11. Hukuk Dairesi 2016/10193 E. , 2016/7986 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/12/2014 tarih ve 2014/81-2014/322 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkilinin ... nezdinde “...” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalının, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “....” ibaresini kötüniyetli bir şekilde marka olarak kendi adına tescil ettirdiğini; davalının "..." ibareli marka ile müvekkilinin faaliyette bulunduğunu ve kozmetik ürünlerinde bu markayı kullandığını bildiğini, esasen davalının müvekkilinin distribütörlüğünü yaptığını, bu süre içerisinde markanın tescili için kendisine verilmiş bir izin bulunmadığını, ileri sürerek, kötü niyetli olarak gerçekleştirilmiş bulunan tescilinin hukuka aykırı bulunduğunu ifade ederek davalı adına tescilli 2011/07358 sayılı ve "..." ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının aksine "..." markasının Türkiye"de 2009 yılından önce bilinmeyen bir marka olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu ... Ltd. Şti"nin davacının Türkiye"de tek satıcısı olarak çalışmaya başlamasından sonra markanın kısmi bir tanınırlık kazandığını, taraflar arasındaki ticari ilişki dikkate alındığında müvekkilinin yaptırdığı tescilin kötü niyetli sayılamayacağını, bu işlemden dolayı davacının herhangi bir zararının da olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasında 2009 tarihinden 2013 tarihine kadar devam eden bir distribütörlük sözleşmesi olduğu, bu sözleşme kapsamında ürünlerin taşıyacağı marka olarak, 1/5 maddesinde "..." sözcüğünün açıkca belirtildiği, yine sözleşmenin 9. madde başlığının marka ve ticari adları şeklinde belirlendiği, madde içerisinde distribütörün (davalının) kendi alanı içerisinde herhangi bir kimsenin marka ya da ticari adlara yönelik ihlallerini derhal satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu gibi bu gibi durumlarla ilgili gerekli
desteği teklif etmesi, yine distribütörün markayı web siteleri dahil satış ilan ve materyellerinde bu sözleşmenin devamı süresince kullanabileceği hükmüne yer verildiği, sözleşme kapsamında davacıya ait markaların Türkiye"de tescili konusunda herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi bu yetkinin davalı gerçek kişiye ya da distribütörlük sözleşmesinin tarafı olan şirkete tanınmadığı, distribütörlük sözleşmesinin de 556 sayılı KHK"nın 8/2 hükmü kapsamında vekillik ilişkisi sayılacağı ve geniş yorumlanması gerektiği, öte yandan davalı gerçek kişi adına tescilli bu markanın distribütörlük sözleşmesinin karşı tarafı olan dava dışı ... Limited Şirketi"nin kullanımına tahsis edilme amacında da kuşku bulunmadığı, bu nedenle davalıya husumet düştüğü gibi adına gerçekleştirdiği marka tescilinin marka sahibinin izni alınmaksızın yapılmış vekil adına kötü niyetli bir marka tescilinden ibaret bulunduğu, bu çerçevede tescil kapsamındaki tüm mal ve hizmetler itibariyle markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, her ne kadar davacı yan çekişmeli markanın yurt dışındaki tescillerine dayalı olarak hükümsüzlük talebini ayrıca KHK"nın 7/1-i hükmü yönünden de yinelemiş ise de, toplanan deliller itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlığa uygun düşen özel hüküm niteliğindeki 8/2 madde ve fıkrası kapsamında ulaşılan sonuç da dikkate alındığında davacı markasının 7/1/-i hükmü anlamında tanınmışlığının ulaşılan sonuca bir katkısının olmayacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davalı adına tescilli 2011/07358 sayılı ve "..." ibareli markanın hükümsüzlüğüne, ilan talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 01,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 11/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.