19. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/2939 Karar No: 2014/5700 Karar Tarihi: 24.03.2014
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/2939 Esas 2014/5700 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülen bir davada, davalı tarafın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesi sebebiyle dava açılmıştır. Asıl borçlunun sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemesi üzerine sözleşmenin feshedilerek hesabın kat edildiği ve alacağın icra takibi ile tahsil edilmeye çalışıldığı ancak davalının haksız itirazı sebebiyle durduğu ortaya çıkmıştır. Davalı yöneticisi, davayı kötü niyetli olarak açılmış bulmuştur. Mahkeme, taşınmazın değerinin borcu ödemeye yetmesine rağmen ilamsız icra takibi yapılmış olmasının iyiniyet kurallarına ve yasalara aykırı olduğunu belirterek davalı lehine karar vermiştir. Kararda, kefalet sözleşmesinde kefalet limiti de bulunmasına rağmen yerel mahkemenin ilgili TBK maddelerinin uygulanması gerektiğine dair gerekçeleri yerinde bulunmamıştır. Ayrıca, davalının kefaletinin ipotek teminatı olarak kullanıldığına dair dosyada bilgi ve belge olmadığı ifade edilmiştir. Bu nedenlerle Mahkeme kararı bozulmuştur. Kanun maddeleri olarak, TBK'nın 586. maddesi ve İİK'nın 45. maddesi ele alınmıştır.
19. Hukuk Dairesi 2014/2939 E. , 2014/5700 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi TARİHİ : 05/11/2013 NUMARASI : 2013/21-2013/283
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, asıl borçlunun sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemesi üzerine sözleşmenin feshedilerek hesabın kat edildiğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipte taşınmazın değerinin 1.000.000,00 TL"den yüksek olduğunun belirlendiğini ve satış işlemlerine başlandığını, dolayısıyla bu davanın kötüniyetli olarak açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre; TBK"nın 586.maddesine göre alacaklının borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebileceği, ancak bunun için borçlunun ifada gecikmesi,ihtarın sonuçsuz kalması ve açıkça ödeme güçlüğü içinde bulunması gerektiği, İİK"nın 45.maddesine göre ise rehinle temin edilen bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, ancak rahnin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklının kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebileceği, davalıya açılan kredilere teminat olmak üzere o tarihte ekspertiz değeri 1.000.000,00 TL civarında bulunan taşınmazın 1.derecede bankaya ait olmak üzere ipotek alındığı, taşınmazın 1.300.000,00 TL"yi aşan bir fiyatla satıldığı, söz konusu taşınmazın değerinin davacı alacağının tamamını kapatabildiği halde ilamsız icra takibi yapıldığı, alacağın ipotek ile teminat altına alınmış olmasına ve alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla karşılanabilecek nitelikte olmasına rağmen kefil hakkında ilamsız icra takibi yapılmasının iyiniyet kurallarına, yasaya ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğu, davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu genel kredi sözleşmesi 818 sayılı BK"nın yürürlükte olduğu dönemde imzalanmış olup, davalı tarafından müteselsil kefil olarak imzalanan sözleşmede kefalet limiti de bulunduğundan düzenlendiği tarih itibariyle kefalet sözleşmesinin geçerli olduğunun kabulü gerekir. Dolayısıyla yerel mahkemenin 6098 sayılı TBK"da düzenlenen kefalet hükümlerinin somut olay bakımından uygulanması gerektiğine ilişkin gerekçesinde isabet görülmemiştir. Zira bu husus 6101 sayılı Yasanın 7.maddesinde belirtilen haller kapsamında yorumlanamaz. İpoteğin, davalının kefaletinin de teminatı olduğuna dair dosyada herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Bu durumda mahkemece 818 sayılı BK"nın 487.maddesi uyarınca rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişilmeden de müteselsil kefil olan davalı aleyhine ilamsız icra takibine girişilebileceği (tahsilde tekerrür olmama kaydıyla) gözetilmeden yanılgılı gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.