Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1102
Karar No: 2017/248

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1102 Esas 2017/248 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/1102 E.  ,  2017/248 K.

    "İçtihat Metni"


    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi

    Eşini kasten öldürme suçundan sanık ..."in 5237 sayılı TCK"nun 82/1-d, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.05.2014 gün ve 386-225 sayılı resen temyize tabi olan hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.11.2015 gün ve 4753-5622 sayı ile;
    "6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun"un 20/2. maddesinde ‘Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir." hükmü gereğince; sanık ... hakkında eşini kasten öldürme suçundan açılan davaya katılma, duruşmalardan haberdar edilme ve CMK"nın 260. maddesi uyarınca hükmü temyiz etme hakkı bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını temsilen Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne, yokluğunda verilen gerekçeli kararın, 5271 sayılı CMK"nın 291. maddesi gereğince "hükmün tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak bir beyanla hükmü temyiz edebileceğini’ gösterir açıklamalı tebligatla birlikte tebliği ile tebligatı gösteren belgenin ve verilirse temyiz dilekçesi ile bu durumda düzenlenecek ek tebliğnameyle birlikte Dairemize iadesi için dosyanın incelenmeksizin mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine" karar verilmiştir.
    Gerekçeli kararın tebliği üzerine hükmün bu kez de, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili tarafından kamu davasına katılma talebinde bulunularak temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 28.03.2016 gün ve 944-1542 sayı ile;
    "Mahalli mahkemece verilen hükmün 5271 sayılı CMK"nın 35/2, 260, 6284 sayılı Yasanın 2/1-d ve 20/2. maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği üzerine anılan kurum tarafından da temyiz edildiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü.
    Sanık ..."in, eşi maktul ..."i kasten öldürmek suçundan açılan kamu davasında 6284 sayılı Yasanın 2/1-d ve 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK"nun 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği hâlde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMUK"nun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması" isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.04.2016 gün ve 26805 sayı ile;
    "...Herhangi bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için Ceza Muhakemesi Kanununun davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen koşulun gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan zarar görmüş bulunması veya herhangi bir yasada, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel biçimde düzenleyen hükmün olması gerekir. (Ceza Genel Kurulunun 10.02.2007 gün ve 344-23 sayılı kararı) Bu karardan da anlaşılacağı üzere 08.03.2012 gün ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 2/1-d ve 20/2 maddelerinde düzenlenen, "Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk, ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her türlü davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir" hükmü uyarınca, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının da sanığın "eşini kasten öldürme" suçundan açılan kamu davasına katılma hakkı bulunduğu şüphesizdir. Başsavcılığımız ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, ilgili Kurumun temyiz dilekçesinde bulunduğu kamu davasına katılma isteminin, temyiz incelemesi sırasında kabul edilip edilemeyeceğine ilişkindir.
    ...Dosyada, Bakanlığın, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında kamu davasına herhangi bir şekilde katılma talebi bulunmamaktadır. Dairenin tevdi kararı üzerine kendisine gerekçeli karar tebliğ edilmiş, süresi içinde hükmü temyiz etmiş ve temyiz dilekçesinde de Kanunun kendisine tanıdığı kamu davasına katılma hakkı kapsamında müdahale talebinde bulunmuştur. CMK"nın 237. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen "Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır" hükmü uyarınca, katılma konusunda Yargıtay ilgili dairesince karar verilebilmesini, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan bir katılma isteğinin varlığı şartına tabi tutmuştur. Bu kanuni şartın da sebebi, CMK"nun 234. maddesinde düzenlenen,
    "...b) Kovuşturma evresinde; 
    1. Duruşmadan haberdar edilme,
    2. Kamu davasına katılma,
    3. Tutanak ve belgelerden (…) (1) örnek isteme, (1)
    4. Tanıkların davetini isteme,
    5. (Değişik: 24/7/2008-5793/40 md.) Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
    6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma"
    Haklarının, mağdur ile şikâyetçi tarafından temyiz aşamasında kullanılamayacağı düşüncesine dayanmaktadır. Oysa somut olayda, temyiz dilekçesinin içeriğinin incelenmesinde, Kurum vekilinin Kanunda belirtilen haklarını kullanma yönünde herhangi bir talebinin bulunmadığı, temyiz talebinin sadece katılma kararı verilmesi ve ceza miktarı yönünden hükmün sanık aleyhine bozulması talepleriyle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.
