arasında 924 gün çalıştığı ve Kuruma bildirilmediği, E. Ç.’e ait işyerinde ise 7.1.2004-13.1.2005 tarihleri arasında 366 gün çalıştığı ve Kuruma bildirilmediğinin tespitine karar verilmiş ise de; varılan bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının davalı işyerinden davalı Kuruma çalışmasının bildirilmediği, işe giriş bildirgesinin verilmediği, 01.01.2004-13.01.2005 tarihleri arasında işverence davalı Kuruma dönem bordrosu verilmediği, 2002 yılı 5. ve 9., 2003 yılında 1., 5. ve 9., 2004 yılı 1. ayında dönem bordrolarının verildiği, bu bordrolarda işyerini sonradan devir alan E.Ç.in çalışmalarının bildirildiği, dönem bordrolarında davacı isminin geçmediği, işyerinin 8.1.2002 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıkların davacıyla birlikte bu işyerinde çalışan, kayıtlara geçmiş kişilerden veya kayıtlı komşu işyeri çalışanlarından olmadıklarından tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; davalı işverenden varsa ücret ödeme bordrolarını getirtmek, öncelikle dinlenen tanıkların ücret bordrolu olup olmadıklarını tespit etmek, bordrolu olmadıklarının anlaşılması halinde, zabıta Belediye ve SGK. aracılığı tespit edilecek, işyerine o tarihte komşu olan diğer işverenler ile bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının bu kayıtları celbedilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum ve işveren E. Ç.’in bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.