10. Hukuk Dairesi 2016/17350 E. , 2017/2427 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ...sigortasına giriş tarihinin ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti, ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili ve aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekillice temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dosya içeriğinden, 6.6.2013-13.6.2013 tarihleri arasında yurt içinde 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılığı bulunan, ...sigortasına tabi yurtdışı hizmetlerini 3201 sayılı Kanun kapsamında 27.6.2013 tarihinde borçlanma istemine istinaden 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında 5225 gün karşılığı tahakkuk ettirilen borçlanma bedelini 17.12.2013 tarihinde tamamını ödeyen, 10.1.1966 doğumlu davacının, 13.1.2014 tarihli tahsis talebinin Kurumca reddedilmesi üzerine, davacının, ...sigortasına giriş tarihi olan 23.5.1984 tarihinin, Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin ile tahsis talep tarihini takip eden 01.02.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini, ödenmeyen yaşlılık aylıklarının yasal faizi ile tahsilini ve aksine Kurum işleminin iptalini istediği; Mahkemece, davacının sigortalılık başlangıcı, ...sigortasına giriş tarihi olan 23.5.1984 tarihi olarak tespitine ve 1.2.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti yönünde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacının, ...sigortasına giriş tarihi olan 23.5.1984 giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak kesin dönüş şartı irdelenmeksizin yaşlılık aylığı yönünden verilen karar eksik incelemeye dayalıdır.
Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak, ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla kabul edilen 3201 sayılı Kanun hükümleri uyarınca borçlandırılan sürelere dayalı olarak hangi şartlarda aylık bağlanacağı anılan Kanunun 6’ıncı maddesinde belirlenmiştir. Tahsis yapılabilmesi için aranan koşullardan birisi de, yurda kesin dönülmüş olmasıdır.
Çünkü, bilindiği üzere 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesinde yer alan, borçlanma isteminde bulunabilmek için yurda kesin dönüş yapılması gereğini öngören düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.2002 günlü, 2000/36 E. 2002/198 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş, 29.07.2003 tarihli 4958 sayılı Yasanın 56’ıncı maddesiyle de, 3201 sayılı Yasanın 3’üncü maddesinde bu yönde gerekli düzenleme yapılmıştır. Sıralanan hukuksal çerçeve karşısında, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının borçlanabilmeleri için yurda kesin dönüş yapma koşulu ortadan kalkmış olmakla birlikte, 3201 sayılı Yasa gereğince borçlanan Türk vatandaşlarına yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için,
a) Yurda kesin dönülmüş olması,
b) Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması,
c)Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması koşullarının hepsinin birlikte gerçekleşmesi gerektiğine ilişkin aynı Kanunun 6’ıncı maddesi hükümleri Anayasa Mahkemesince iptal edilmemiş olup ayaktadır. Anılan düzenleme, aylık bağlanması için “kesin dönüş” şartını aramakla birlikte, “kesin dönüş” konusunda açıklayıcı bir bilgi içermez.
Hukuk Genel Kurulu’nun 1997/10-588-857, 1998/10-645 1999-237 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, yurda kesin dönüş yapmaktan söz edebilmek için yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının çalışma hayatına yönelik tüm ilişkilerini, gerek çalıştığı işyerleri ve gerekse ilgili olduğu tüm sosyal güvenlik kuruluşları yönünden sona erdirerek yerleşmek ve sosyal güvenliklerini de burada sağlamak üzere anavatana dönüş yapmaları gerekir. Başka bir anlatımla, yurt dışındaki işçi sıfatıyla, çalışma hayatıyla ilgili tüm bağlarını ve ilişkilerini bitirmeden ilgili ülkenin sosyal güvenlik kuruluşundan işsizlik,hastalık gibi yardım alarak geçici sürelerle yurda giriş yapmak “kesin dönüş” yapıldığı anlamını taşımaz. Yine yurt dışındaki işini kaybetmek de her zaman kesin dönüşe delalet etmez. Giderek kişi işsiz kalabilir ama işsizlik sigortasından yardım almayı yeterli görerek yurda kesin dönüş yapmayabilir.
Bu konuda çıkarılan, 06.11.2008 tarih 27046 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinde de “Kesin dönüş; Aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu” ifade edeceği öngörülmüştür. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarında; işsizlik sigortasından yardım almak kişinin yurt dışında oturduğuna ve yurda kesin dönüş yapmadığına kuvvetli bir delil ve karine oluşturur. Ancak bu karinenin aksi, somut olayın özellikleri içinde belirlenecek aynı güçteki delillerle de ispat olunabilir.
Mahkemece yapılacak iş; aylık bağlanabilmesi için anılan 6’ıncı maddenin aradığı kesin dönüş koşulunun yeniden ve usulünce (bu anlamda özellikle gerekirse son tarihli tercümeli TR 4 denilen ... sigorta kurumuna ait hizmet cetveli yeniden celbedilmeli v.s) araştırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Yapılacak araştırma sonucu kesin dönüşün gerçekleşmemiş olduğunun anlaşılması halinde dahi, sigorta başlangıcına dair davacı isteminin kabulüne karar verilmesi gereği bozmadan sonraki yargılamada gözardı edilmemelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.