    Ayrıca, katılma konusunda Yargıtay ilgili dairesince karar verilmesi hâlinde katılan sıfatını kazanan kişinin özellikle, iddia ve delillerini bildirme hakkını kullanamayacağı, diğer taraftan katılma konusunda bir karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafii dinlenilmeden karar verilmek suretiyle CMK"nun 238/3. maddesine aykırılık oluşturulacağı ve sanık yönünden savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağı eleştirisi getirilebilir ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 294–64 sayılı kararında Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafiinin görüşü sorulmadan katılma kararı verilmesinin nispi nitelikte bir hukuka aykırılık olduğu ve esasa etkili bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup, savunma hakkının kısıtlandığından sözedilemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 19.06.2012 gün ve 359-239 sayılı kararı)
    Tüm bu açıklamaların ışığında; aksi yönde bir kabul ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının CMK"nun 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği hâlde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMUK"nun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması gerekçesiyle bozulması, yargılamanın gereksiz yere uzaması sonucunu doğuracaktır ki, bu durum "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir" şeklindeki Anayasanın 141/4. maddesi ile Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu hâline gelen ve uygulanması zorunlu bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine aykırılık oluşturacaktır.
    Bu sebeplerle; 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 2/1-d ve 20/2 ve CMK"nın 234 ve 237/2. maddeleri hükümleri nazara alınarak, Yargıtayca, Kanun gereği kamu davasına katılma hakkı bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 11.01.2016 tarihli temyiz dilekçesinde bulunduğu katılma istemi konusunda, temyiz incelemesi aşamasında herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesinin olanaklı bulunduğu anlaşılmakla, öncelikle Dairece ilgili Kurumun kamu davasına katılmasına karar verilip, usul ve Kanuna uygun olan hükmün onanması, bu suretle makul sürede yargılanma ilkesinin hayata geçirilmesi gerektiği hâlde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMK"nun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan hüküm kurulması gerekçesiyle hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulması Kanuna aykırıdır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının CMK"nun 237/2. maddesi uyarınca kamu davasına katılan olarak kabul edilerek yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 11.05.2016 gün ve 3356-2497 sayı ile, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; şikâyetçi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 6284 sayılı Kanunun 20/2. maddesi uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasına katılma hakkı bulunduğu hâlde, yerel mahkemece CMK’nun 233. maddesi uyarınca duruşmaya çağrılmaması karşısında, Özel Dairece bu nedenden dolayı gerekçeli kararın tebliğinin sağlanması için dosyanın yerel mahkemeye tevdi edilmesi üzerine, yerel mahkemece yapılan tebligat ile hükümden haberdar olan şikâyetçi Bakanlık vekili tarafından hükmün katılma talebinde bulunularak temyiz edilmesi durumunda, Özel Dairece temyiz aşamasında katılma kararı verilerek hükmün esastan incelenmesinin mümkün olup olmadığının, bu bağlamda şikâyetçi Bakanlığın sanık hakkında açılan kamu davasından haberdar edilmemek suretiyle kamu davasına katılma ve diğer haklarını kullanma imkânının kısıtlandığı gerekçesiyle hükmün bozulmasında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık hakkında, eşi Elif’i kasten öldürdüğü iddiasıyla kamu davası açıldığı,
    Yapılan yargılama sonucunda, sanığın eşini kasten öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,
    Yerel mahkemece, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına duruşma davetiyesi çıkarılmadığı,
    Resen temyize tabi hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince, gerekçeli kararın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliğ edilmesi için dosyanın yerel mahkemeye tevdi edildiği,
    Gerekçeli karar tebliği ile sanık hakkında açılan kamu davasından ve hükümden haberdar olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, vekili aracılığıyla verdiği 11.01.2016 havale tarihli dilekçe ile, sanık hakkındaki kamu davasına katılma ve takdiri indirim uygulanması nedeniyle hükmün bozulması talepleriyle temyiz isteminde bulunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    5271 sayılı CMK’nun “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesi;
    “1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
    2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”,
    “Katılma usulü” başlıklı 238. maddesi ise;
    “1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
    2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
    3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı CMK"nun 237. maddesinde, mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek davaya katılabilecekleri hüküm altına alınmış, ancak kanun yolu muhakemesinde bu hakkın kullanılamayacağı esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, istisnai olarak ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme merciince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
    Bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için ise, CMK’nun davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun başvuruda bulunmaları hâlinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır.
    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının katılma hakkı da;
    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesindeki;
    "(1) Bu Kanunda yer alan;
    a) Bakanlık: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını,
    ...
    d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,
    ...
    ifade eder”,
    “Harçlar ve masraflardan, vergilerden muafiyet ve davaya katılma” başlıklı 20. maddesinin 2. fıkrasındaki; “Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir” şeklindeki düzenlemeler ile hükme bağlanmıştır.
    5271 sayılı CMK"nun “Suçun mağduru ile şikâyetçinin çağırılması” başlıklı 233. maddesinin 1. fıkrası; “Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir” şeklinde düzenlenmiş olup, bu hüküm uyarınca mağdur ve şikâyetçinin, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme başkanı veya hâkim tarafından usulüne uygun olarak çağrılıp dinlenmesi gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nun mağdur ve şikâyetçinin haklarını düzenleyen "Mağdur ile şikâyetçinin hakları" başlıklı 234. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi;
    "Kovuşturma evresinde;
    1. Duruşmadan haberdar edilme,
    2. Kamu davasına katılma,
    3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme,
    4. Tanıkların davetini isteme,
    5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
    6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma" şeklinde olup, buna göre mağdur ile şikâyetçinin kovuşturma evresinde; duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili bulunmaması hâlinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme ve davaya katılmış olmak şartıyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu hüküm altına alınmıştır.
    Anılan maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, duruşmadan haberdar edilme kanun koyucu tarafından, mağdur ve şikâyetçi için kovuşturma aşamasında kullanılabilecek bir hak olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mağdur ve şikâyetçiye veya vekillerine usulüne uygun tebliğ işlemi yapılmadan "duruşmadan haberdar edilme" hakkının kullandırıldığından bahsetmek mümkün değildir. CMK"nun 234. maddesi uyarınca bu hakkın kullandırılmaması kanuna aykırılık oluşturacaktır.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık hakkında açılan kamu davasından haberdar edilmemek suretiyle kendisine ilk derece mahkemesinde davaya katılma imkânı tanınmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, hükümden sonra vekili vasıtasıyla verdiği temyiz dilekçesinde katılma talebinde bulunmuş ise de, CMK"nun 238. maddesinde öngörülen katılma usulüne ilişkin genel kurala üst derece mahkemelerinde özel bir istisna oluşturan ve kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi koşulu ile ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri ile sınırlı olarak uygulanabilecek olan CMK"nun 237/2. maddesine istinaden, temyiz aşamasında Özel Dairece, Bakanlığın kamu davasına katılmasına karar verilmesi ve hükmün esasının incelemesi mümkün değildir.
    Bununla birlikte, sanık hakkında açılan kamu davasına katılma hakkı bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına CMK"nun 233. maddesi uyarınca duruşma gününü bildirir çağrı kağıdı tebliğ edilmesi ve CMK"nun 234/1-b maddesinde sayılan hakları kullanma imkânının tanınması gerekirken, duruşmadan haberdar edilmeden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olduğundan, Özel Dairece yerel mahkeme hükmünün; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sanık hakkında açılan kamu davasından haberdar edilmemesi suretiyle katılma ve diğer haklarını kullanma imkânının kısıtlandığı gerekçesiyle bozulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; "Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmiş olmakla birlikte, CMK’nun 237/2. maddesinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme merciince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
    CMK’nun 238. maddesindeki katılmaya ilişkin merasimin Yargıtayca yerine getirilmesinin imkânsızlığı nedeniyle, katılma isteminin Yargıtay tarafından karara bağlanamayacağı ileri sürülebilir ise de, CMK"nun 238. maddesi usulüne uygun bir katılma istemi üzerine ilk derece mahkemesince yapılması gereken işlemleri göstermekte olup, CMK"nun 237. maddesinin 2. fıkrasındaki istisnai durumu kapsamamaktadır. CMK"nun 237/2. maddesi hükmünün, katılma istemleri hakkında özel bir düzenleme getirdiği, usul ekonomisi amacı güttüğü ve aynı Kanunun 238. maddesinde öngörülen katılma usulüne ilişkin genel kurala üst derece mahkemelerinde özel bir istisna oluşturduğu nazara alındığında, temyiz incelemesi aşamasında; katılma istemi konusunda herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesinin mümkün bulunduğu ahvalde, öncelikle dairesince karar verilmeli, bu suretle AİHS’nin 6. maddesi bağlamında makul sürede yargılanma ilkesi hayata geçirilmeli, araştırma zorunluluğunun doğduğu hâllerde ise bu husus bozma nedeni yapılarak sorun çözümlenmelidir.
    Şikâyetçi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 6284 sayılı Kanunun 20/2. maddesi uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasına katılma hakkı bulunduğu hâlde, yerel mahkemece CMK’nun 233. maddesi uyarınca duruşmaya çağrılmayıp yokluğunda hüküm kurulması, Özel Dairece verilen tevdi kararına istinaden yapılan tebligat üzerine sanık hakkında açılan kamu davasından haberdar olması, hükmü temyiz ederken açıkça sanık hakkında açılan kamu davasına katılma talebinde bulunması, sadece ceza miktarı yönünden sanık aleyhine hükmün bozulmasının istenmesi, katılma konusunda karar verilebilmesi için de herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasının gerekmemesi karşısında; katılma istemi konusunda Özel Dairece bir karar verilmesi gerektiği kabul edilmeli ve hüküm esastan incelenmelidir. Böyle bir kabul ile yargılamaların gereksiz yere uzamasının önüne geçilebilecektir. Yerel mahkeme hükmünün, şikâyetçinin CMK’nun 233. maddesi uyarınca çağrılmamaması ve şikâyetçiye CMK’nun 234. maddesindeki haklarından yararlanma imkânının sağlanmaması gerekçeleriyle bozulması ise, yargılamanın gereksiz yere uzaması sonucunu doğuracaktır ki, bu durum "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir" şeklindeki Anayasanın 141/4. maddesi ile Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu hâline gelen ve uygulanması zorunlu bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine aykırılık oluşturacaktır.
    Katılma konusunda Yargıtay ilgili dairesince karar verilmesi hâlinde, katılma konusunda karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafii dinlenilmeden karar verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK’nun 238/3. maddesine aykırılık oluşturulacağı ve sanık yönünden savunma hakkının sınırlandırılması sonucunu doğuracağı eleştirisi getirilebilir ise de; Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 294–64 sayılı kararında, Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafiinin görüşü sorulmadan katılma kararı verilmesinin nispi nitelikte bir hukuka aykırılık olduğu ve esasa etkili bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup, böyle bir durumda savunma hakkının sınırlandığından da söz edilemeyecektir." düşüncesiyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi de; itirazın kabulü gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.04.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi