Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/6426
Karar No: 2013/95
Karar Tarihi: 15.01.2013

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/6426 Esas 2013/95 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2012/6426 E.  ,  2013/95 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, müvekkilinin 12.07.2004 tarihinde noterde düzenlenen hisse devri ile 2. giriş 9 numaralı daire yönünden davalı kooperatif üyelik hakkını devraldığını, dairenin davalı tarafından üçüncü kişilere satıldığını ileri sürerek, müvekkili adına aynı özellikte bir başka dairenin tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 28.900,00 TL"nin dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsilini istemiş; 15.02.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile 33.400,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, ihtarlara rağmen aidat borçlarını ödemeyen davacının 23.05.2005 tarih ve 105 sayılı yönetim kurulu kararıyla ortaklıktan ihraç edildiğini, davacının babasının rızası üzerine 9 numaralı dairenin üçüncü kişiye satıldığını, ancak satış bedelinin davacıya verilmediğini, davacının kooperatifle bir ilgisinin kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre; 2004 yılında yapılan hisse devriyle kooperatife üye olan davacının toplam 33.400,00 TL ödemesi olduğu halde, kooperatifin tüm daireleri satıldığından davacıya verilebilecek bir daire olmadığı, bu nedenle tescil hükmü kurulamayacağı, ödediği meblağın kendisine iadesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 33.400,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2) Dava, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesindeki anlatıma göre, kendisine konut verilemeyen üyenin tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, yazılı gerekçeyle tazminat davasının kabulüne karar verilmiş ise de, yargılama sırasında yapılan inceleme ve araştırma yeterli değildir.
    Ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan kişinin, şayet davadan önce ya da yargılama sırasında bu ortaklık sıfatı sona erecek olursa, artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz. Bu husus dava koşulu olup, mahkemece de re"sen gözönünde bulundurulmalıdır.
    Somut olayda, dava açılmadan önce davacının 23.05.2005 tarih ve 105 sayılı yönetim kurulu kararı ile kooperatif üyeliğinden ihraç edildiği davalı kooperatifin dosyada mevcut cevabi yazısında belirtilmiştir. Davacının konut karşılığı tazminata ilişkin isteminin dinlenebilmesi için, davacının davalı kooperatifin dava tarihi itibariyle de üyesi olması ve bunun açılan dava boyunca ve kararın kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekir. Davacı hakkında alınan ihraç kararının kesinleşmesi halinde üyelik sıfatı sona ereceğinden aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddi gerekir.
    Davacı hakkında alınan ihraç kararı aleyhine iptal davası açılmış ve davanın kabulüne karar verilmiş ya da davacının ihraç kararı aleyhine genel kurula itiraz etmiş ve itirazının da kabul edilmiş ya da itirazı genel kurul gündemine alınmamış ya da alınıp da görülmemiş ya da ihraç kararının davacıya hiç tebliğ edilmemiş olması halinde davacının üyeliği devam edeceğinden, davanın esasına girilmelidir. Kooperatif üyeliğine bağlı, daire verilmemesinden kaynaklanan bu tür istemlere konu davalarda uygulanması gereken tazminat hesaplama ilkesi Dairemizin yerleşik uygulamalarında aşağıdaki şekilde formüle edilmiştir.
    1- Önce, ortaklara tahsis edilen konut veya işyerinin dava tarihi itibariyle rayiç değeri saptanmalıdır.
    2- Davalı kooperatife normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın ödemelerinin, ödeme yaptıkları tarihler itibariyle toplam ödemeleri dava tarihine kadar (Toptan Eşya Fiyat Endeksi Artış ortalama rakamları esas alınarak) taşınarak, güncel değeri bulunmalıdır.
    3- Bundan sonra, yukarıda (1) numaralı bentte bulunan değerden (2) numaralı bentte bulunan değer çıkarılarak kooperatife normal ödeme yapan bir ortağın, bu ödemelerine karşı ne miktarda yararlanma elde ettikleri ortaya çıkarılmalıdır.
    4- Bunu takiben, davacı eksik ödeme yapan ortağın ödentileri (2) numaralı bentteki ilkelere göre dava tarihine taşınarak eksik ödeme miktarı da güncelleştirilmelidir.
    5- Bu hesaplamalardan sonra, normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın yukarıda (2) numaralı bentte bulunan ödemelerinin güncel değeri karşılığı, yine yukarıda (3) numaralı bentte bulunan bir yararlanmayı sağladığına göre, davacının (4) numaralı bentte eksik ödemelerinin güncel değerinin ne miktarda yarar sağlaması gerektiği, orantı kurallarına göre belirlenmelidir. Yani sonuç olarak, (4) numaralı bentte bulunan miktar, (3) numaralı bentte bulunan değerle çarpıldıktan sonra bulunan miktarın (2) numaralı bentte bulunan miktara bölünmesi sonucu bulunacak miktara (4) numaralı bentte bulunan davacı ödemelerinin güncel değerinin ilave edilmesi sonucu bulunacak miktar, davacı ortağın bu davada kooperatiften talep etmesi mümkün olan zarar miktarı olacağından, mahkemece, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle, talep ve kazanılmış haklar da gözönünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekir.
    Buna göre; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı hakkındaki ihraç prosedürünün sonucunun beklenilmesi, üyelik sıfatının devam ettiğinin belirlenmesi halinde, bundan sonra davanın esasına girilmesi gerekirken, davadan önce ihracına karar verilen davacının üyelik sıfatının sona erip ermediği üzerinde durulmadan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
    3) Kabule göre de, davacının dava dilekçesindeki 28.900,00 TL olan talebini, 15.02.2010 tarihli dilekçesi ile 33.400,00 TL olarak ve faiz talep etmeden ıslah etmiş olup, ıslah ile arttırılan kısma faiz yürütülmesinin gerekip gerekmediği üzerinde durulmalıdır. YHGK"nın 12.10.2011 tarih ve 4-504 E, 606 K sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
    04.11.2000 tarihli ve 24220 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan, Anayasa Mahkemesi"nin 20.07.1999 gün ve 1 Esas, 33 Karar sayılı kararı ile 1086 sayılı HUMK"nın 87. maddesinin son cümlesindeki “müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez” hükmü iptal edilmiştir.
    Hal böyle olunca, davacı, kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, müddeabihin arttırılmasını önleyen yasal düzenlemenin yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi"nin kararı ile ortadan kalkmasından yararlanarak, aynı davada kısmi ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle müddeabihi arttırarak da talep edebilir.
    HMK"nın 176. (HUMK"nın 83.) maddesinde ıslah; “taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen ya da kısmen düzeltmesi” olarak tanımlanmıştır. O halde ıslah kısmen ya da tamamen yapılabilir.
    Davanın tamamen ıslahı, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir (HMK"nın 179/1 ve HUMK"nın 87. maddeleri). Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen
    ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı, hak düşürücü süre ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı C: IV, s. 3998 vd.; ...Yargılama Usulleri, yıl: 1960, s. 194 vd.; İlhan Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, yıl: 1975, s. 460 vd.; Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku Esasları, yıl: 1973, s. 335 vd.)
    Davanın kısmen ıslahında ise, o zamana kadar yapılmış bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasına imkan yoktur. Davanın kısmen ıslahını düzenleyen HMK"nın 179/1. maddesinde (HUMK"nın 87 c.1.de) “bunu (ıslahı) yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren” dediğine göre, davacının davasını kısmen ıslah etmesi halinde, hangi usul işlemlerinin yapılmamış sayılması gerekeceği davacının iradesine göre yorumlanacaktır. Davanın ıslah edilmeyen kesimine ilişkin usul işlemleri ise, geçerli olmakla, devam edecektir (, a.g.e., s. 4018).
    Ek dava konusuna gelince, kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması da usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür.
    Bu haliyle kısmi ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmi ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir.
    Kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan; kısmi davadaki ıslah ile, bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir ve beklenir.
    Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 14.04.2004 gün ve 2004/4-200-227 ve 12.10.2011 tarih ve 2011/4504-606 sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
    Bu anlatılanların ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
    Davacı vekili, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 28.900,00 TL"nin ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında da dava açarken saklı tuttukları fazlaya ilişkin hakları kapsamındaki isteğini 15.02.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile 33.400,00 TL"ye yükseltmiş; ancak, dilekçede ıslah ettikleri miktar yönünden faiz talebine yer vermemiştir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde yapılan değerlendirmede; harcı yatırılarak ıslah ile arttırılan kısmın ayrı bir dava, diğer bir anlatımla ek dava olarak kabulü gerektiği, ek davadaki ilkelerin burada da söz konusu olacağı, ıslah suretiyle istenen miktara faiz yürütülmesi talep edilmediğinden, dava açılırken talep edilen faizin bu talebe yansıtılamayacağı, kendisi faiz talep etmeyen davacı lehine faiz yürütülmesi olanağı bulunmadığı ve sonuçta ıslah ile arttırılan kısım için faiz talep edilmediğinden bu bölüm için faize hükmedilemeyeceği sonucuna varılmalıdır.
    Buna göre, müddeabihin ıslah yoluyla arttırılması ayrı bir dava (ek dava) niteliğinde olduğundan, ıslah sırasında, bu miktar için faiz talep etmeyen davacının faiz talep etmeme yönündeki bu açık tavrına karşın mahkemece, davacının dava açarken talep ettiği faizin bu isteğe de sirayet etmeyeceği gözetilmeden, ıslah olunan miktara faiz yürütülmesi doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararının tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi