4. Hukuk Dairesi 2020/3951 E. , 2021/790 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sürmene Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 16/10/2018 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm ve cismani zarar nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalı ... yönünden kısmen kabulüne, davalı ... yönünden usulden reddine dair verilen 03/12/2019 günlü karara karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen 06/11/2020 günlü Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk kararının Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davacılar vekilinin davalılardan ...’a yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
HMK 362/1-a ve 362/2. maddeleri gereğince temyiz edenin sıfatına göre, 2020 yılı itibariyle hükmedilen ya da mahkemece kabul edilmeyen bölümünün miktar veya değeri 72.070,00 TL"yi geçmeyen davalara ilişkin bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi kabil değildir. Mahkemece, her bir davacı yönünden, davalı ... bakımından, reddedilen miktarların belirtilen sınır altında kaldığı anlaşıldığından, davacılar vekilinin; davalılardan ...’a yönelik temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
2-Davacılardan ..., ..., ..., ... vekilinin davalı ...’ne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
HMK 362/1-a ve 362/2. maddeleri gereğince temyiz edenin sıfatına göre, 2020 yılı itibariyle hükmedilen ya da mahkemece kabul edilmeyen bölümünün miktar veya değeri 72.070,00 TL"yi geçmeyen davalara ilişkin bölge adliye mahkeme kararlarının temyizi kabil değildir. Dava dilekçesinde, her bir davacının, davalı ... yönünden talep ettiği miktarın belirtilen sınır altında kaldığı anlaşıldığından, davacılar ..., ..., ..., ... vekilinin davalılardan ...’ne yönelik temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
3-Davacı ... vekilinin davalı ...’ne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın ... yönünden kısmen kabulüne, davalı ... yönünden yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğundan usülden reddine karar verilmiştir. Hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili, davacı ...’in kızı, diğer davacıların kardeşi olan Emine’nin tel çitle bölünmüş yolda, gece vakti karşıdan karşıya geçmek isterken, davalı ...’in sevk ve idaresinde bulunan aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasından hayatını kaybettiğini, kesilmiş çitlerin onarılmaması nedeniyle yolun bakım ve yapımından sorumlu olan davalı ...’nün de kazanın oluşumunda kusurunun bulunduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tazminata konu olayın davalı idare yönünden hizmet kusuru kapsamında kaldığı ve davalının kamu tüzel kişisi olduğu, davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle yargı yolu bakımından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacıların istinaf başvurusu esastan reddedilmiş; karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken sorun, davanın hangi yargı yolunda görüleceği üzerinde toplanmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun birinci maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun"un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa"da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun"dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”
Öte yandan, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun"dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir. (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları)
2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun"dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Bu itibarla söz konusu uyuşmazlıkla ilgili ilke kararı alınması gerekli hâle gelmiştir. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin uygulanmasında, Dairemizin idari yargı yerlerini görevli kabul eden kararları (11/03/2013 tarihli ve 2013/1438-4361 E-K sayılı; 18/04/2013 tarihli ve 2013/6055-7371 E-K sayılı; 06/11/2013 tarihli ve 2013/15737-17128 E-K sayılı; 06/03/2013 tarihli ve 2013/258-3916 E-K sayılı) bulunmakta ise de yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde önceki yerleşik uygulamadan dönülmüştür.
Dosyanın incelenmesinde; davacıların, yol arasında deforme halde bulunan tel çitlerden geçerek yolun karşısına ulaşmaya çalışan müteveffaya, davalı ...’in sevk ve idaresinde bulunan aracın çarpması şeklinde gerçekleşen kazanın, davalıların kusurlu davranışı nedeniyle meydana geldiği iddiası ile eldeki davayı açtığı, bu hali ile uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu gözetilerek mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin davalı ...’a yönelik temyiz dilekçesinin HMK 362/1-a maddesi gereğince REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlenle davacılar ..., ..., ..., ... vekilinin davalı ...’ne yönelik temyiz dilekçesinin HMK 362/1-a maddesi gereğince REDDİNE, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacılardan ... yararına Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve ilk derece mahkemesi kararının aynı Kanun’un 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.