Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2300
Karar No: 2020/704
Karar Tarihi: 30.09.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2300 Esas 2020/704 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2300 E.  ,  2020/704 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi



    1. Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 1. Aile Mahkemesince davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı-Birleşen Davalı İstemi:
    4. Davacı-birleşen davalı vekili 24.09.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 20.09.2007 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davalının evlilik tarihinden beş ay sonra psikolojik problemlerinin başladığını, eve, eşyalara, eşine, kayınvalidesine, ortak çocuğa maddi manevi zarar verdiğini, defalarca intihar girişiminde bulunduğunu, evi terk ettiğini, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi geri döndüğünü, birlik görevlerini yerine getirmediğini, sinirlendiği zamanlarda hakaret ve küfürler ettiğini, bıçak çektiğini, "...kan görmeden rahatlayamıyorum, bir anda bir şeyler geliyor, kırıp döküyorum, bir süre sonra aklım başıma geliyor ama kendimi tutamıyorum..." şeklinde söylemlerde bulunduğunu, davalının babasının olaylar karşısında müvekkiline saldırdığını, son olayda davalının yine elinde bıçakla saldırdığını ve evin camlarını kırdığını belirterek tarafların boşanmalarına, velayetin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı-Birleşen Davacı İstemi:
    5. Davalı-birleşen davacı vekili 19.09.2013 tarihli birleşen bağımsız tedbir nafakası dava dilekçesi ile 21.10.2013 tarihli boşanma davasına cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkâr ederek evlilik öncesinde herhangi bir rahatsızlığının bulunmadığını, davacının ve ailesinin evlilik birliği içerisinde gerçekleşen olumsuz davranışları ve uyguladıkları psikolojik, sözlü ve fiziksel şiddet nedeniyle intihar girişiminde bulunduğunu, sürekli olarak ters ilişkiye zorlandığını, son olayda davacı erkeğin davalı kadının ailesini arayarak "...gelin şerefsiz kızınızı götürün, istemiyorum..." şeklindeki beyanıyla ailesinin yanında yaşamak zorunda kaldığını savunarak tarafların boşanmalarına, velayetin müvekkiline verilmesine, çocuk yararına 300,00TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına ise 500,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000,00TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Konya 1. Aile Mahkemesinin 15.12.2014 tarihli ve 2013/749 E., 2014/957 K. sayılı kararı ile evlilik sonrası davalı kadının bazı ruhsal sorunlar yaşadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda; davalının yaşadığı sorunların etkisiyle normal olmayan davranışlar sergilediği, davacı erkeğin ise davalıya fiziksel şiddet uyguladığı, son çıkan tartışmada davalının ailesinin ortak konuta geldiği, yaşanan kavga ve tartışma sonrası davalının ailesinin yanına döndüğü, eşlerin o tarihten sonra bir araya gelmedikleri, yasa gereği evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı boşanma kararı verilebilmesi için davalının eylemlerinin iradi olmasının gerektiği, oysa ki dava dilekçesinde davalının ruhsal sorunları olduğu ve bunun etkisi ile evlilik birliğini çekilmez kılan davranışlar sergilediğinin iddia edildiği, dolayısıyla kadın eşin iradi olmayan eylemlerinin kusurlu davranış olarak kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.11.2015 tarihli ve 2015/6330 E., 2015/20216 K. sayılı kararı ile;
    “….Hüküm, davacı-davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadının kısmen kabul edilen tedbir nafakası davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
    2-Davacı-davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
    Mahkemece davacı-davalı erkek tarafından Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı olarak boşanma davası ile davalı-davacı kadın tarafından açılan tedbir nafakası davasının birleştirilerek yapılan yargılama sonrasında davalı-davacı kadının eylemlerinin iradi olmadığı, iradı olmayan davranışların kusur olarak kabul edilemeyeceği, davalı-davacı kadının ayrı yaşamakla haklı olduğu kabul edilerek davacı-davalı erkeğin davasının reddine, davalı-davacı kadının davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı-davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir.
    Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-davacı kadının 07.04.2014 ve 24.09.2014 tarihlerinde iki kez Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiği, alınan her iki raporda da davalı-davacı kadının dava ve taraf ehliyetine sahip olduğunun, kısıtlanmasını gerektirir bir durumunun bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Durum böyleyken davalı-davacı kadının eylemlerinin iradi olmadığından söz edilemez. O halde davalı-davacı kadının eşinin annesine fiziksel şiddet uyguladığı, babasının eşine fiziksel şiddet uygulamasına sessiz kaldığı ve intihar girişiminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı- davalı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    8. Konya 1. Aile Mahkemesinin 28.01.2016 tarihli ve 2015/782 E., 2016/64 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçe yanında; bozma ilamına dayanak raporların “davalının önceki dönemlerde ruhsal problemler yaşayıp yaşamadığı hususunda herhangi bir tespit içermeksizin sadece rapor tarihi itibariyle mevcut durumunu” değerlendirir nitelikte olduğu, dosyada bulunan diğer hastane kayıtlarında ise davalı hakkında "...davranış bozukluğu, bipolar duygulanım bozukluğu, depresif nöbet, anksiyete bozukluğu ve intihara kalkışma..." gibi tespitlerin yapılmış olduğu, dosyanın bir bütün hâlinde incelenmesinde davalının ruhsal rahatsızlık yaşamış olduğunun son derece açık olduğu, iddiaya konu edilen eylemlerin; normal bir insanın normal koşullarda ve hiçbir sebep olmaksızın gerçekleştirmesi mümkün olmayan eylemler olması nedeni ile iradi olduğunun söylenemeyeceği, davalı hakkında ruhsal sorunları nedeniyle gerçekleştirdiği eylemler dışında başkaca iddia ileri sürülmediği, durum bu kadar açık iken, davalının sırf mevcut durumunu tespite yönelik raporlar gözetilerek erkeğin boşanma davasında verilen ret kararının bozulmasına ilişkin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yapmış olduğu hukuki değerlendirmenin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    9. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadının 07.04.2014 ve 24.09.2014 tarihli raporlarda "kadının dava ve taraf ehliyetine sahip olduğu, kısıtlanmasını gerektirir bir durumunun bulunmadığının" belirtilmesine rağmen; ilk derece mahkemesi ve Özel Dairece belirlenen kusurlu davranışlarının iradi olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre davacı erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
    12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları;
    "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
    13. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.
    14. Boşanma hukukuna yön veren temel ilkeler; irade ilkesi, kusur ilkesi, evlilik birliğinin sarsılması ilkesi, elverişsizlik ilkesi ve eylemli ayrılık ilkesi olarak beş grupta toplanmaktadır. Maddenin bir ve ikinci fıkraları, esasen evlilik birliğinin sarsılması ilkesine dayalı olup, birliğin sarsılıp sarsılmadığı hususunda karar vermeye yetkili hâkimin ise tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleştirdikleri kusurlu davranışları uyarınca bir karar vermesi gerekliliği nedeniyle; kusur ve evlilik birliğinin sarsılması ilkelerinin her ikisinin de varlığını kapsamaktadır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekmektedir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
    15. Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m.2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
    16. Yargıtay boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusurluluk durumlarını ise “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine“ karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
    17. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (TMK m.166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (TMK m.166/2) dava hakkı vardır. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların TMK’nın 166/2. maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim “ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı” kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir. Başka bir ifadeyle davacının ağır kusurlu olduğu durumlarda, az kusurlu davalının boşanmak istememesi tek başına hâkimin davayı reddetmesini gerektirmez, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, ayrıca eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması karşısında hâkim boşanma kararı vermelidir.
    18. Bu açıklamalar kapsamında elde ki davaya gelince; kadın eşin "eşinin annesine fiziksel şiddet uyguladığı, babasının eşine fiziksel şiddet uygulamasına sessiz kaldığı ve intihar girişiminde bulunduğu" şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışlarının bulunduğu Mahkemenin ve Özel Dairenin kabulünde olup, buna karşılık erkek eşin de sürekli fiziksel şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği anlaşılmıştır. Ne var ki; yerel mahkeme, kadın eşten kaynaklanan bu kusurlu davranışların iradi olmadığı gerekçesiyle boşanma davasının reddine karar vermiştir. Hükmün erkek eş tarafından temyizi üzerine, Özel Dairece, 07.04.2014 ve 24.09.2014 tarihli raporlar uyarınca kadın eşin kusurlu davranışlarının iradi olmadığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Dosyanın incelenmesinde; yerel mahkemenin kadın eş hakkında iki kez sağlık raporu düzenlettiği, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ait 07.04.2014 tarihli Sağlık Kurulu Raporu’nda göz, kulak burun boğaz, nöroloji, dâhiliye, genel cerrahi ve psikiyatri uzmanı olmak üzere altı uzman doktorun yer aldığı heyetin “Şahsın, dava ve taraf ehliyetine sahip olduğuna, kısıtlanmasının gerekmediğine, kendisine velayet hakkı tanınmasına ve çocuk ile şahsi ilişki tesisinin normal koşullarda uygun olduğuna” oybirliğiyle karar verdiği, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği Beyhekim Psikiyatri Kliniği’ne ait 24.09.2014 tarihli Rapor’da ise; ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı üç doktorun yer aldığı heyetin “Şahsın yapılan ruhsal durum muayenesi sonucunda bugünkü muayene bulgularıyla ve geçmiş hastane kayıtları incelendiğinde, dava ve taraf ehliyetine sahip olduğu, kısıtlanmasının gerekmediği, kendisine velayet hakkı tanınmasının ve çocuk ile şahsi ilişki tesisinin normal koşullarda uygun olduğu tıbbi kanaatine varıldığına” oybirliğiyle karar verdiği görülmektedir.
    19. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin "eşinin annesine fiziksel şiddet uyguladığı, babasının eşine fiziksel şiddet uygulamasına sessiz kaldığı ve intihar girişiminde bulunduğu" buna karşılık erkek eşin de sürekli fiziksel şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği anlaşılmıştır. Davalı hakkında düzenlenen ve yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan birbiri ile uyumlu 07.04.2014 ve 24.09.2014 tarihli raporlarda yazılı kararlar uyarınca kadın eşin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışlarının iradi olmadığının söylenemeyeceği açıktır. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı eşten kaynaklı kusurlu davranışların ispat edildiği, Kanun’un 166/1- 2. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilebilmesinin şartlarının oluştuğu, bu nedenle boşanmaya karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek isabetli bulunmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, mahkemece verilen direnme kararının onanması gerektiği, direnme gerekçesinin isabetli olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir.
    21. Hâl böyle olunca mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında yukarıda yazılı ilave nedenlerle bozulması gerekmiştir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.09.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi