23. Hukuk Dairesi 2012/6146 E. , 2013/207 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin, davalı kooperatifler birliğinin üyesi olduğunu, davalı birliğin, dava dışı kooperatiflerle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri imzaladığını ve akabinde de üyesi bulunan kooperatiflerle sözleşmeler imzalayarak taraflara verilecek konutları yapmayı üstlendiğini, ancak daha sonra edimlerini yerine getiremeyen davalı birlik ile arsa sahibi ... Yapı Kooperatifi arasındaki ihtilafların yargıya taşındığını, neticede arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine karar verildiğini ve arsalar üzerinde yapılan imalatlar bakımından arsa sahibi kooperatiflerin sebepsiz zenginleştiğinin tespit edildiğini, bunun üzerine davalı birlik yönetim kurulunun, genel kurul kararı olmaksızın, arsa sahibi S.S. .. Yapı Kooperatifi ile 08.06.2010 tarihli ibralaşma protokolü adı altında bir sözleşme imzaladığını, bu sözleşmenin davalı kooperatifin aleyhine olacak biçimde arsa üzerindeki 20.000.000,00 TL tutarındaki imalatın ve gayrimenkullerin devri sonucunu doğuracak hükümler ihtiva ettiğini, böylesine önemli hükümler içeren anlaşmanın genel kuruldan açık yetki alınmadıkça yapılamayacağını, bu sözleşmenin müvekkili kooperatif dahil tüm üye kooperatiflerin zararına olduğunu ileri sürerek, davalı birlik yönetim kurulu ile S.S. .... Yapı Kooperatifi arasında imzalanan 08.06.2010 tarihli sözleşmenin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu sözleşmenin genel kuruldan alınan yetkiye istinaden imzalandığını, sözleşmenin tarafı olmayan davacının, sözleşmenin iptalini talep etme hakkı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Müdahil vekili, sözleşmenin tarafı olmayan davacının, bu davayı açma hakkı bulunmadığını, birlik genel kurulu tarafından yönetim kuruluna bu sözleşmeyi imzalama konusunda yetki verilmemiş olmasının müvekkilini ilgilendiren bir durum olmadığını, sözleşme hükümlerinin büyük ölçüde uygulandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacının tarafı olmadığı, davalı ile müdahil arasında imzalanan 08.06.2010 tarihli ibralaşma protokolünün iptalini isteyemeyeceği, bu protokolden dolayı zarara uğrarsa zarar talep edebileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı kooperatifçe, davalı birlik yönetim kurulu ile müdahil arasındaki ibralaşma protokolünün kendisinin ve davalı birliğin üyesi bulunan diğer kooperatiflerin zararına olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir.
Kooperatifler Kanunu"nun 59/3. maddesinde;"Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur" hükmüne, 62/3. maddesinde ise; "Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar" hükmüne, yine aynı Kanun"un 98. maddesinin yollamasıyla TTK 336/5. maddesinde "" idare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler"" hükmüne yer verilmiştir. BK’nın 41., 50. ve 51. madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 11.06.1981 tarih ve 2329/298 sayılı ilamında da açıklandığı üzere ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm bulunmamaktadır.
1982 Anayasası"nın 36. maddesinde yer verilen "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" ibaresi, ortakların dava açma hakkının temel dayanağıdır. Kooperatif ortağı olma, kooperatife karşı dava açma hakkından vazgeçme olarak yorumlanamayacaktır. Ortak tarafından dava hakkının kullanılması, ortaklığın TTK"nın 341" nci maddesine dayalı dava açma hakkında olduğu gibi, genel kurul kararına ve davanın denetçilerin asıl ya da vekil aracılığı ile dava açmasına bağlı değildir.
Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nın 309. ve 340.maddeleri uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK"nın 336/5 maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler. Öte yandan, kural olarak, yönetim kurulu kararları doğrudan dava edilemezler. İtiraz üzerine genel kurulda alınacak kararın, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53. maddesi uyarınca dava edilmesi mümkündür. Fakat yönetim kurulu kararlarının doğrudan ortağın kişisel haklarını etkilemesi, onun zararına sonuçlar doğurması halinde doğrudan dava konusu edilebileceği, gerek öğretide ve gerek yargısal içtihatlarda kabul edilmektedir.
Somut olayda, protokolün bir tarafı yönetim kurulu olup, davacının doğrudan dava hakkına neden olan bir yönetim kurulu kararı bulunmadığı gibi, yönetim kuruluna, müdahil kooperatif ile sözleşme yapılması konusunda yetki tanıyan genel kurul kararının iptali istemiyle herhangi bir dava açılmadığı, bu genel kurul kararının kesinleştiği, genel kurul
kararı iptal ettirilmeden, yönetim kurulu kararının iptalinin de esasen istenemeyeceği 08.06.2010 tarihli ibralaşma protokolünün uygulanması sonrasında bir zarar doğması durumunda davacı ortağın doğrudan ya da dolaylı zararları ile ilgili yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yöneticiler ve kooperatif aleyhine tazminat davası açma hakkının bulunduğu kuşkusuz olup, henüz protokolün uygulanmadığı ve zararın ortaya çıkmadığı bir aşamada bu davanın açılması erken olup, davanın bu gerekçe ile de reddi gerekir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.