19. Hukuk Dairesi 2018/1398 E. , 2019/4480 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, davacının ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/575 esas sayılı ve 24.07.2014 tarihli kararı ile kısıtlandığını, kısıtlama kararının kesinleştiğini, nüfusa tescil ve ilan edildiğini, davacının hukuki işlem ehliyeti bulunmamasına rağmen 05.05.2015 tarihinde davalı banka ile aralarında kredi sözleşmesi düzenlenerek davacıya kredi kullandırıldığını, durumun vasisi tarafından öğrenilmesi sonrasında davalıya ihtarname gönderilerek kredi sözleşmesinden dolayı kısıtlı davacının herhangi bir hukuki sorumluluğu olmayacağının bildirildiğini, davalının kredi sözleşmesinin geçerli olduğunu bildirdiğini, kredinin ilk taksitinin ödenmemesi üzerine, davacının davalı banka aracılığıyla aldığı emekli maaşından 273,08 TL"nin davalı banka tarafından borca mahsuben kesildiğini ileri sürerek, davacının kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini ve davacıdan tahsil olunan meblağın ödeme tarihinden itibaren faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kredi sözleşmesinin imzalanması sırasında davacının kısıtlandığına ilişkin hiçbir belgenin davalı bankaya sunulmadığını, davalının davacıya ait nüfus kayıt bilgilerini görme, sorgulama gibi bir imkanı olmadığı gibi yasal olarak da böyle bir sorumluluğununda bulunmadığını, davacının genel görünümü itibariyle de akıl sağlığının yerinde olmadığı konusunda herhangi bir şüphe uyandıracak olumsuz bir davranışınında olmadığını, davacı vasisinin, davacının davalı bankadan maaş aldığını bildiğini, buna rağmen davacının kısıtlanmasına ilişkin kararı bankaya bildirmediğini, davacıya ödeme yapılırken sessiz kalan vasinin, kredinin ödenmesi talebi karşısında böyle bir iddiada bulunmasının dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığını, davacının, davalı bankadan alınan kredi miktarınca sebepsiz zenginleştiğini, aldığı bu paranın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca iadesi gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davaya konu olan 05.05.2015 tarihli kredi sözleşmesinin TTK"nın 4/1. maddesine göre mutlak ticari dava olduğunu belirterek Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, Dairemizin 2016/9840 esas ve 2017/3076 karar sayılı ve 17.04.2017 tarihli kararı ile; "Uyuşmazlık tüketici kredisi niteliğindeki Bireysel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, 6502 Sayılı T.K.H.K."nun 3/1-l, 73/1 ve 83/2 maddeleri uyarınca Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, kısıtlı davacı ile davalı arasında 05.05.2015 tarihli bireysel kredi sözleşmesinin imzalandığı ve kredi kullandırıldığı, davalı bankanın kredi kullanan kısıtlının sözleşme imzalandığı tarihte vesayet altında olduğunu bilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca davalıya bu hususta herhangi bir bildirimde de bulunulmadığı, davacı vasisi tarafından keşide edilen ihtarnamenin, kredinin kullanılmasından üç gün sonra düzenlenip davalıya gönderildiği ve davacının vesayet altında bulunduğundan haberdar edildiği, dolayısıyla davacının talebinin TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle kısıtlı davacının emekli maaşını da krediyi veren bankadan aldığı, vasinin emekli maaşının vesayet altındaki kişi tarafından alındığını davalıya bildirmediği anlaşıldığından TMK"nın 452/1-2. maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmiş olmasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.