19. Hukuk Dairesi 2018/1635 E. , 2019/4470 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacı ... vekili, lehtarı ... olan her biri 5.500 Euro bedelli 30.07.2008 ve 30.08.2008 vade tarihli senetlerin tahsil için davalı bankanın .... Şubesine tahsil cirosuyla verildiğini, ancak senetlerin bankaca kaybedildiğini davalı tarafça açılan senet iptali davası sonunda senetlerin iptaline karar verildiğini, senet lehtarı ...’nın bu senetlerdeki alacağını davacıya temlik etmesi nedeniyle davacı tarafından iptal kararına istinaden dava dışı keşideci aleyhine başlatılan takibin semeresiz kaldığını ve icra müdürlüğünce 06.12.2013 tarihli borç ödemeden aciz vesikası düzenlendiğini, bunun üzerine uğranılan zararın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu senetlerin 25.07.2008 tarihinde senet lehtarı ... tarafından davalı bankaya teslim edildiğini, adı geçenin 27.04.2010 tarihli ihtarnameyle senetlerin iadesini istediğini, senetlerin banka şubesinde kaybolması nedeniyle davalı tarafından senetlerin iptali için dava açıldığını, söz konusu senetlerdeki alacağın davacı tarafından temlik alındığının iş bu dava sebebi ile öğrenildiğini, davacının takipte tazminat isteminde bulunduğunu, oysa tazminat isteminin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle doğrudan takibe konu edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece verilen davanın kabulü kararı, Dairemiz 2015/16027 esas ve 2016/8796 karar sayılı ve 12.05.2016 tarihli ilamı ile “Dava, tahsil amacıyla davalı bankaya verilen senetlerin davalı bankada kaybolması nedeniyle uğranılan zararın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının talepte bulunabilmesi için öncelikle uğranılan zararla davalı bankanın eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Öte yandan dava dışı borçlu aleyhinde yapılan takipte aciz vesikası düzenlenmişse de borçlunun mal edinimi olduğu takdirde alacağın tahsili mümkündür. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. ” gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacı ... dava konusu alacağı, bozmadan sonra davacı ...’a temlik etmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafın, zarar ile bankanın eylemi arasında bulunan illiyet bağını ispat edemediği, dava dışı asıl borçlu aleyhine yapılan takipte aciz vesikası düzenlenmişse de borçlunun mal edinimi olduğu takdirde alacağın tahsilinin mümkün olduğu, davacının kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı banka lehtarı tarafından tahsil cirosu ile ciro edilen her biri 5.500 Euro bedelli bonoyu bünyesinde kaybetmiştir ve bonoların vade tarihi tarihleri 30.07.2008 ve 30.08.2008"dir. Davalı banka bonolar için ihmal göstererek zayi kararını 27.12.2012 tarihinde alabilmiştir. Bono lehtarının bankadan aldığı bu zayi belgesi ile yaptığı ilamsız takibe borçlu itiraz etmeyip takip kesinleştiği için davalı banka tarafından bonoların kaybedilmesi vakasına dayalı olarak doğrudan bir zarar görmemiştir. Ancak bu takip borçlunun acze düşmesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. Dosya içinde bulunan bilirkişi raporuna göre borçlunun aleyhine yapılan diğer takiplerde alacaklılarına yaptığı ödemelere bakıldığında, şayet banka bonoları zamanında protesto etseydi ve müşterisi bono lehtarına bonoları iade etseydi veya zayi belgesini hızlı bir şekilde tedarik edip müşterisine verseydi alacağın tahsil edilebileceği anlaşılmıştır. Bu itibarla lehtarın alacağını tahsil edememesi ve bankanın zayi belgesi almada çok gecikmesi arasında uygun bir illiyet bağı bulunmaktadır. Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin ilk karar, Dairemizce davacının zararı ile davalı bankanın eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunması gerektiğine işaretle mahkemece bu hususun yeterince incelenmemesi yönünden bozulmuş ise de mahkemece verilen yeni kararda yapılan incelemede illiyet bağının bulunmadığı şeklindeki değerlendirme doğru olmamıştır. Bu nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/09/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşündüğümüzden, sayın çoğunluğun bozma yönündeki gerekçesine muhalifiz.